Elleriyle başını ovaladı Uhud. Kafasının içinde kıyamet kopuyor gibi hissediyordu. Gözleri ağrıyor, vücudu uyuşuyordu. Allahın belası migren beynine yine sinsi sinsi sızmıştı. Kapısı çalınınca gir bile diyememişti. Gelene bakıp kafasını tekrar geriye doğru yaslayıp gözlerini kapattı. Hizmetlisi Hümeyra Hanım ona ağrı kesici ve su getirmişti.
"Ah be evladım ne bu halin? Kaç gündür gece gündüz demeden çalışıyorsun. Uyu biraz."
Kadının elinden ağrı kesici ve suyu alıp bir dikişte içti. Çalışma odasının ortasında duran koltuk takımına doğru yürüyerek üçlü koltuğa bıraktı kendini.
Hümeyra Hanım ablasının yardımcısıydı aynı zamanda Uhud'u o büyütmüştü. O yüzden kendisiyle bu kadar rahat konuşuyor ve onu paylamaktan geri durmuyordu.
"Kızı Cansu'nun yan odasına yerleştirdiniz mi?"
"Evet ikisi de şu an uyuyorlar. Bizde kızımla aşağıda yemek hazırlıyoruz."
"Beni yemek hazır olunca uyandırın."
"Peki efendim."
Kadın gidecekken adamın sesiyle durdu. Bu kadın... Nasıl da kalbine erişmeyi başarıyordu.
"Hümeyra Anne..."
"Teşekkür ederim." dedi gözleri kapalı bir şekilde ve kadın kapıyı sessizce kapatarak odadan ayrıldı.
Uyuyamamıştı! Yine!
Günlerdir sadece gözlerini dinlendirebiliyordu. Çoğu zaman onu bile yapamıyordu. Gözlerini her kapattığında ablasının ve eniştesinin kanlar içindeki görüntüsü geliyordu gözünün önüne.
Uhud! Kızıma iyi bak.
demişti ablası son nefesinde. Ellerinin altındaki o cansız bedeni ne ara almışlardı bilmiyordu. Hamza gelip koluna dokunduğunda virajlı yolun ortasında oturduğunu o an fark etmişti. Eniştesinin arabası paramparça olmuş, alay eder gibi ona bakıyordu!
Gözlerini açıp bu düşünceleri uzaklaştırmak istemişti. Fakat ağzının yakınına kadar kulağını sokan ve üstüne eğilen Fulya'yı gördüğünde ister istemez irkildi.
"Üzerime eğilerek ne halt etmeye çalışıyorsun?"
Fulya korkup geri çekilince mahcupça baktı adama.
"Şey.. B-ben yani uyuyor musunuz diye bakmıştım. Yemek hazır da..."
Adam şüpheli gözlerini dikti kıza.
Delirmiş!
"Tamam geliyorum."
Kendine gelmek için elini yüzünü yıkayıp aşağıya indi.
Fulya ile Cansu'yu gülerek bir şeyler konuşurken görmüştü. Cansu ne zamandan beri böyle gülmüyordu. Bu hisle içi sıcacık oldu. Sofraya oturduğunda ilgisiz gibi görünmeye çalışsa da konuşmalarına kulak verdi.
"Hani beraber yazlığımıza gitmiştik Fulya Abla hatırlıyor musun? Adı neydi o yerin... Kuş üzümü! Evet evet kuş üzümü hatırladın mı?"
Küçük kızın Kuşadası'nı yanlış söylemesi Fulya'nın küçük bir kahkaha atmasına neden olmuştu.
"Evet tatlım hatırladım. Beraber su güreşi yapmıştık ve biz annenle babanı yenmiştik!"
diyerek kızın yanlışını düzeltmeden ona eşlik etti. Bir yerden küçük kıza yemek yedirirken bir yerden de onunla bu güzel sohbeti yapmak sinirlerini biraz olsun yumuşatmıştı.
"Fulya Abla ben anne ve babama küstüm biliyor musun?"
dedi hüzünlü bir sesle. Fulya'nın içi burkulmuştu.
"Neden?" diye fısıldadı.
"Beni burada bırakıp tatile gitmişler. Daha önce hep beraber tatil yapardık. Şimdi neden beni götürmediler ki?"
Fulya hüzünlü gözlerini Uhud'a çevirdiğinde onunda kendisine çatık kaşlarla baktığını gördü.
"Üzülme Can'ım. Bizde beraber tatil yaparız. Ne dersin?"
Dedi Uhud kızın tekrar gülmesini umarak.
"Fulya Abla'yla beraber değil mi dayıcığım?"
Genç adam bu soruya hazırlıksız yakalanmıştı. Tatile gidebilirlerdi fakat karşısındaki baş belasıyla gitmek? Uhud'a hiçte iyi bir fikirmiş gibi gelmiyordu. Bu yüzden geçiştirmek adına sadece kafasını sallamakla yetindi.
"Oley!" diyerek kıza bakan yeğeni kaç gündür ilk defa bir şey için sevinmişti. Adamın gerginliği bu görüntü sayesinde biraz olsun dinmiş ve her zaman çatık olan kaşlarını nihayet serbest bırakmıştı.
Çalan telefonuyla dikkati dağıldı. Masadan kalkıp telefonuna bakmak için çalışma odasına çıktı. Arayan sekreteriydi.
- Ne var Efsun?
- Efendim yarın Kozan Holdingin Müdürüyle saat 14.30'da toplantınız var. Hatırlatmamı söylemiştiniz.
- Tamam. Eğer geç kalırsam bekleme odasında bekletirsiniz!
Diyerek kapattı telefonu. Tamamen aklımdan çıkmış! Gerçi onda akıl mı kalmıştı?
Koltuğuna oturup eline yarın yapılacak olan iş sözleşmesini aldı. Son kez okuyup bir pürüz var mı diye kontrol etti. Anlaşma boyunca hüküm sürecek kararların neredeyse hepsini kendisi almıştı. Bir sorun görünmüyordu.
Gözleri metni okumaktan yorulmuş neredeyse kapanıyordu. Kafasını geriye doğru yaslanmıştı ki duyduğu bağırmalarla yerinden sıçradı!
"İmmdaattt!"
"Aaaa! İşte oradaaa"
"Yardım edinnnn!"
Bu sesler! Kahretsin bu sesler Cansu ve Fulya'nın sesleri!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANAHTAR ~TAMAMLANDI~
General FictionBirbirlerinden ne kadar uzaklaşmak isteseler de yine birbirlerine çekilenlerin hikayesi... Adam güçlü ve sarsılmaz.. Kız narin ve bir o kadar da cesur! Kaderleri bir anahtarla bağlanmış bu iki insan nereden bilebilirdi bir oyunun içinde olduklarını...