Uhud nihayet işlerini yoluna koymanın verdiği rahatlıkla ve bir o kadar da yorgunlukla arabasına atlayıp bir an önce eve gitmenin isteğiyle doldu. Her şey normale dönmüştü artık huzurlu bir yaşam onları bekliyordu. Yakında onları tatlı bir telaşın saracağını düşünüyordu. Fulya'yla evlenmek için gün saydığına inanamıyordu. Aslında ailesiyle tanışacağı için stresliydi ama Uhud sinirlerine hakim olacağını düşünüyordu. Eve geldiğinde Cansu ellerini çenesine koymuş ve merdivenlere oturmuştu. Yanına gidip kollarını kıza sardı
"Meleğim? Ne oldu?"
"Dayı acaba ben dün Fulya Ablayı çok mu kırdım?"
"Onu da nereden çıkardın? Hem özür diledin ya Fulya Ablan seni affetti."
"Hümeyra Teyzeyle onu aradık ama telefonu kapalı. Küsmüş olabilir bana."
Uhud Cansu'nun bu dedigiyle telefonunu çıkardı ve Fulya'yı aradı. Gerçekten de kapalı çalıyordu. Bu saat olup hala eve gelmemesi de ilginçti. Uhud endişelenmeye başlıyordu. Kıza bunu belli etmemek için gülümsedi.
"Küsmez o sana merak etme. Şarjı bitmiştir. Sen odana çık o birazdan gelir."
Küçük kız kafasını sallayıp minik adımlarla odasına çıktığında Uhud dışarıya çıktı. Neredeydi bu Hamza? Telefonu açıp bu sefer Erkan'ı aradı ama cevap veren olmadı. Uhud sinirle Hamza'yı aradı.
"Efendim Abi?"
"Neredensin lan sen?"
"Abi dün konuşmuştuk ya hani o iş biraz uzun sürdü ama yoldayım geliyorum."
"Gelme. Fulya'nın bürosuna bak Fulya'yı da al gel."
"Tamam abi."
Uhud kalbindeki endişeyle yerinde duramadı. Neden telefonu kapalıydı ve saat 7'ye kadar hala neden gelmemişti? Uhud delirebilirdi her an.
Ne kadar saat salonda bir sağ bir sola gittiğini bilmiyordu nihayet kapı açılınca içeriye Hamza girdi. Tek girdi! Kalbine iyice yerleşen endişe tokumları onun zar zor nefes almasına neden oluyordu.
"Abi yenge büroda yok. Sekreter öğlen 12 gibi çıktığını ve geri gelmediğini söyledi."
Uhud sinirle elini saçlarından geçirdi. O kadar saat Fulya ortalıkta yoktu yani?
"Nereye gider lan bu kız!"
Uhud sinirden kararmış gözlerini Hamza'ya dikti.
"Git bana Erkan'ı çağır."
"Tamam abi."
Hamza yaklaşık beş dakika sonra içeriye Erkan'la girdiğinde Uhud bu adamın bir an boğazına yapışmak istedi.
"Fulya nerede?!"
"Efendim ben sabah saat 10 buçuk gibi işe bıraktım Fulya Hanımı. Arabaya benzin almak için gittim geldiğimde Fulya Hanım'ı bulamadım. Oradakilere sorduğumda eve gittiğini söylediler. Dosyasını unutmuş herhalde."
Hamza birden söze atlayıp,
"Fulya Hanım saat 11 gibi eve mi gelmiş yani?"
Erkan kafasını sallayınca Hamza telefonu alıp hemen geleceğini söyleyerek çıktı salondan.
"Sen devam et!"
Diye emir verdi Uhud. Buraya kadar bir sorun görünmüyordu. Asıl sonrun bundan sonraydı.
"Efendim Fulya Hanım elinde dosyayla tekrar geldi büroya. Fakat kötü görünüyordu. Ben konuşmaya çalıştım ama beni duymadan ofisine girdi."
"Kötü mü görünüyordu? Ne olmuş? Sonra sen çıkarken görmedin mi?"
"Maalesef efendim görmedim. Hamza geldiğinde girip baktık içeriye yoktu."
"Nasıl yoktu lan nasıl!"
Diyerek sonunda adamın yakasına yapıştı. Fulya'yı koruması ve her adımında yanında olması gerekiyordu. Ya başına bir şey geldiyse? Uhud'un birkaç dakikada aklına o kadar kötü şey geldi ki çıldırmış gibi bağırıp duruyordu Erkan'a.
"Nereye gider bu kız!"
diye Erkan'ı sarsarken arkasından "Abi!" diyen Hamza'nın sesini duydu.
"Noldu?"
"Abi bi konuşsak?"
Uhud Erkan'ı bırakıp çıkmasını söyledi. Gelip tekli koltuğa oturdu. Hamza karşısında süt dökmüş kedi gibi dururken Uhud ne olduğunu merak etmişti.
"Abi dün konuştuğumuz şey var ya... Galiba yenge onu görmüş ve yanlış anlamış."
"Ne görmüş neyi yanlış anlamış?"
"Abi benim kızı görmüş evde. Ben... Kendimi Hamza diye tanımadım abi kıza, kız beni şey sanıyor..."
"Ağzında geveleme de konuş ne sanıyor?"
"Abi ben kıza kendimi senin adınla tanıttım."
Uhud ayağa kalkıp inanmamış gibi gözlerini açarak "Ne yaptın ne yaptın!" diye bağırdı.
"Abi kız ismimi Uhud diye biliyor ben kendimi koruma Hamza diye tanıtmadım. Evin sahibi Uhud diye tanıttım."
Uhud şimdi de Hamza'nın yakasına yapıştı. Bu gerizekalı ne dediğinin farkında mıydı acaba?
"Senin o uçkurunu koparıp eline veririm ne diyorsun lan sen!"
"Abi yenge benim kızı görünce kim olduğunu sormuş o da Uhud'un sevgilisiyim demiş. İşler karışmış senin anlayacağın."
"Eve sen kız atıyorsun hesabı bana kitliyorsun öldürürüm seni Hamza!"
diyip koskaoca adamı sarsmaya başladı. Ağzından çıkan tükürüklerle tehtid ederek konuşmasını sürdürdü.
"Git bana Fulya'nın nerede olduğunu bul Hamza! Seni kevgire çevirmeden önce o kızı bul anladın mı!"
diye bağırıp iter gibi bıraktı adamı. Adam kafa sallayıp dışarı çıktığında Uhud bir küfür savurdu.
Fulya neden anlayıp dinlemeden iş yapıyorsun!
Uhud en azından Fulya'nın başına kötü bir şey gelmediği için bir nebze rahatlamıştı. Yine de sinirlenmemek elinde değildi. Fulya böyle bir şey yaptığına gerçekten inanmış olabilir miydi?
İşten eve evden işe masumca gidiyoruz yine kabak bize patlıyor! Daha Fulya'ya dokunamadım başkasına nasıl dokunacağım be!
Uhud sıkıntıyla nefes verdi. Fulya'yı bulursa durumu anlatmak kolay olurdu. İçinden becerebildiği kadar dua etmeye başladı. Fulya'yı bir an önce bulup kalbinde son yarım saatte oluşan eksikliği tamamlamalıydı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANAHTAR ~TAMAMLANDI~
General FictionBirbirlerinden ne kadar uzaklaşmak isteseler de yine birbirlerine çekilenlerin hikayesi... Adam güçlü ve sarsılmaz.. Kız narin ve bir o kadar da cesur! Kaderleri bir anahtarla bağlanmış bu iki insan nereden bilebilirdi bir oyunun içinde olduklarını...