#11

54.7K 2.4K 73
                                    

"Demek bir anahtar ha?"

Adam anahtarı Fulya'nın boynundan koparırcasına aldı ve incelemeye başladı.

"Kasa anahtarı gibi duruyor! İçinde önemli şeyler olan bir kasa..."

dedi gözlerini açarak önemli bir şey bulmuş gibi. Fulya onun bu halini tiksinmeyle izledi. Artık anahtarı da kaptırdığına göre Fulya'nın işini bitireceklerdi. Fulya korkuyordu. Bedeninin korkudan titremesine engel olamıyordu.

"Bu anahtar bizim özgürlük kapımızı açacak. Tabi sizin de kabir kapınızı!"

Fulya birden irkildi. Adam silahını ilk önce onun alnına dayadı. Oradan yüzüne kaydırdı ve sonrada boynuna. Fulya bağırmak istedi. Yardım dilenmek istedi ama sesini çıkaramıyordu. Bu işkencenin bir an önce bitmesini beklemekten başka ne yapabilirdi?

Adam Fulya'yı edepsizce süzüp gözleriyle soyduktan sonra konuşmaya başladı. Sesi fısıltı gibi çıkıyordu.

"Üzülme güzel kız seni hiç acı çekmeden öldüreceğim."

Parmağının tersiyle kızın yüzünü okşadı.

"Hatta seni eğlendireceğim bile!"

Bunu yapmaktansa ölürüm daha iyi iğrenç pislik!

Adam Fulya'nın dudaklarına yöneldiğinde Fulya kendini çekebildiği kadar geri çekti. Midesi bulanmıştı. Saçından tutulup çekildiğinde acıyla "Ah!" diye bir ses çıkardı.

"Bu ahları umarım altımdayken de çıkarırsın!"

dedi adam ve elini Fulya'nın vücudunda gezdirmeye başladı.

Fulya bir yerden bu düşüncelerin iğrençliğiyle ağlıyor bir yandan da sandalyede kıpırdanıyordu.

"Bırak! Dokunma bana adi herif!"

Adam sırıttı. Yüzünü yakınlaştırdı.

"Sana dokunmam için yalvaracaksın!"

dedi. Fulya bu laftan sonra adamın suratına tükürdü. Bu yaptığı son yanlış hareket olacaksa bile kendini bu adama asla teslim etmeye niyeti yoktu. En büyük acıları çekse bile asla bu şekilde ölmeyi haketmiyordu.

"Çok beklersin. Öldür beni."

Fulya'nın bu hareketiyle iyice sinirlenen adam Fulya'nın saçını biraz daha sert tuttu. Silahını kaldırdı ve Fulya'nın boğazına dayadı.

"Sana öyle şeyler yapacağım ki ölmek isteyeceksin!"

dedi ve Fulya'nın boğazından öpmek için eğildi. O sırada duydukları kırılma sesiyle ikisi de kapıya baktılar.

"Dokunma lan ona!"

diyen bir ses adama silahını doğrulttu ve tam alnından vurdu. Fulya dolu dolu olan gözleriyle yerde yatan adama bakarken bir el onun iplerini çözüyordu.

Uhud! Geldi! Allahım şükürler olsun!

Elleri çözülür çözülmez kendini bu güvenli kollara attı Fulya. O kadar korkmuştu ki belki ilerde kendisini öldürecek olan bu adama sarılmak bile ona iyi gelmişti. Uhud'un kokusu o kadar yatıştırıcıydı ki. Ağlamaktan kızarmış gözlerini yumdu ve Uhud'a biraz daha sokuldu.

Uhud ise kendisine sarılan ve titreyen bu küçük bedenle o an ne yapacağını bilememişti. İçinden geleni yapıp kollarını kıza doladı. Kızın bu haline acımıştı.

Kim bilir ben gelmesem o adam kıza ne yapacaktı!

Düşüncesi bile Uhud'u ölümüne sinirlendirmişti. Yerde yatan pisliğe tiksintiyle baktı. Ellerini kızın üstünde gördüğünde o kadar sinirlenmişti ki adamı vurmuştu. Oysa amacı adamı yakalayıp konuşturmaktı.

Kahretsin! Bu baş belası kız aklımı karıştırdı.

Fulya'nın bütün ağırlığını kollarında hissettiğinde onun daha fazla dayanamayıp bayıldığını anladı. Bir eliyle kızın belinden tutup bir eliyle de ayaklarına yöneldi ve kızı kucakladığı gibi dışarı götürmeye başladı. Yanına gelen Hamza'ya baktı.

"Depoda başka kimse yok muydu?"

"Abi iki önde iki arkada ve üç tane de Fulya Yenge'nin kapısındaki korumalar dışında kimse yoktu. Tabi bir de öldürdüğü..."

"Tamam kes. Arabanın kapısını aç."

Hamza'nın Fulya'ya yenge demesi gözünden kaçmamıştı ama şu durumda bunu da çok önemsedi. Hamza kapıyı açınca Fulya'yı sarsmadan arabaya koydu. Her yeri yaralarla, kesiklerle doluydu ve üzeri ıslaktı. Dudağının kenarı ise patlamıştı. Uhud o pisliği öldürdüğü için hiç de pişman değildi.

Ceketini çıkarıp Fulya'nın üstünü örttü. Araba çalıştığında Fulya'nın başı Uhud'un omzuna düştü. Uhud yol boyunca kımılyadamadı bile. Kendi yaptıklarına hayret ediyordu. Fulya'dan kurtulmak için can atıyordu hatta ve hatta Fulya'yı ilk başta öldürmeyi bile düşünmüştü. Şimdi ise onu kurtarmış, arabaya kadar taşımış, rahatsız olmasın diye put gibi duruyordu.

Başımın belası!

İyi olduğundan emin olduktan sonra Fulya'yı kesinlikle gönderecekti bir de onunla uğraşamazdı. Aptal gibi kendini kaçırtmıştı. Başında o kadar sorun varken bir de bu avukatı düşünemezdi. Ki zaten düşünmüyordu da.

Fulya sayıklamaya başladığında, Uhud söylediklerini anlamaya çalıştı. Bir sürü anlamsız laf söylediğinde önemsemeden kafasını çevirdi. Fakat Fulya'nın sayıkladığı şeyle dikkati tekrar ona yöneldi.

"Uhud!"

Bu baş belası kendi ismini mi sayıklıyordu?

ANAHTAR ~TAMAMLANDI~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin