#27

44K 1.9K 27
                                    

"09! 09 bir plaka! O.. O Aydın'ın plakası. Yani anahtarın ait olduğu şey Kuşadası'ndaki yazlıkta!"

Uhud Fulya'nın çocukça bir heyecanla söylediği şeyin mantıklı olabileceğini düşündü. Ablası belgeleri oraya saklamış olabilirdi. Oradaki sandalyelerin birine çöküp düşünmeye başladı. O belgeler gerçekten yazlıktaysa artık bu kedi fare oyunu bitmiş demekti.

"Yarın oraya gideceğim."

"Pardon!?"

Uhud anlamayan çatılmış kaşlarıyla Fulya'ya baktı.

"Yarın yazlığa gideceğim?"

"Gideceğiz demek istedin herhalde!"

Uhud Fulya'ya alayla güldü. Nasıl unutabilmişti bu kızın her işine burnunu soktuğunu? Fulya elini beline koyup tehditkar bir şekilde parmağını ona doğru uzatarak konuşmaya başladı.

"Eğer, eğer beni oraya sen götürmezsen hemen şimdi kendim giderim!"

Uhud sinirle sandalyeden kalkıp kızın kolunu sertçe tuttu ve kendine çekti.

"Fulya saçmalamayı kes oraya tek gitmeyeceksin!"

O kadar yakın duruyorlardı ki Uhud Fulya'nın nefesini sıratında hissedebiliyordu. Gözleri kızın gözleriyle buluştuğunda Uhud korkusuzluğu ve cesareti gördü bu gözlerde. Onu öpmek istedi. Evet kahretsin ki şu an bunu istiyordu. Gözleri dudaklarına kaydı. Sinirle aralanmış ve hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. Fulya'yı kendine daha çok çekti. Eli beline gittiğinde Fulya'nın bileğindeki eli biraz daha gevşedi. Fulya şaşkın gözlerle Uhud'un ne yaptığını anlamaya çalışıyordu. Gözleri buluştuğunda,

"S-sen..."

"Şisstt, şu an yapacağın en son şey konuşmak!"

diyerek fısıldadı Fulya'nın yüzüne doğru. Fulya gözlerini kapatıp bu anın bir rüya olmasını diledi. Kendini bu adama bırakmak istemiyordu ama öperse o saniye karşılık vereceğini de biliyordu. Zaman durmuştu sanki. Uhud kendisine biraz daha eğilince Fulya kalbinin ağzında attığını hissetti. Bu adam kesinlikle onu öpecekti.

Tabi telefonu çalmasaydı! Bu lanet telefon şu an çalmasaydı Fulya'yı öpüyor olacaktı. Sessizce bir küfür savurup telefonuna yöneldiğinde Fulya derin bir nefes bıraktı. Yaklaşık yarım dakikadır nefesini tutuyordu. Uhud telefonuyla konuşurken oda kendini toparlamıştı. Nihayet Uhud konuşmasını bitirdiğinde kendisine baktı.

"Nerede kalıyorsun?"

Pat diye sordu iki gecedir aklında dönen o soruyu. Onu merak etmişti ve başına bir şey gelmesinden endişelenmişti. Eğer bugün de Fulya'dan haber alamasaydı onu bulacak ve eve zorla getirecekti. Uhud artık önemsediği insanlar için korkmak endişelenmek istemiyordu. Bu yüzden de Fulya'yı olabildiğince uzağında tutmaya çalışıyordu ama başarılı olamıyordu. Fulya yakınında olsun ve hiç ayrılmasın istiyordu.

"Ben, şey.. otelde kalıyorum."

"Neden gittin Fulya?"

Sesi artık öfkeli değildi. Sanki o an tüm gardlarını indirmiş gibiydi. Omuzları düşmüştü. Fulya'nın itirafından sonra böyle ilgisiz davranması Uhud'un sinirlerini bozuyordu. Hani Uhud'a aşıktı? O zaman neden gitmişti?!

"Ben, daha iyi olacağını düşündüm."

Uhud yavaşça tekrar yanına kadar gelince Fulya nefesini tekrar tuttu. Bu adam kendisine resmen işkence ediyordu.

"Düşünme! Sen daha iyisini yaparak şu gözlerini benden çek ve daha fazla konuşma!"

Fulya adamın bu cümleyle neyi ima ettiğini anlamayıp safça baktı. Uhud işte tam olarak bundan bahsediyordu. Ona böyle bakması ve dudağının her hareketi Fulya'yı öpmek istemesine neden oluyordu. Kendini zorlayarak bakışlarını kızdan çekip emir vererek konuşmaya başladı.

"Hazırlan ve eve git. Yarın yola çıkacağız."

diyerek Fulya'ya unutamayacağı bir bakış atıp çıktı odadan.

Fulya bacaklarını hareket ettirebilseydi eğer odadan çıkabilirdi ama bu mümkün görünmüyordu. Bu adam karşısında bütün gardlarını indiriyordu. Bunun üzerinde artık düşünmemeye çalışarak şirketten çıktı ve oteline döndü. Uhud onun neden gittiğini ve nerede kaldığını merak etmişti. Bu düşüncenin güzelliği yüzünün gülmesine neden oldu ve hemen küçük bavulunu toplamaya başladı. Kalbi bir kelebek kadar hafiflemiş uçuyordu. Kaç defa o eve bir daha gitmeyeceğini söylemiş yine de soluğu o evde almıştı. Fulya kaçamıyordu, kaçsa bile Uhud tekrar aklına girmeyi başarıyor Fulya'yı kendine çekiyordu. İçindeki hislerin durdurulamazlığıyla o adama deli gibi aşık olduğunu düşündü. Tam bir baş belası gibi adama musalat olduğunu biliyordu ama ondan uzak kalmak Fulya'nın dayanabildiği bir şey değildi. İki gün bile zor dayanmış gece yarısı uykusundan uyandığında neredeyse oraya gitmeye kalkmıştı.

Otelden ayrıldığında bir taksi çevirip adresi verdi ve o eve gitmek için sabırsızlandı. Orayı kendi evi gibi görüyordu. Eve geldiğinde odasına çıktı. Daha büyük bir bavul çıkartarak onu hazırlamaya koyuldu. İşi bittiğinde yemek hazırlaması gerektiğini fark etti. Hümeyra Teyze yoktu ve kendisi yemek hazırlamalıydı.

Dolaptan tencereyi çıkardı ve makarna için su koydu. En sağlıklısı bu diye düşündü. Hazır çorba ve salata yapıp sofrayı hazırladı. Makarna sosunu da hazırlayıp haşladığı makarnaya döktü. Dolaptan bir kaç atıştırmalık çıkartıp masaya yerleştirdi. Beğeniyle gülümsedi. Nadiren yemek yaptığı halde el lezzetine güveniyordu. Ve bu onların baş başa geçirdikleri ilk akşam yemeği olacaktı. Fulya bir an acaba mum yakıp güzel bir müzik açsam mı, diye düşünse de bu düşünceden hemen vazgeçti. Karşısında bir hödük vardı. Romantik bir kedi değil. Mumu gördüğü an Uhud'un elektriklerin kesildiğini sanacağını biliyordu.

Kapının açıldığını duyunca dönüp gelene baktı. Uhud önce kendisine sonra da sofraya baktı. Şaşırmış gözleri sonuna kadar açılmıştı.

"Hoşgeldin."

dedi çekinerek. Kendini şu an kocasını karşılayan biri gibi hissetti. Bu hisle ölebilirdi. Uhud onun kocası olsa ne güzel olurdu değil mi? Fulya için evet ama Uhud için aynı şeyin geçerli olacağını düşünmüyordu Fulya. Uhud onu baş belası olarak görüyor ve Fulya'nın ortalıklarda çok dolanmasını istemiyordu. Uhud masaya yaklaştı. Dudağının kenarı hafif kıvrıldı.

"Sen yemek mi yaptın?"

"Evet yapamaz mıyım?"

"Yaparsın da yenilebilir mi emin değilim."

"Çok komik!"

Fulya kollarını birleştirip somurttu. Onun için uğraşıp yemek yapmıştı ama bu kütük teşekkür bile etmiyordu. Sessizce yemekleri servis edip yerine oturdu ve yemeğine odaklanmaya çalıştı. Bütün iştahı kaçmıştı. Ayrıca yiyebildiğine göre yemekler gayet lezzetliydi.

"Eline sağlık!"

Fulya şaşırarak baktı adama. Ona mi demişti? Ne demişti? Bu Uhud'tan duyduğu ilk ve tek kibar cümleydi. Gülümsedi Fulya aslında kahkaha atmak havalara uçmak istiyordu.

"Afiyet olsun."

"Sabah 5'te çıkacağız yola. Sende yat dinlen uzun bir gün olacak."

diyerek odasına çıktı. Fulya içinden "İnşallah çok uzun bir gün olur ve hiç bitmez!" diye geçirdi. Kim bilir yarın onları neler bekliyordu. Uhud'la beraber geçireceği bir yolculuk ona hayal gibi geliyordu.

Masayı toplayıp odasına çıktı. Üzerini değiştirdi ve saatini kurup yatağa girdi. Bu adam eğer vaktinde hazır olmazsa onu almadan gidebilirdi. Gözlerini kapatıp kendini hayal dünyasına bıraktı. Bugün Uhud neredeyse onu öpecekti. Bu düşünce bile dizlerinin bağını çözüyordu. Kıkırdayarak yorganı kafasına çekti ve yarın için gerçek olması imkansız hayaller kurmaya başladı...

ANAHTAR ~TAMAMLANDI~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin