Nihayet gelmişler, zorlu geçen yolculuğa rağmen evlerindelerdi. Uhud buranın kasvetli ortamına gelmek istemese de buna mecburdu. Korumaları bavulları eve yerleştirirken o, yüzü bembeyaz kesilen Fulya'ya döndü
"Sen odana geç dinlen ufak bir işim var halledip yanına geleceğim."
Fulya herkes eve girerken Uhud'a biraz yaklaşıp elini tuttu.
"Bunu ben mi yaptım?"
dedi elinin üstündeki kanamış izlere baktıkça içi cız ediyordu. Uhud hafif gülümseyip önemli bir şey değilmiş gibi konuştu.
"Bu kadar yırtıcı olabileceğini düşünmemiştim. Umarım bu yırtıcılığını sadece uçakta göstermezsin."
Fulya kızarırken Uhud ise onun bu haline kahkaha atmamak için kendini zor tutuyordu. Fulya elini dudaklarına götürdü ve "Sus!" işareti yapıp eve geçti.
Uhud, onu gülerek izleyen Hamza'ya ters bir bakış atıp gülmeyi kesmesini emretti. Eve girip adımlarını bodruma yönlendirdi. Kapının önünde duran Erkan'dan her gün arayıp bilgi almasına rağmen içi bir türlü rahat değildi.
İçeriye girip adamın durumuna baktı. Sandalyede yarı baygın duran adamı korumaları fena benzetmiş gibi duruyordu. Yanına yaklaşıp alayla konuşmaya başladı
"Artık bitti Turgay efendi! Artık kimin köpeği olduğunuzu öğrendim. O ilhami denen adamı da seni de hatta bütün adamlarını da memnuniyetle öldüreceğim!"
Adam gözlerini biraz aralayıp konuşmaya başladı
"O seni öldürmeden aklın varsa gidersin. O... Çok tehlikeli biri."
Uhud'un dudağı alayla kıvrıldı.
"Sen benim ne kadar tehlikeli olduğumu görmedin. Ama göreceksin!"
diyerek kapıda onu izleyen iki adamına baktı. Yanlarına yaklaştı.
"Temizleyin şu iti! Burada yapmayın evdekiler huzursuz olmasın."
Diye emir verip yukarı çıktı. Demek o İlhami denen it kendisini öldürecekti. Bunu yapmaya vaadesinin yeteceğini düşünmüyordu Uhud. Yeterince canı yanmıştı artık can yakma sırası ondaydı. O adam ablasının ve eniştesinin katiliydi! Fulya'yı da öldürebilirlerdi. Uhud kalbindeki bu acının o adamın da canını acıtarak geçeceğini düşünüyordu. O adam ölmeliydi.
Salondaki büyük pencerenin önüne gelip elini cebine koyarak düşünmeye başladı. Artık hayatında yeni gelişmeler oluyordu. Biraz daha dikkatli davranması gerekiyordu. Bu iş biter bitmez kendine çeki düzen verecekti. Ablasının da dediği gibi o aile olmayı özlüyordu.
Abla! Yanımda değilken bile beni düşünüyorsun, arkamı toplayıp, hayatımı düzeltmek için uğraşıyorsun! Sen ne mükemmel bir insansın!
Çalan telefonuyla daldığı düşüncelerden çıktı. Avukatının aradığını görünce merakla açtı telefonu.
"Uhud bu adamın düşündüğümüzden daha karanlık işleri var gibi duruyor."
"Ne buldunuz?"
"Uyuşturucu!"
"Ne!"
"Akşam gelince konuşuruz telefonda konuşulacak bir şey değil."
Telefon kapandığında Uhud'un aklında bir çok soru vardı. Bu adamın bulaşmadığı pis bir iş yoktu herhalde. Hangi taşı kaldırsa altından bu herif çıkıyordu.
Bu karamsar havadan uzaklaşmak için adımlarını merdivenlere yöneltti. Fulya'nın odasına gelince kapıyı hafifçe tıklattı. Ses gelmeyince sessizce açıp içeriye girdi. Hastanedeyken onu uyurken izlemeye alışmıştı. Yatağın karşısındaki koltuğa oturup onu izlemeye başladı. Bembeyaz yüzü melek gibi masum bir hal almış herşeyden habersiz huzurla uyuyordu. Uhud bu kızın herşeyini sevdiğini anlamıştı. Ona karşı asiliğini, utanınca kızaran küçük burnunu ve sinirden çakmak çakmak bakan gözlerini seviyordu.
Yorgun bedenini oturduğu koltuktan kaldırdı. Yatağa kadar gelip kızın yanına yattı. Aralarında çok az bir mesafe olmasına rağmen bir temas yoktu. Uhud hangi kızla bu kadar yakın olup da ona dokunmadığını düşündü. Tabiki ilişkileri olmuştu zamanında ama hiçbiri, kalbine bu kadar yaklaşmamıştı. Fulya'yı bir kere öpmesine rağmen, teni ona alışılmışın dışında tanıdık gelmiş ve onu yabancılamamıştı. Daha fazlasını istese de kendini tutuyordu. Aralarında söylenmemiş o kadar cümle varken bunu Fulya'ya zaten yapamazdı.
Fulya'nın aniden ondan tarafa dönmesiyle ne yapacağını bilemedi. O da içinden geleni yapıp Fulya'yı kollarına aldı. Fulya ise uykusunda bile bu durumu yadırgamadan adamın göğsündeki yerini aldı. Uhud akşama kadar biraz uyuyup dinlenmenin iyi olacağını düşünüp kendini uykunun aylar sonra ilk defa huzurlu olduğunu düşündü kollarına bıraktı.
Fulya aşina olduğu kokuyu duydu.. En yakınında hissediyordu bunu. Şu an evinde gibiydi. Gözlerini açtığında bu anın rüya olmaması için on bin milyon tane dua etmişti bile. Uhud iki koluyla onu sımsıkı sarmış ve beyaz gömleğinden huzur akan kokusuyla bütün hücrelerini etkisi altına almıştı. İçi kıpır kıpır oldu fakat hareket edip onu uyandırmak istemedi. Uhud'un ne kadar yorulduğunu gözlerine baktığında anlayabiliyordu. Onun bu hali ise Fulya'yı yeterince üzüyordu. O yüzden sessizce yerinde durmaya ve bu anın hiç bitmemesi için bildiği bütün duaları okumaya karar verdi.
"Uyanıp sesini çıkarmadığına göre yerini sevmiş olmalısın."
Fulya kızardığı için kafasını kaldırmadı. Uhud neden sürekli onu utandırıyordu?
"Beni o kadar sıkı tutuyorsun ki buradan bir yere gidemiyorum."
dedi. Uhud'u görmese bile gülümsediğini hissediyordu. Uhud'un gülümsemesi o belindeki silahından daha öldürücü olabiliyordu.
"Buna alışsan iyi olur."
"O nedenmiş?"
"İstemesen bile artık oraya aitsin."
Fulya o ana kadar fark etmediği bir şeyi fak ederek kulağına dolan kalp seslerini dinledi. Şu an başı Uhud'un kalbinin üstündeydi.
"Sanırım bu bir itiraf." dedi kulağının altında atan kalbin kendisine ait olmasını o kadar çok istedi ki.
"Öyle. Geç kalınmış bir itiraf."
Uhud'un eli Fulya'nın beline kaydığında oradaki dikiş izinin kabarıklığını hissetti. İçindeki korkuyu anlatmak için hiçbir kelime bulamıyordu.
"Bir daha..." dedi ve yutkundu Fulya. Gözlerini kapatıp devam etmek için güç aldı.
"Beni bırakıp gitmeye bu şekilde yeltenme!"
Fulya'nın bu sözleri karşısında onu kendine daha çok bastırdı. Uhud cezasını çektiğini düşünüyordu. Bağımlı olduğu bu kızı bir daha asla tek başına bırakmayacaktı.
Dış kapının çalmasıyla bu güzel anları bozulmuştu. Uhud söylenerek yerinden kalktı. İlk önce o, ardından da Fulya odadan çıktı. Hümeyra Hanım kapıyı açıp endişeyle Uhud'un yanına geldiğinde Fulya'nın kalbi hızla atmaya başladı. Kadının gözlerinde açık bir korku gördü. Konuşmaya başladığında ise korkma sırası Fulya'daydı.
"Uhud oğlum polis! Polis seni soruyor!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANAHTAR ~TAMAMLANDI~
General FictionBirbirlerinden ne kadar uzaklaşmak isteseler de yine birbirlerine çekilenlerin hikayesi... Adam güçlü ve sarsılmaz.. Kız narin ve bir o kadar da cesur! Kaderleri bir anahtarla bağlanmış bu iki insan nereden bilebilirdi bir oyunun içinde olduklarını...