"Fulya biraz yavaşla."
dedi Uhud gözlerini dinlendirirken. Otobanda bu kadar hız gereksizdi. Fulya ise somurtup hafif fren yaparak normal hızla gitmeye başladı. Arkasındaki pembe minicooper dikkatini çekmişti. Daha yeniden beri arkasından ayrılmıyordu. Yavaşlayınca ise onu sollayıp önüne geçti. Fulya bu duruma sinir olup hızını arttırdı ve tekrar minicooperı geçti. Fakat Fulya hızlandıkça oda hızlanıyordu. Biraz daha hızlanarak fark atmaya başladı. Minicooperın sinyal yaktığını görebiliyordu. Sevinçle kıkırdadı.
"Fulya arabayı uçuşa geçirmek için mi uğraşıyorsun?"
"Hayır. Bazılarına hadlerini bildiriyorum!"
Uhud gözlerini açıp etrafına bakmaya başladı.
"Kime?"
Demeye kalmadan araba öne doğru sarsıldı. Fulya gözlerini sinirle açıp direksiyona ellerini geçirdi ve derin bir nefes alarak arabadan çıktı.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun be! İn hemen aşağı!"
Uhud Fulya'yı dehşetle izliyordu.
Allahtan levyeyi almadı!
Kendisi de arabadan inince arka kaputun çöktüğünü görmesiyle ağzından bir küfür çıktı. Bu sırada arabadan inen kadın yavaşça Fulya'ya yaklaştığında ıslık çalmamak için kendini zor tutmuştu. Karşısındaki kadın tam bir afetti!
"Madem araba kullanmayı bilmiyorsun o zaman direksiyonun başına geçmeyeceksin!"
dedi Fulya sinirle. Kız şuh bir kahkaha atıp, "Ah, tatlım boyuna bakmadan benimle yarış yapmaya kalkışırsan böyle olur işte. Merak etme ben zararı karşılarım!" dediğinde Fulya kadının üstüne atladı.
"Bana bak seni var ya öldürürüm!"
Uhud gözlerine inanamıyordu. Fulya'nın yanına gidip kızı onun elinden kurtardı. Fısıldayarak "Demek yarış ha!" diye söylenince Fulya durmak zorunda kaldı. Kadın çapkınca kendisine bakıp kartını uzattı.
"Zararın tutarını bu adrese yollayabilirsiniz."
Göz kırptığında Uhud kadının kendisine yazdığına dair bir düşünceye kapılmıştı. Kırıtarak arabasına geçen kadın gaza basıp oradan uzaklaştı. Uhud sinirli gözleriyle Fulya'ya baktı.
"Hangi akla hizmetle o kadınla yarışa girdin?"
"Yarışı ben kazandım! O tamamen bilerek gelip çarptı!"
"Kazandığın için tebrik ederim ama arabanın anasını ağlattın!"
Fulya arkaya doğru kafasını uzatıp suçlulukla gülümsedi. Uhud bir adım yaklaşıp elini arabaya koyunca Fulya'yı arabayla kendisi arasında bıraktı.
"Sen tam bir baş balasısın!"
"Benim suçum değildi!" dedi Fulya neredeyse ağlayacak olmasına söverek. O kaltak bilerek yapmıştı ve Uhud'la gözünün önünde flörtleşmişti. Uhud buna nasıl izin verip de Fulya'yı korumazdı? Bir de utanmadan Fulya'ya kızıyordu. Fulya bunun nedenini biliyordu. Karşısındaki kadın oldukça çekici ve güzeldi. Uhud neden o kadına kızsın ki? Etkilendiği apaçık ortaydı.
Uhud işaret parmağını Fulya'nın burnuna kadar sokup sert sesiyle konuşunca Fulya eriyeceğini düşündü.
"Sesini çıkarmadan geç otur. Ben kullanacağım."
Fulya itaatkar bir şekilde başını sallayıp koltuğa oturduğunda konuşmayarak ona ceza vermeyi düşündü. Tabi umrunda olursa.
Uhud ise gülse mi kızsa mı bilemedi. Fulya'nın içindeki bu asi kızı biliyordu ama kavga edecek kadar asi bir kız olduğunu bugün görmüştü. Hoşuna gitmiş miydi? Kahretsin ki evet! Sinirlenince o... Çok güzel oluyordu. Arabaya geçip oturduğunda elinde hala kartı tuttuğunu fark etti. Kartı cebine koyacakken Fulya şaşkınlıktan öleceği o cümleyi kurdu.
"Eğer o kartı cebine koymak gibi bir hata yaparsan katil olabilirim."
Uhud bir karta bir de Fulya'nın kararlı bakışlarına baktı.
Ciddi!
"Neredeyse kıskandığını düşüneceğim."
Kaşları imayla havalanırken kartı cebine attı. Fulya'nın sinirden eli titriyordu. Uhud ona karşı olan duygularını bildiği halde nasıl böyle umursamaz davranabiliyordu? Fulya'nın üzülüp, kırılacağını hiç düşünmüyor muydu? Belki de umursamıyordu.
"O kadın gözümün önünde sana kur yaptı! Ve sen! Buna izin verdin. Şimdi de o kartı cebine mi koyuyorsun? Bu kadarı çok fazla!"
diyerek arabadan indi. Otobanda yürümeye başladı. Uhud onu üzdüğünü fark edip kendine kızarak arabadan inip ve peşinden gitti.
"Fulya!"
Durmuyordu! Biraz daha hızlanıp ona yetişti ve kolundan tutup çekti. Fulya'nın ağladığını görmesi ise büyük bir etki yaratmıştı kendisinde.
"Dur dedim sana. Nereye gidiyorsun?"
"Bırak kolumu. Kendi başıma da gidebilirim. Seninle gitmek istemiyorum."
"Saçmalama!"
"Saçmalayan sensin! Beni koruman gerekirken o kadının flörtüne açıkça karşılık vererek kartını aldın. Arayacak mıydın onu? Öyleyse ben seni tutmayayım ve git ara..."
Uhud daha fazla saçmalamasına izin vermeyerek dudaklarıyla kapattı saçmalayan bu dudakları. Karşılık almak istercesine istekli ve sert öpüyordu. Fulya'nın narin ve dolgun dudaklarının tadı Uhud'un tahmininden bile güzeldi. Asla bu dudaklardan ayrılmak istemedi. Sanki bedeni doğduğundan beri susuzdu ve şu an o suyu kana kana içiyor gibiydi.
Fulya ise şokunu atlatabilirse karşılık verecekti. Dudaklarına değen sıcak dille dudaklarını araladı. Tutkuyla karşılık verdi. Bu öpüşü baştan ayağa hissetmişti. İçinin sımsıcak olduğunu düşündü. Ayakları kendinden bağımsız yükselip ellerini Uhud'un boynuna doladığını fark etmedi bile.
Uhud otobanın ortasında yaptıkları şeye inanamıyordu fakat daha fazla dayanamıştı. Elleri Fulya'nın beline dolandığında daha fazlasını istediğini farketti. Bedeni Fulya'ya karşı koyamıyordu. İçindeki sıcaklıkla bedeninin uyarıldığını hissetti. Nefes nefese geri çekildiklerinde Fulya'nın dudakları öpülmekten kızarmış ve şişmişti. Gözlerindeki yaş ise yanaklarında kurumuş vasat bir görüntü oluşturuyordu. Uhud elini kızın yanağında gezdirip kuruyan yaşlarını sildi. Kulağına doğru fısıldadı.
"Eğer arabaya binmezsen hemen burada daha fazlasını yaparım baş belası."
Fulya arabaya bakıp bir an binmemeyi düşünse de bu fikirden hemen vazgeçti. İtaatkar bir şekilde küçük adımlarla arabaya bindi. Uhud da kendini dizginleyebildiğinde arabaya geçti ve çalıştırdı. Fulya'nın bu dizginlemez tavırları Uhud'u deli ediyordu. İçine yerleşen bu yabancı duyguyla kendini garip hissediyordu. Fulya ona aşkını çekinmeden söylemiş ve cüretkar bir şekilde kıskandığını belli etmişti.
Peki ya kendisinin çekincesi neydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANAHTAR ~TAMAMLANDI~
General FictionBirbirlerinden ne kadar uzaklaşmak isteseler de yine birbirlerine çekilenlerin hikayesi... Adam güçlü ve sarsılmaz.. Kız narin ve bir o kadar da cesur! Kaderleri bir anahtarla bağlanmış bu iki insan nereden bilebilirdi bir oyunun içinde olduklarını...