Fulya parmağından ona göz kırpan yüzüğe baktı. O bir yüzük istemiyordu! Onun zaten bir yüzüğü vardı. Hülya'nın verdiği yüzüğü dünyadaki hiçbir yüzüğe değişmeyeceğini biliyordu. Kaşlarını çatmış karşısında memnuniyetle gülen Uhud'a baktı.
Parmağının çekiştirilmesiyle kötü bakışlarını çekti. Annesi ve kıt beyinli kuzeni yüzüğe kutsal bir şeymiş gibi bakıyor ve inceliyorlardı. Ellerini çekip "Bize biraz müsaade edin!" diyerek bu iki meraklıyı kapıya yönlerdirdi ve kapıyı kapattı. Ellerini beline koyup Uhud'a doğru yürüdü ve tam karşısında durdu.
"Nereden çıktı bu yüzük?"
Uhud yüzündeki gülümsemeyi sildi ve ciddi bir tavır aldı. Fulya'nın davranışlarını garipsiyordu. Oysa o mutlu olur sanmıştı. Özellikle kuzeniyle konuşmalarını duyduktan sonra buna emindi.
"Ne demek bu? İnsanlar yüzük aldıklarına mutlu olurlar Fulya. Sevinmedin mi?"
"Benim zaten bir yüzüğüm vardı."
"Evet ama o eskiydi ve gösterişli değildi. Ben düşündüm ki.."
Fulya bu saçmalığı daha fazla dinleyemezdi bu yüzden hemen lafa atıldı.
"Öyle mi? Ne sandın? Benim böyle pahalı şeylerle mutlu olacağımı mı?"
Bir adım daha yaklaştı karşısında ona şaşkın şaşkın Uhud'a .
Ne şapşal bir adam ama!
"Benim böyle şeylerle mutlu olduğumu nasıl düşünürsün? Bilmem kaç bin lira verdiğin bu yüzüğün maddi bir değeri olabilir ama ben bununla ilgilenmiyorum."
Uhud kalbinin daha önce böyle sımsıcak hissettiğini hiç görmemişti. Fulya neredeyse bir servet ödediği bu yüzüğü kabul etmiyordu, önemsemiyordu. Onun için ablasının yüzüğü daha önemliydi! Peki nasıl aksini düşünecek kadar aptal olabilmişti?
Sevdiği kadına biraz daha yaklaşıp arsızca kendine çekti. Yapmacık bir kızgınlıkla çattı kaşlarını.
"Demek... Bu yüzüğü kabul etmiyorsun müstakbel karıcığım?"
Fulya bu hitap şekliyle kendini inanılmaz bir mutluluk içinde buldu. Ağzı şaşkınlıkla açılırken Uhud onu öpme isteğiyle dolup taşıyordu. Fulya somurtmak istiyordu ama bu adamın anlamlı bakışları altında gülümseyebildiği kadar gülümsedi.
"Evet müstakbel kocacığım kabul etmiyorum ve kendi yüzüğümü istiyorum."
"Peki. Ama bir şartla." diyerek hınzırca Fulya'ya baktı. Yüzünde ufak bir endişe belirdiğinde iyice yakınlaştı. Fulya'nın kızaran burnuna dokundu.
"Seni o kadar özledim ki. Küçük bir öpücük vermezsen yüzüğünü unutursun." diye fısıldadı. Fulya kapıda büyük ihtimalle onları dinleyen iki meraklı olduğunu umursamadan ayaklarının üzerinde yükseldi. Kollarını Uhud'un boynuna doladı."Memnuniyetle." diyerek küçük olmaktan çok uzak şehvetli bir öpücük verdi. Uhud yüzüne yayılan sersemlemiş gülümsemeyle Fulya'dan biraz uzaklaşıp elini cebine attı ve ablasının yüzüğünü çıkardı. Yüzüğü Fulya'nın parmağına bir daha çıkmamak üzere taktığında kapının çalındığı duydu.
Hamza koca kafasını kapıdan uzatıp "Abi istediğin şeyi getirdim." dedi. Uhud kafasını sallayarak yatağı gösterdi.
"Tamam yatağa bırak."
Hamza kapıyı açıp içeriye girdiğinde kapının ardına merakla bakan içi çift gözle karşılaşan Fulya onların daha yeniden beri kapıyı dinlediklerinden emindi. Kapının açılmasını fırsat bilen annesi ve kuzeni hemen odaya damlamışlar, Hamza'nın yatağa bıraktığı büyük kutuyla ilgileniyorlardı.
Fulya heyecanla kutuya baktı. Büyük kutu hediye paketiyle sarılmış ve bütün gizemiyle yatağında duruyordu.
"Nedir bu?"
"Açmak istemez misin?"
Fulya kafasını sallayarak yatağına ulaştı. Elleri kutuya gittiğinde heyecanla titredi. Müthiş bir hızlılıkla kutuyu açıp kutunun kapağını kaldırdı.
Nefesini kesen bu şey karşısında ise bir an boğazı düğümlendi. Gözleri sevdiği adamı bulduğunda neredeyse sevinçten ağlayacaktı.
"Umarım bunu kabul edersin?"
dedi Uhud. Yüzüğü kabul etmemesine memnun olmuştu ama bunu kesinlikle kabul edecekti başka seçeneği yoktu.
"Bu o kadar güzel ki!"
Fulya koşup Uhud'a sarılmak, onu tüm bedeninde hissetmek istiyordu. Yavaşça yanına gelen Uhud Fulya'nın ellerini tutarak ona hakettiği her şeyi vaat etti.
"Hiçbir şey senden daha güzel olamaz. Sana söz veriyorum güzelim sana yakışacak en güzel hayatı yaşayacaksın!"
Fulya nihayet içinden geleni yaparak Uhud'a sarılıp tüm gücüyle onu sımsıkı sardı. Uhud da ona karşılık verdiğinde odada bulunan gözleri umursamıyorlardı bile.
Ayrıldıklarında Uhud artık gitme vaktinin geldiğini anladı. Fulya onu kapıya kadar geçirip kimse görmeden yine bir öpücük verdi. Heyecanla odasına döndüğünde annesi ve kuzeni ona imalı gözlerle baktı.
"Uhud Bey evladım da pek zevkli adammış."
"Fulya eğer kuzenim olmasaydın onu elinden alırdım."
"Begüm sen kendine bile yetmeyen zekanı bunlara yoracağına gidip biraz vizyon nedir onu araştır istersen. Ve artık beni bir sal lütfen." dedi. Annesinin karnını çimdikleyip kaş göz yapmasına omuz silkti. Geldiğinden beri dertleri yetmiyormuş gibi bir de bununla uğraşıyordu. Tek derdi koca pardon, zengin koca olan kuzeni neden gidip de avm de koca bulmak için uğraşmıyordu ki? Belki de plajlarda onun için bekleyen bir prens vardı. Burada Fulya ile uğraşarak büyük vakit kaybediyordu.
Fulya bozulan kuzenini önemsemeden kutuya yöneldi. Kendine ait olan bu muhteşem gelinliği denemek istiyordu. Kuyruğu bayağı uzun olan ve tam da istediği gibi sırt dekoltesi olan bu gelinlik hayal edebileceğinden bile güzeldi!
"Kızım bön bön bakacağına denesene şunu!"
Annesinin lafıyla kendine gelen Fulya elindeki gelinlikle banyoya koşarak girdi. Bayramlıklarını giyen çocuklar gibi hevesli ve mutluydu. Giyinip kendine baktığında memnun bir şekilde gülümsedi. Bunu düğün günü giymesi şart mıydı? Çünkü şu an bununla her yere gitmek istiyordu.
Odasına döndüğünde annesinin gözlerinin dolduğunu ve kuzeninin o beğeniyle ve kıskançlıkla bakan gözlerini gördü. O.. Gerçekten güzel olmuştu bunu hissedebiliyordu.
Fulyacığımın gelinliği :)
Fulya gelinliklerin insanları mutlu etme becerisine hayrandı! Bugün mutluluk kotasını aşmış ve mutluluğu ikiye katlanmıştı. Hayatının son bir ayı yaşadıklarını düşündü. En acı çektiği zaman da bu ay içinde, en mutlu olduğu zaman da bu ayın içindeydi. Bu zamanların ise sebebi kesinlikle Uhud Cihandardı. Peki Fulya bundan şikayetçi miydi?
Kesinlikle hayır! Anladım ki, böyle mutluluklara ancak büyük acılar çekerek erişiliyormuş...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANAHTAR ~TAMAMLANDI~
General FictionBirbirlerinden ne kadar uzaklaşmak isteseler de yine birbirlerine çekilenlerin hikayesi... Adam güçlü ve sarsılmaz.. Kız narin ve bir o kadar da cesur! Kaderleri bir anahtarla bağlanmış bu iki insan nereden bilebilirdi bir oyunun içinde olduklarını...