"Fulya eğer vurulmamış ve yatakta yatıyor olmasaydın bunu asla yapmazdım. Gülmeyi kes tamam mı?"
Uhud'un bu bağıran sesi Fulya'ya ilk defa komik geldi. Üzerine tam oturan mutfak önlüğü ve elindeki çorba tepsisiyle Uhud inanılmaz derecede çekici geliyordu gözüne ama kendine hakim olmalıydı. Hastaneden geleli üç gün olmuştu ama Uhud hala bir adım atmış sayılmazdı. Fulya da adım atması için onu zorlamaya karar verdi. Cansu ve Hümeyra Teyze'yi markete yollayıp 'Canım çorba çekti. Öhü öhü!' bahanesiyle Uhud'a zorla çorba yaptırmıştı.
Allahım şu an ölürsem gam yemeyeceğim. Bu ne güzel bir görüntü!
"Alt tarafı çorba yaptın Uhud abartma."
"Abartma mı? Kızım şu halime bak! Biri görmeden tut şu tepsiyi de üzerimdekini çıkartıyım!"
Uhud tepsiyi Fulya'nın üzerine bırakıp bu şeyden bir an önce kurtulmak için düğümle cebelleşti ve sonunda çıkarıp yere attı. Fulya üç gündür yatıyordu ve bir hobi olarak Uhud'a zulüm ediyordu.
"Bence sana çok yakışmıştı."
Uhud öldürücü bir bakış atıp çeneni kapat sinyali verince Fulya çok üstüne gitmemeyi düşündü. Sonuçta oda insandı ve bu kadarı yeterliydi.
Sessizce çorbasını içerken tadı hiç fena değil diye düşündü. Bu adamın elinden gelmeyen bir iş var mıydı acaba? Karşısındaki koltukta oturmuş dalgınca televizyona bakan Uhud gözlerini birden Fulya'ya çevirince kaçırdı gözlerini. Şu an yüzünün aldığı şekli biliyordu. Dudağı kıvrılmış ve mükemmel bir bilmişlikle kendisine bakarak sırıtıyordu. Kapının çalınması ise dualarının kabul olduğunun bir kanıtıydı. Aksi halde bu karşısındaki yürüyen karizmaya daha fazla dayanamayarak kaç aydır yapmayı hayal ettiği şeyi yapacak ve onu yatağa atacaktı. Fulya bu fikirle dudaklarını dişlerken Cansu yanında bitmişti ve yattığı yatağın yanına gelip oturdu.
"Fulya Abla neler aldık bir görsen!"
"Neler aldınız tatlım?"
"Sen iyileşince denize gideriz diye bir sürü şey aldık."
"Öyle bir şey olmayacak!"
diyerek söze dalan Uhud'a kızgınlıkla baktı. Buraya gelip de biraz tatil yapmadan dönmek olmazdı herhalde.
"O nedenmiş?"
"Fulya yataktan kalkarken bile inliyorsun en ufak hareketin bile tehlikeli. Tutmuş bir de deniz mi diyorsun? Otur oturduğun yerde!"
"Peki ben dayıcım?"
Uhud'un yumuşadığını gördü Fulya. Kaşlarını çatıp kollarını birleştirdi.
"Sen denize gidebilirsin Cansu. Beraber gideriz."
Fulya'nın gözleri sinirden çakmak çakmak olmuştu. Ateş saçarak baktı Uhud'a. Kendisi gidemiyorsa Uhud'u da göndermeyecekti. Uhud o kaslı vücuduyla sahilde kızlara görsel şov yaparken kendisi burada yatamazdı! Bir şekilde ya gidecek ya da Uhud'u da göndermeyecekti. Bunu nasıl yapacağını ise henüz bilmiyordu.
"O zaman gidip hazırlanayım ben. Yuppi denize gidiyoruz."
diye zıplayarak çıktı odadan Cansu.
Bir şey düşün Fulya. Çalıştır kafanı yoksa bu adam bütün adonisleriyle kızlara yem olacak! Acıdan öleceğimi bilsem bile buna izin vermeyeceğim!
Fulya hala kucağında olan tepsiye baktı onu koymak için hareketlenmişti ki sırtında feci bir ağrıyla yerine çöktü. "Ahhh!" eli sırtına gitti. Bu gerçekten acıtmıştı.
"Fulya? Ne oldu iyi misin?"
"Uhud sırtım! Ah, fena acıyor!"
"Dur kıpırdama!"
diyerek Fulya'yı yatağında düzgünce oturttu ve yastıklarını düzeltti.
"Tamam iyiyim. Bir sorun olursa Hamza'yı çağrırım o ilgilenir."
Fulya'nın söyledikleriyle Uhud durksadı. O Cansu ile denize giderse Fulya ile doğal olarak başkası ilgilenecekti. Hamza'nın Fulya'ya dokunduğunu düşünmek bile vücudundaki sinir sistemini harekete geçirmişti.
"Eğer yardıma ihtiyacın olacaksa gitmem."
"Şey.. Aslında biraz dışarı çıkmak bana da iyi gelebilirdi. Kaç gündür buradayım."
Uhud Fulya'nın masum ayakları yaptığına adı gibi emindi. Kendisini kandırmaya çalışıyordu.
Uhud bir şey diyemeden Cansu odanın kapısında küçük bikinisiyle belirince Fulya kızın ne kadar tatlı olduğunu düşündü.
"Hadi gidelim dayıcım."
"Tamam sen in. Biz de geliyoruz birazdan."
Cansu bu sözdeki farklılığı anlamayıp aşağı inmişti ama Fulya'nın içi heyecanla doldu. Yatağının yanındaki tekerlekli sandalyeyi Fulya'ya biraz daha yaklaştıran Uhud, Fulya'yı zorlanmadan üç gündür yaptığı gibi kucağına alıp sandalyeye oturttu.
Dışarıya çıktıklarında Fulya bu havayı içine çekti. Bahar havası tüm etkisiyle kendini gösterirken Fulya'nın içine garip bir sevinç dolmuştu.
Cansu denize girerken Fulya ve Uhud onu görebilecekleri yakındaki bir kafeye girdiler. Cansu gerçekten mutlu gibi duruyordu. İçecek soğuk bir şeyler söyleyip beklemeye başladılar.
"Ne kadar mutlu değil mi?"
dedi Fulya. Cansu'nun bu mutluluğu onada mutluluk veriyordu. Uhud masaya biraz daha yaklaştı. Nihayet üç gündür beklediği konuşmayı yapabilecekti.
"Senin sayende Fulya. Hülya bizi sana emanet ederek çok doğru bir şey yaptı."
Bizi? Kendisini de kastediyordu. Fulya kalbinin heyecan içinde çarptığını hissetti. Beklediği adım geliyor muydu yoksa?
Gözlerini Uhud'un gözlerinden bir an bile ayırmadan ona bakıyordu.
"Teşekkür ederim Fulya."
"Neden?"
"Bizi bırakamadığın için."
Fulya şu an ağlayabilirdi! Ve hatta ağlıyordu. Yüzünü elleriyle kapattı. Gerçekten şu an hayatının en önemli sahnesini yaşarken bu gereksiz ağlama krizi de neydi böyle?Her şeyi berbat ediyordu.
Uhud sandalyesinden kalkıp Fulya'nın yanına oturdu. Ellerini yüzünden çekip kızın gözyaşlarından öptü.
"Artık ağlamana izin vermeyeceğim. Ve sen en kısa zamanda benimle evleneceksin!"
Fulya parmağındaki yüzüğün soğukluğunu hissettiğinde gözlerini kendisine sevgiyle bakan adama çevirdi. Uhud ona bir adım atmakla kalmamış resmen ona doğru uçmuştu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANAHTAR ~TAMAMLANDI~
General FictionBirbirlerinden ne kadar uzaklaşmak isteseler de yine birbirlerine çekilenlerin hikayesi... Adam güçlü ve sarsılmaz.. Kız narin ve bir o kadar da cesur! Kaderleri bir anahtarla bağlanmış bu iki insan nereden bilebilirdi bir oyunun içinde olduklarını...