#16

51.2K 2.1K 23
                                    

O kadar çok iş birikmişti ki Uhud hangisine yetişeceğini bilemiyordu. İş yerindeki odasında elindeki dosyalara bakarken bir yandan da telefonla son olayların faillerini öğrenmeye çalışıyordu.

"Kerim oğlum sen boşuna mı çalışıyorsun orada? Lan kaç gün oldu hala o deponun kime ait olduğunu öğrenemedin mi?"

"Bak Uhud burada işler öyle yürümüyor. Halletmeye çalışıyorum ama bazı belgelere ulaşmak için de savcılıktan izin gerekiyor kafama göre olmuyor yani!"

"Hay senin kafana ben!" deyip sinirle kapattı telefonu. Ellerinde bir çok bilgi vardı fakat adamları elle tutulur hiçbir şeyle karşısına gelmiyordu.

Kapısının tıklatılmasıyla bakışlarını o yöne çevirip "Gir" dedi düz bir sesle.

"Efendim Kozan Holdingin Müdürü İlhami Bey geldi."

"Gelsin!"

Kır saçları hafif dökülmüş, uzun boylu orta yaşlı ve hafif kilolu bir adımdı İlhami Bey. Bütün heybetiyle ofisine girdiğinde, Uhud ayağa kalkıp adamı karşıladı.

"Uhud Bey nasılsınız görüşmeyeli?"

"İş güç uğraşıyoruz siz nasılsınız İlhami Bey? Hayrola sözleşmeyle ilgili bir sıkıntı mı var?"

"Yok, yok bir sıkıntı yok. Ben mallarımızın ne zaman Yunanistan'a ulaşacağını merak ediyorum sadece."

Malların daha dün yüklenildiğini düşürse Uhud bu adamın acelesinin ne olduğunu merak etmişti. Oldu olası pimpirikli yaşlı bunaklarla iş yapmaktan hoşlanmamıştı zaten.

"Hallediyoruz İlhami Bey. Malları yükledik bugün yarın gemi yola çıkar."

"Tam olarak ne zaman çıkar gemi?"

Uhud gözlerini kısarak adama baktı. Bu adamın derdi neydi böyle?

"En kısa zamanda!"

Adam yerinde rahatsızca oturup bir yerden de ona gülümsüyordu. Uhud bu adamın niyetini anlayamamıştı.

"O zaman siz bana bilgi verirsiniz!"

"Kesinlikle."

"Hoşçakalın Uhud Bey tekrar görüşmek üzere."

"Görüşürüz İlhami Bey."

Adam gittiğinde Uhud bunun manasının ne olduğunu düşündü. Fakat üzerinde fazla durmadı.

Bir de bu moruk eksikti zaten!

Kapının çalınmadan hızlıca açılmasıyla kapıya döndü.

"Uhud!"

"Noldu Mete? Bir sorun mu var?"

"Cevat Gürsoy'u bulduk!"

"Ne! Nerede?"

"Evinin adresini bulduk adam öğrendiğime göre evdeymiş hemen çıkarsak yakalayabiliriz."

Uhud hemen şirketten çıkıp Mete ile beraber arabasına bindi ve Mete'nin verdiği adrese sürdü.

Geldikleri ev şehrin biraz uzağında beyaz iki katlı ufak bir villaydı. Etraf garip derecede sessiz duruyordu. Uhud belindeki tabancayı yoklayıp bahçeden geçerek eve doğru yürüdü. Mete'ye gelmemesini söylemişti zira ne ile kaşılaşacağını bilmiyordu.

Kapıya doğru yönelip eliyle ittiğinde kapının açık olduğunu gördü. Silahını çekip yavaşca içeriye girdi. Etrafı kontrol ettikten sonra kimse olmadığını anlayarak adımlarını salona çevirdi.

Büyük orta sehpanın ucunda gördüğü şey dikkatini çekti. Yavaş ve dikkatli adımlarla yürüdü. Bu bir cesetti.

"Mete!" diye bağırıp cesedi uzaktan inceledi. Adam boynundan kesilmişti. Akan kanı etrafta ufak bir göl oluşturmuştu.

"İnfaz gibi duruyor." dedi Mete. Onun böyle manzaralara baktığında yüzündeki ifade Uhud'un ger zaman komiğine gidiyordu. Yüzü bembeyaz oluyordu ve takım elbisesine değmemesi için oldukça uzak duruyordu. Uhu birazdan bayılacak gibi duran arkadaşından gözlerini çekip cesede odaklandı.

"Bu adamlar her kimse bizden hep bir adım öndeler." diye sinirle söylenerek çıktı evden. Cevat Gürsoy öldürüldüğüne göre o da bir maşaydı.

"Uhud, bu Cevat denen adam..."

Uhud sinirli bakışlarını Mete'ye çevirdi. Söyleyecklerini merakla dinledi.

"... paravan olduğunu tahmin ettiğimiz bir şirketi varmış. İşleri oradan yönetiyormuş. Gizliden gizliden bu adamlar her kimse onların paralarını bu şirket üzerinden aklayıp piyasaya sürüyor olmalı."

"Ulan madem öyle bu adam neden tutuklanmıyor?"

"Çünkü yeterince delil yok!"

Delil! Belgeler!

"Ama bende var. O belgeleri bulacağım Mete. Bu işin arkasında kim var öğrenmeden bana huzur yok!"

Arabayı çalıştırıp yola koyuldular. Mete'yi evine bırakıp kendisi de eve gitti. Kapıdaki korumaları kontrol edip içeriye girdi. Bugün ortam sakin gibi duruyordu. Çalışma odasına yöneldi ve kendisini koltuğa bıraktı. O adam Uhud'la kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyordu. Eğer o adamı yakalarsa sinirine yenik düşüp hemen oracıkta öldürmekten korkuyordu! Uhud o adamı acı çeke çeke öldürecekti.

Artık bekleyerek bir yere varamayacaktı. Bu anahtarın nereyi açtığını bulmak zorundaydı. Son çaresinin bu olduğunu biliyordu. Ceketinin iç cebindeki anahtarı çıkardı ve incelemeye başladı. Elini soğuk metalin üzerinde gezdirirken bir kabarıklık dikkatini çekmişti. Anahtarı alıp yakından baktığında üzerine kazınmış ve ona göz kırpan dört haneli o sayıları gördü.

09-23   !!

ANAHTAR ~TAMAMLANDI~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin