#51

33K 1.6K 11
                                    

"Fulya dönüp durma başımı döndürüyorsun!"

"Of! Kaç saat oldu Mete! Neden hala serbest bırakmadılar onu?"

"Çıkar birazdan endişelenme."

Fulya artık bir aksilik olsun istemiyordu. Karakolun önünde bir o yana bir bu yana gidip duruyordu. Gözlerini kapıdan ayırmıyor her an o gelecekmiş gibi heyecanla bekliyordu. Koskoca üç gün geçmişti ama Fulya artık üç dakika bile beklemek istemiyordu. Onsuz geçirdiği zamanı yaşamış olarak kabul etmiyordu.

Uhud tüm heybetiyle kapıdan çıkınca Fulya derin bir nefes aldı. İşte gelmişti. Şimdi her şey daha farklı olacaktı. Uhud'un da dediği gibi hiç ayrılmayacaklardı. Fulya mutluluktan uçuyordu.

Uhud yanlarına gelip ilk önce Mete'yle tokalaştı. Fulya'ya dönüp kısaca sarılması Fulya'yı hayal kırıklığına uğratsa da çok üstünde durmadı.

"Hadi gidelim artık daha fazla burada durmak istemiyorum."

Arabaya binip hareket ettiklerinde Uhud içinde tutamadığı soruları bir bir sıraladı.

"Mete beni çıkarmak için ölüyü dirilteceğini düşünmemiştim."

"Eve varalım her şeyi anlatacağım merak etme."

"Siz bir haltlar karıştırıyorsunuz. Bunu öğrenmek için sabırsızlanıyorum."

Ortamdaki oluşan sessizlikten rahatsız oldu Fulya.

"İyi misin?"

diye sordu onun dikkatini başka yöne çekmeye çalışarak. Bu konular zaten onun başını yeterince ağrıtacaktı.

"Beni iki gün sonra merak etmen ne güzel."

Dedi Uhud kızarak. Fulya olanları tabiki şu an anlatamazdı aksi halde Uhud onu arabadan aşağı atabilirdi.

"Eve gidene kadar sabredemez misin?"

dedi mahcupça. Uhud ellerini dizlerine koyup sıkıntıyla nefes verdi.

"Sabredelim bakalım."

Yol boyunca kimseden ses çıkmamıştı. Fulya bu gergin havayı üzerinden atmak için sesinin sevinçli çıkmasına özen göstererek konuşmaya başladı.

"Cansu seni çok özledi. O da çok mutlu olacak."

"Bende onu çok özledim. Cadı burnumda tütüyor."

Yol boyunca kimse bir daha konuşmamış Fulya da tekrar bir konu açmak için uğraşmamıştı. Araba durduğunda herkes inip eve yöneldi. Fulya içinin sıkıntıyla dolduğunu hissetti. Asıl şimdi ölüme yaklaşıyordu. Bu Mete kesin herşeyi ona anlatacaktı.
Uhud Cansu'ya bakmak için yukarı çıktığında Mete'ye baktı. Dünden beri hala ona kızgındı. Ortamdaki gerginlik elle tutulur cinstendi. Nihayet Uhud geldiğinde onu bu ortamdan kurtardığı için şükretti. Uhud geçip tekli koltuğa yayıldı ve sert bakışlarını ikisine çevirdi

"Ötün bakalım."

"İlk önce bu Cevat denen adamdan bahsedelim. Bu adam öğrendiğimize göre ölmemiş. Ölen adam Cevat'ın yerine konmuş oraya. İlhami Cevat'ı bulamayalım diye adamı bize ölü olarak göstermiş. Adamın nerede olduğunu bu sabah bulduk. Eh bir şekilde de ötmesini sağladık."

"Peki İlhami? O it noldu?"

"O adam elimizde."

dedi Mete kızgın bakışlarını Fulya'ya çevirerek.

"Nasıl buldun onu?"

Gözlerini ondan kaçıran Mete ne cevap vereceğini bilemedi. Söyleyecekleri şeyler Uhud'u daha çok sinirlendirebilirdi.

"Konuşsanıza dilinizi mi yuttunuz!"

diye bağırdığında Fulya korkuyla irkildi.

"İlk önce sakin ol tamam mı?"

"Fulya bana burada ne döndüğünü hemen anlatın!"

"Onu Mete bulmadı Uhud onu ben buldum." dedi sesi içine kaçmış gibiydi. Fulya başına geleceklerden korkuyordu.

"Ne! Nasıl?"

Fulya olanları bir bir Uhud'a anlatırken genç adam vücudundaki her bir sinirin harekete geçtiğini hissediyordu. Nihayet Fulya herşeyi anlatıp derin bir nefes aldı. Biraz sonra nefesinin kesileceğini düşünürse buna çok ihtiyacı olacaktı.

Uhud sinirle ayağa kalktı. Boğazında atan o iki damar kabarmış ve korkutucu yeşil gözleri Fulya'nın derinlerine kadar işlemişti. Fulya o adamlardan kurtulmuştu ama onu Uhud'un elinden kimse alamayacaktı.

"Fulya sen aklını mı kaçırdın bunu nasıl yapabildin?!"

diye kükredi Uhud. Elleri ceketini sıyırmış beline yerleşmişti ve bir yandan da ona öldürücü bakışlar atıyordu. Fulya bu durumda bile bu adamın ne kadar yakışıklı olduğunu düşünmemeye çalıştı.

"O an başka şansımız yoktu Uhud lütfen sakin olur musun?"

"Bana sakin olmamı söyleyip durma! Hastaneden yeni çıktın ve hemen başına bir iş açıyorsun. Biraz olsun mantıklı düşünmez misin?!"

"B-ben.."

Fulya bu sözlerle neye uğradığını şaşırdı. Evet Uhud'un çok kızacağını biliyordu ama bilmekle yaşamak arasındaki farkı şu an görüyordu.

"Sen ne başımın belası ne!"

diyerek yanına geldi ve kolunu tutup kendine çekti.

"Ya sana bir şey olsaydı?! Seni tekrar o hastane önlüğü içinde görseydim?! Ne olacaktı? Cevap ver ne olacaktı!"

Fulya gözlerini yakan yaşlara engel olamadı. Uhud haklıydı ona bir şey olabilirdi. Ama bunu sadece onun için yapmıştı."

"Ben.."

dedi zorlukla ve devam etti.

"Senin için herşeyi yapabilirim! Pişman değilim!"

Uhud'un gözlerinde ufak bir yumuşama görse de bu çok kısa sürmüştü ama bu kadarı bile Fulya'ya yetmişti. Adam sertçe kızı göğsüne bastırıp konuşmaya başladı.

"Bu yaptığın resmen aptallık Fulya."

Fulya ellerini adamın beline dolayıp kokusunu içine çekti. İkisi de Mete'nin varlığını unutmuş gibiydiler. Mete onları yalnız bırakmak için bodrum kata indi.

"Asıl hiçbir şey yapmasaydım aptal olurdum."

Adam kızı kendinden ayırmadan "O neden?" diye sordu. Sesi eskiye göre daha sakin çıkıyordu. Bu kızın her temasında sakinleştirici bir etki vardı.

"Çünkü bir şey yapmasaydım şu an bu muhteşem kokuyu içime çekemezdim. Bu ne büyük aptallık!"

Uhud'un dudağı yukarıya doğru kıvrıldığında Fulya'yı biraz daha kendine bastırdı. Hissediyordu ki artık hiçbir güç onları ayıramayacaktı.

ANAHTAR ~TAMAMLANDI~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin