Ellerim terlemekten sırılsıklam oldu! Bugün ölmezsem galiba sonsuza kadar yaşamaya hak kazanacağım.
Fulya elinin altındaki sıktığı beyaz tülü nihayet bıraktı. Ayaklanarak aynaya doğru yürüdü. Artık sayılı zamanı kalmıştı. Başını hafifçe eğip kapıya baktı. Birazdan bu kapıdan çıkınca bambaşka bir hayatı olacaktı.
Şu an etrafında dönen onlarca insan onun için arka fondaki seslerden ibaretti. O heyecanla baktığı kapının açılmasını ve elini ona sevgiyle uzatacak o adamı bekliyordu. Kendisini hayatına alacak ve sonsuza kadar sevecek o adamı.. Sevdiği adamı!
Zaman mükemmel bir yavaşlık sergilerken o bugünün hayatının en özel günü olduğunu hissediyordu. En özel, en mutlu ve en değerli günü... Sevdiği, aşık olduğu, onun için acılara katlandığı adamla bugün her şeyini birleştirecekti. Hayatını ve kalbini ona adayacak ve herkesin imrendiği bir aile kuracaklardı.
Nihayet kapı açıldığında Uhud'un varlığı bütün odayı doldurdu. Fulya sanki daha önce odada kimse yokmuş da Uhud gelince oda dolup taşmış gibi hissetti. Bütün heybetiyle odaya giren bu yakışıklı adam birazdan onun kocası olacaktı.
Herkes susmuş adeta nefesleri tutmuş Fulya ve Uhud'a bakarken Uhud sevdiği kıza yaklaşıp kolunu uzattı ve "Hazır mısın karıcığım?" diye sordu.
Fulya bir destek arar gibi Uhud'un ona uzattığı kolu memnuniyetle kabul edip ona biraz daha sokuldu. Kalbi heyecanla atarken müstakbel kocasına sevgiyle baktı.
Ah, seni gördüğüm ilk andan beri hazır olduğumu düşünüyorum.
"Hazırım sevgili kocacığım!"
Uhud Fulya'yı gelin odasından çıkartırken Fulya kapıda onları bekleyen kişiyi görünce gözlerinin dolmasına engel olamadı.
"Cansu!"
diye bağırıp öne doğru atılarak kızı kendine çekti. Bu küçük cadı üzerindeki gelinlikle Fulya'dan daha güzel olmuştu. Fulya yalandan somurtarak Cansu'ya bir bakış attı.
"Sanırım bugün herkes bana değil sana bakacak."
Cansu masum gözlerini kocaman açarak Fulya'nın gerçekten küstüğünü düşünüp üzüldü. Onu teselli etmek için konuşmaya başladı.
"Bugün bir tek sen gelinsin Fulya Abla! Hem dayım bana nedime dedi. Ben çok güzelmişim ama en güzel gelin onun geliniymiş."
"O zaman sen benim en güzel nedimemsin!"
Fulya küçük kızı öperken tekrar doğrulup yan gözlerle Uhud'u inceledi. Kendi düğünü olmasaydı bu takım elbiseyle hiçbir yere gitmesine izin vermezdi.
Acaba takım elbise içinde ölümcül bir silah taşıdığını bilse giyilmesine izin verir miydi! Bu haliyle kesinlikle öldürücü oluyor.
Merdivenleri yavaş yavaş inerlerken büyük nikah salonunda gözleri kendi ailesini aradı. Annesi merdivenin biraz uzağında durmuş ağlamamak için kendini zor tutarken babasını bir türlü görememişti. Babası her zamanki gibi hüzünlendiğinde yine ortadan kaybolmuştu anlaşılan.
Herkes onları alkışlayıp yerlerine oturduğunda gelin ve damat da yerini almıştı. Fulya'nın şahidi Derya Uhud'un şahidi ise Mete olmuştu. Fulya elini kolunu nereye koysa bilemedi. Masanın üstünde durunca titredikleri çok belli olduğu için masanın altında tutmayı daha uygun buldu.
Ellerine değen sıcaklıkla başını kaldırıp Uhud'a baktı. Genç adam asil duruşundan taviz vermeden dik bir şekilde sandalyede oturmuş yine o çatık kaşlarıyla kendisine bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANAHTAR ~TAMAMLANDI~
Fiksi UmumBirbirlerinden ne kadar uzaklaşmak isteseler de yine birbirlerine çekilenlerin hikayesi... Adam güçlü ve sarsılmaz.. Kız narin ve bir o kadar da cesur! Kaderleri bir anahtarla bağlanmış bu iki insan nereden bilebilirdi bir oyunun içinde olduklarını...