BARIŞ'IN KALEMİNDEN:
" Yemişim işini lan . Bak kızlar korkuyor . Elimden bir kaza çıkmadan ikile."
Bu herif Benim bulunduğum masaya hele ki Aslı yanımdayken gelmeye nasıl cürret eder lan . Sinirlerimi hiç olmadığı kadar konturole almamın sebebi ise şuan Aslı ile Âmine'nin bana yalvarırcasına bakmasıydı.
" Aslı'ya demedim Âmine'ye dedim! Ve bu seni zerre kadar ilgilendirmez!" diyordu ki masadan kalkıp yakasını tutmam bir oldu. Farkında değil miydi lan bu şuan burnumdan soluduğum. Farkında değil miydi?
Ben daha bir şey yapmadan Âmine ayağa kalkıp hızla araya girmeye çelıştı.
" Hayır hayır . Allah aşkına..." diye söylenirken ne diyeceğini dinliyordum ki sol elmacık kemiğim sızladı.
Ulan Aksoy!!!
Elimi yumruk yapıp gelişi güzel salladım...
"Ahh!" diye tiz bir ses gelince yumruğu Âmine 'ye attığımı anladım. Serçe kadar canı var . nasıl atladı önüme anlamadım. Herkes durdu . Bense öylece acı çektiğini yüzünden anladığım kıza öylece bakıyordum. Aslı Âmine'yi hemen oturttu sandalyeye . Aslı bana söyleniyordu . Fatih bu defa Tahir'e atılınca Aslı onları ayırmaya gitti.
Sandalyede oturup çaresizce elmacık kemiğini tutuyordu. Sinirlerim zıplamıştı hakikaten. Ne diye önüme atlamıştı Allah aşkına.
"Serçe gibi canın var ne diye atlıyon ortaya kızım. Neyine güveniyorsun?!"
'sen ciddi misin?' der gibi bakıp tekrar derdine döndü. Acısını yüzünden anlasamda ...
" Acıyor mu?" dedim.
" Şuan tivity'nin etrafında dönen yıldızlar gibi dönüyor başım." Dedi kaşlarını çatarak.
Kolundan tutup kaldırdım . kolunu acıtmamaya dikkat ederek revire peşimden sürükledim. Buzluktan buz alıp poşet aramaya başladım. Masanın üstündeki bim poşetini boşaltıp içine buzu koydum.
Hâlâ çok sinirli olmama rağmen sakin kalmaya çalışıyordum. O sandalyede otururken önüne geçip bir anda buzu bastırdım . Yerinden sıçradı.
"Hayvan gibi şey yapıyosun yetmiyomuş gibi bide buzu şey ediyon" dedi . Ne dediğinden haberi yok gibi. İstemsizce gülümsedim.
Önünde hafifçe eğilip dururken gözlerini kaldırıp bana baktı . Bu kızın gözleri çöl gibiydi, gerçekten. Yakıp kavuran , içimi ısıtan ufacık kum tanelerinden oluşmuş koyu kahve bir çöl. ..
Gözleri doldu ve hemen ardından iki damla yaş süzüldü yanaklarından. Elimdeki poşetle birlikte hemen çektim ellerimi.
" ben... şey.. yani bu kadar acıyacağını bilmiyordum " dedim eveleye geveleye.
Poşeti eline verip dikeldim . Ben ne yapıyorum Allah aşkına. Bana ne milletin acısından, baş ağrısından. Aslında normalde karışmam böyle şeylere ama bu kızın gözünden akan yaşlar şimdi niye iki ateş topuymuş gibi içimde bütün organlarıma çarpıp duruyor.Benim elimden yumruk yedi diye mi?
" Senin de amma tatlı canın varmış. Görende der taş bastım. " dedim içerimden bihabermişim gibi...
Gözlerini silip elindeki poşeti ikiye ayırıp içindeki buzları ikiye eşit bölüp yarısını bir tarafa diğer yarısını diğer tarafa koyup ikisini de su sızmayacak şekilde bağladı ve ayağa kalkıp bana uzattı. Gözleri yere bakarken elinden aldım. Gözlerindeki yaşa tezat burukça gülümsedi.
" hatırlatmak istemem ama sende yumruk yedin " dedi gülümseyişi soldu ve devam etti.
"... gerçekten çok teşekkür ederim hakkını ödeyemem."
Şuan hâlâ ağlıyordu ve artık bu ağlayışı sinirimi bozuyordu.
" Ödersin ya , niye ödeyemeyesin . Yaparsın bir patates yemeği ödeşiriz." Dedim gülerek . Ortamı yumuşatmak adına.
Yine o ona has şaşkınlığıyla yüzüme baktı . sonra tekrar başını yere eğip gitti.
*************************
Bölüm kısa ve ben bunun gerçekten farkındayım . Ama uzun bölümlere çok az kaldı. Ne olacak bende çok merak ediyorum. Bölümün kısalığından dolayı kusura bakmayın.
SEVGİ VE SAYGILARIMLA...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEYTİNDALI
SpirituellesNe nane ne karanfil , vicdan kokmalı insanın nefesi... Yüreği kavrulana dek sevmeli, Sevmeli ki bağıra çağıra haykıran vicdanını dinlemeli.Sevmeli ki evren merhamet duygusu ile yoğrulmalı ,dünya barışa bulanmalı... Umuttur; Birgün bir Zeytindalı uza...