Sımsıkı sardım kollarımı boynuna . Şuan zarzor nefes aldığı her halinden belliydi. Biraz daha sarılıp ayırdım kollarımı. Kollarım ayrılınca ayak parmaklarımın üstünde durarak zarzor yetiştiğim boynunu o kaldırırken bende ayaklarımın üstüne bastım. Ağabeyim olacak adam çok uzundu.
Hakikaten ya . Biz bu adamla hiç birbirimize benzemiyoruz. Benim gözlerim kahverengiydi. Onun gözleri yeşille ela arası birşeydi .Ama çok derin bakardı. Hatta bu yüzden ben' deniz gözlü' diye tabir ettiğimde onu görmeyenler mavi gözlü sanardı. Onun boyu baya uzunken benim boyum orta halliydi. O kalıplı ve toplu iken ben zayıftım. Ha, bide onun saçları kıvırcıkken benimkiler dalgalıydı. Benzeyen tek detayımız sanırım saçlarımızın rengiydi.
Saçlarımızın rengi birbirinin aynısıydı ama benimkiler uzun olduğundan rengi daha belirgindi . Sırf bu yüzden bile arada kıskanır, saçımı çekerdi .
Saçını gören herkes çok beğenirdi . Kahverenginin en güzel tonuydu saçrengi. Saçını biri övünce hemen sustururdu. Çünkü böyle olduğundan bi süre sonra illa saçına birşey olurdu.
Alişim gelmişti be! Daha nolsundu?
"Gelir gelmez yine canıma kast ettin, zalım"dedi pis pis sırıtarak.
" Yaa!" diyip omuzuna vurdum .
"Bir kaç gün bir boy göstereyim yanında da ayağını denk alsın dingiller. "
Demesiyle, olan moralimin hepsi uçtu. Yüzümden moralimin bozulduğunu anladı ve kolumdan tutup yanına çekti .Kolunu omuzuma indirdi.
Bu adam gerçekten güven veriyordu. Şuan burnuma gelen kokusu bile içimi rahatlatıyordu. Omuzumun üstündeki kolu ,şuan bana beni koruyan bir kalkan gibi geliyordu.Dünyada adam kelimesini hak eden erkekler o kadar azlamışken Ali'ye yakışacak en güzel sıfattı ;Adam . Bu adam gerçekten adamdı ! Şükür sebebiydi bu adam!
Son zamanlarda 'güven' denince aklıma bir adam daha geliyordu ama onu tam olarak tanımadığımı fısıldıyordu bir ses kulağıma.
Barış...
Kimsenin görmediği merhametliligini görmüş olmak beni çok şımartıyordu. Dünyanın en kıymetli sırrını biliyor gibi hissediyordum, kimsenin görmediği bir hazineyi biliyor gibiydim sanki ama farklı birşeyler vardı sanki.
Tam bu Barış'ı tanıdım demişken O çocuğu köşeye sıkıştıdığını görmüştüm. Gizemli gibiydi işte bazı şeyler.
Boşta duran kolumu , ağabeyimin beline koyup yürüdüm.
...
"Kız bu nasıl ev ?"
Ağabeyimin sesiyle , ayakkabımın bağcını açmak için eğdiğim başımı kaldırıp baktım .
"Ne varmış evimde?"
"Ana okul gibi . Herşey renkli "
İlk başta mutfağıma baktığı için böyle diyordu. Oturma odası böyle değildi.
"Lo de yürü lo " dedim 'hadi be oradan ' der gibi.
" Ne yürü lo? Bu nasıl mutfak . İnsan buraya girince yemek yapası gelmez direkt evcilik oynar " diyip pis pis güldü.
Yine benimle kafa buluyordu.
Barış'ın Kaleminden
Hiç bir erkeğin gözlerine ve gözlerime Allah rızası için bakmadığını öğrendiğimden beri yıllardır olmadığım kadar mutluyum.
"Ulan Barış..." demiştim kendi kendime "... bu kız seni anneme layık bir evlat bile yapar" .Ne kadar da yanılmışım.
Ne kadar güzel demiştim . Sırf Allah için bu kadar muhafaza ediyor kendini , demiştim.Beni gerçekten saflığa inandıracak dediğim kız bile yanılttı . Ben daha kime güveneyim be!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEYTİNDALI
SpiritualNe nane ne karanfil , vicdan kokmalı insanın nefesi... Yüreği kavrulana dek sevmeli, Sevmeli ki bağıra çağıra haykıran vicdanını dinlemeli.Sevmeli ki evren merhamet duygusu ile yoğrulmalı ,dünya barışa bulanmalı... Umuttur; Birgün bir Zeytindalı uza...