60. Rüya

1.8K 119 40
                                    

ÖNCELİKLE Sizin o sabırla bekleyen yüreğinizden öperim. İyiki varsınız💜

*...*

Eğer gözlerimin yaşlarının sebebini soracak olsaydı biri vereceğim her yanıt yalan olurdu. Ağlamak bünyemde ciddi bir bağımlılık yapmıştı. Neye niçin ağladığımı bilmiyordum . İçimde bir acı vardı ve büyük bir utanç patlaması vardı. Günler geçtikçe olayın büyüsünden çıkmış ve yaptığım şeylerin ne çeşit yanlışlar olduğunun idrakına ermiştim.

Yaşadığım şeyler hayallerimde bile olmayan güzel şeyler olduğu kadar ailemden saklamam ve kimsenin nikahdan , benden haberi yokken Barış'ın sevgilisi gibi dolanmam hiç ama hiç bana yakışan bir davranış değildi. Urfaya geleli kaç gün olduğunu saymamıştım. Saymak istemiyordum. İki gün evvel Ali Urfa'ya geleceğini haber verdiği zaman benle Münteha kendimize bavul hazırlayıp Hazal Halamın kızı Aynur ablayla kaldıkları köydeki evlerine gitmeye karar verdik. Müntaha ile birbirimize destek olurken bazen beraber büyük saçmalıyorduk .Bu Halamlara gitme olayı ikimize de iyi gelir diye düşünerek yolu bitirmiştik. Saat akşama yakındı ve arabadan iner inmez Fıratın hırçın dalgalarının sesini duymuştuk. Köyümüz Fırat nehrinin kıyısındaydı . Bu köy benim çocukluğumdu. Dizimin kanamasına döktüğüm yaşlarla dedemin ölümüne döktüğüm yaşları kurutmuştum bu köyde. Küçücükken , saçlarımın iki tane örügüyle toplandığı , o üstünden yıllar geçmiş kadar önce dedemin bembeyaz atı ile ilgilenirken yanına gittiğim gün geldi aklıma. Rüzgarda ufak bedenimi zapt edemeyip bir oyana bir bu yana savrularak dedeme ulaştığımda paçalarına tutunmuştum.Paçalarına tutunur tutunmaz "Atlar çok güzel ama rüzgar öyle değil " demiştim. Evet evet aynen bu cümleyi kurmuştum. "Atlar rüzgarın kızlarıdır derler güzel kızım." O an ne dediğini tabiki anlamamıştım ama yıllardır unutmamıştım.

***

Birkaç gün köyde kaldıktan sonra tekrar eve dönmüştük. Biz dönmeden bir gün önce Ali İzmire dönmüştü. Annem görüşemediğimiz için üzülüyorken ben hâlâ ne yapacağım konusunda kararsızdım. Aslında bakarsanız köye gitmek banada Müntehaya da iyi gelmişti. Hatta bazen dengeleri şaşırıp boş boş gülüyorduk.

Münteha artık eve gitmesi gerektiğini söyleyip eşyalarını toplamaya başlayınca bir anda yine gözlerimin dolduğunu hissettim. Ama sonsuza kadar onu yanımda tutamazdım.

Dengesizdik. Geçirdiğimiz bu günlerde sürekli iyi değildim tabi. Ara ara tartışıyorduk bizde. Hatta bir keresinde annem ikimizi de karşısına alıp kızmıştı . Saçmaladığımızın farkındaydı. Bazen de boş boş birbirimize küstükten saatler sonra tek kelime etmeden yine sarılarak ağlamıştık. Münteha benim Can'ımdı. Bizim birbirimizin nazarındaki kıymetimiz aslında başlı başına büyük bir şükür sebebiydi.

...

Eğer bir yokuşu yürüyecek mecali kalmazsa insanın oturup öylece yolun kenarında ölümü mü beklemeliydi? Hayatım adeta bir yokuşa dönmüştü. Ve bedenim halsizlikten adeta titrer gibiydi. Gibi ? Hayır bu cümleye bu edat bariz fazlaydı.

Alt üst olmuştum işte. Saklayacak hiçbirşeyim yoktu. Sabahları sırf kahvaktı etmeye zorlanacağım diye uyanmamayı huy edinmiştim. Geceleri ise gözlerim kızarıp şişene kadar ağlamayı... Barış , ulaşılmaz bir dağın zirvesi olmuştu. Yine sinirlerimin oynadığı bir gün telefonumu balkondan aşağı fırlatmıştım. Annem ve babamın anlamsız bir şekilde neyim olduğunu sormamalarını tuhafsıyordm başlarda fakat sonradan Alinin okulla ilgili bir sorun olduğunu uydurduğunu duymuştum. Sahi Ali arkamı toplamasaydı aileme ne diyecektim ben? Zaten o yüzden annem ve babamla gözgöze gelmekten çekiniyordm.

ZEYTİNDALI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin