Bir insan sevilip sevilmediğini nasıl anlar. Kişinin hal ve hareketleri ile mi? Eğer öyleyse benimki tamamen sonuçsuz kalırdı.
Bir insan sevdiğine neden acı verir? Peki sevmediğinden neden özür diler? Hemde pişmanlığını ses tonundan anlayabileceğiniz kadar pişman birinin.
Barışın sarılmasına karşılık vermemem üzere bir müddet sonra benden ayrıldı.
Başımı öne eğip durmuşken yakınımda yüzümü inceliyordu.
"Ne oldu? Niçin ağlıyorsun?"
Diye sordu kısık bir ses tonu ile.Sustum . Susmama rağmen öylece bekledi konuşmamı. Kısık ve ağlarken titreyen sesiyle konuştum.
"Lütfen... Beni harama sürme..."
Gözlerimi yerden kaldırmadım. O da konuşmadı zaten. Bir süre öylece ayakta dikildikten sonra o odadan çıktı.
Yerime oturup durdum . Kafam artık algılayamıyordu olanları. Neyin nasıl böyle olduğunu çözemiyordum.
Halının desenlerine gözlerimi dikip dalmışken . Kapı yavaşça açıldı. Elinde yeni, daha hiç açılmamış amblajda bir nevresim takımı ile Barış içeri girdi.
" Temiz yorgan var bunun içinde ..." diyip kapının önüne bıraktı ve çıktı.
....
Sabah gözlerimi açtığımda içinde olduğum yorganın temizliği dolayısıyla mutlu uyandım. Yani.. Ondandı heralde başka neyden olabililirdi ki?
Yorganı ve çarşafı katlayıp bir kenara indirdim. Kapıyı yavaşça açıp çıktım. Mutfaktan içeri girecektim ki arkandan gelen sesle arkama döndüm.
Yutkundum... Yutkunabildim. Bu bile birşeydi.
Siyak bir kot pantolon, sade gri bir tişört giymiş. Siyah deri montunun kolunu iliklemeye çalışan bir Barış vardı arkamda.
Beni farketmesiyle bana baktı.
"Ben çıkacağım. İşim var. Kahvaltı yaptım. Masayı toplamadım sende ye."
Dedi ve dış kapıya doğru gidip siyah bir bot çıkardı. Giymeye başladı.
"Barış" diye seslenince gözleri ışıltıyla bana döndü. Utanarak başımı eğip konuştum.
"Şey bana hafıza kartımı verir misin?" diye sordum. Aslında Barışa güveniyordum iki gün öncesine kadar ama yinede içinde uygun olmayan , boğazımın yada saçımın göründüğü resimlerim vardı.
"A haklısın . Canın sıkılıyor dimi? Tamam vereyim bilgisayara takar müziklerini dinlersin. "
Telefonumu cebinden çıkarıp içinden hafıza kartımı çıkardı.
"Elini aç " dedi . Avucumu açıp uzattım elimi. Parmaklarını elime değdirmeden bıraktı avucuma.
Hemen mutfağa geçtim. Kapının kapanma sesi ile derin nefes aldım.
Açıkçası günlerdir yemek yiyemememin sebebi ile çok açtım . Sofrada çok güzel duruyordu. Hem hepsinden biraz yesem yediğimi anlamazdı . Hemen masaya oturup yemeye başladım.
Karnımı doyurunca masayı topladım . Bulaşıkları yıkamadan önce gidip bilgisayarı bulma fikri geldi aklıma hem dinler hem iş yapardım.
Odalara baktım yoktu. Bir tek Barşın odası kalmıştı. Gitsem mi girmesem mi diye tereddüt etsem de. Bilgisayardan dinle demesi bir izin sayılırdı dimi? Tereddütle kapıyı açtım. Özel oda olunca insan ürküyor biraz. Kapalı olan gözlerimi açınca odayı görmemle şok oldum.Bekar bir adamın odası nasıl böyle derli toplu olurdu?Maşallah valla. Bizim Ali bile böyle değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEYTİNDALI
SpiritualNe nane ne karanfil , vicdan kokmalı insanın nefesi... Yüreği kavrulana dek sevmeli, Sevmeli ki bağıra çağıra haykıran vicdanını dinlemeli.Sevmeli ki evren merhamet duygusu ile yoğrulmalı ,dünya barışa bulanmalı... Umuttur; Birgün bir Zeytindalı uza...