52.ANNESİZİM

2.5K 203 91
                                    

Acı , gökyüzüne serilen yıldızlarsa,  ben o yıldızlardan leylaydım.

Kalbimin her bir parçası bir tarafa serilmiş ,kopuk bir tespih gibiydi.

Kalbim acıyordu. Onu öyle çaresiz görünce saçlarını okşamak isteyen yanımın adı merhametti. Ona acıdığımı mı sanmıştı da öyle kaçıp gitmişti?

Ben her ona dua ettiğimde istemiştim aslında parmaklarımı ,o zorla düzleştirdiği saçına geçirmeyi...

Yine kırılmıştı işte kalbim. Her iyi bişey olduğunda ardından kötü birşey oluyordu . Ardından yine iyi birşey oluyordu. Gönül aradaki kötüleri istemiyordu işte.

Birbirimizi allak bulak ediyorduk. Evet , bizim yaptığımız tam olarak buydu. Birbirimizi mahvediyor ama birbirimizsizde olmuyorduk. Kırıklarımızın intikamını almak istiyor sonrada üzdüğümüz için kendimizi harap ediyorduk. Biz hem çok iyiydik birbirimize ,hem çok kötü.

Uykuya daldığım yataktan canımın acısıyla uyandım.  Gözlerimi zar zor açınca onu yine yanımda buldum. Yatağın tam yanına parkenin üstüne oturmuş , başımı koyduğum yerin yarım metre yanına , karyolanın kenarına başını indirmişti. Gözleri kapalıydı.

Daha az zaman önce yanımda kalkıp giden herif yine yanımdaydı. Onu eşek sudan gelinceye kadar dövdükten sonra yaralarına merhem süresim geliyordu. Onu öldürüp ardından kalp masajı yapıp hayata döndürmek istiyordum.

Biraz sonra yine uyumuştum. Bana kıyamıyor gibiydi ama sonrada kıyıyordu. Bu adam en az benim kadar değişikti.

         **********************

Gözlerimi güneş ışığının dolduğu odaya açtım. Perdeler çekilmiş ,duvardaki saat 08:43 e vuruyordu.

Yerimden  doğrulup yatakta oturdum. Daha iyiydim bugün sanki. Yavaşça kalkıp yatağın yanındaki terlikleri giydim. 42 numara olan erkek terliğini çeke çeke ağır ağır merdivenlerden indim.

Mutfaktan bir takım  sesler  duyunca oraya ilerledim. Barışı üstünde pijamalarıyla kahvaltı hazırlarken gördüm. Sırtı bana dönüktü ve telefondan açtığı müziği dinleyip işini görüyordu.

Telefonun sesinden beni duymamıştı. Yavaşça masanın yanına gittim ve bir sandalyeyi çekip oturdum.

"Seven sevdiğine böylemi yapar, seven? Güneşimi karartıpta kaçar gider. Bu karanlıkta tek başımayım neden?

Ama olmaz , bu kötü gidişe bir son vermem gerekir.

Ama olur, istersem dünyalara kavuşurum inan.

Korkarım ama galiba bütün bu olanlara dayanamam ama hazırım. "

Müziğe kulak asmışken başımı daha fazla  dik tutamayacağımı fark ettim. Dirseğimi masaya dayayıp çenemi avcuma yasladım. 

Sepette duran salatalık ve domatesleri lavaboya boşaltıp suyu açtı ve iyice yıkadı hepsini. Ardından onları sepete koyup suyunun süzülmesini beklerken çaycıda fokurdayan suya gitti ve çayı demledi. Tekrar salatılıklara dönüp onları doğramaya başladı.

Böyle birinin kahvaltı hazırlaması ne güzeldi. Oturup öylece kahvaltıyı beklemek... Tamam , tamam kabul ediyorum bunu Barışın yapması daha güzeldi.

Salatalık ve  domatesi güzelce bir tabağa dizdikten sonra poşette duran yeşilliği ayıklamaya başladı. Böyle kahvaltı hazırlamak onda tuhaf durmakla birlikte yakışmıştı.

Benden haberi yokken onu öylece gözetliyordum.

Telefondaki şarkı bitmiş başka bir parçaya geçmişti.

ZEYTİNDALI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin