Omuzuna dünyanın yükünü almış gibiydi benliğim. Gözlerimi çevirdiğim her yer oydu, acısıydı, gözyaşıydı.
Ben Alinin , küçükken babamdan azar işittiğinde gözyaşlarının ondan izinsiz damlayışına dayanamazdım.. Şimdi Barışın gözyaşlarını hangi yüreğim kaldırırdı?
Onun canı yansa ben alevleniyordum.O üşüse ben zemherire düşüyordum.
Omzuma çektiğim başını bana güvendiğini bağırır gibi bıraktı omzuma. Yıllardır içinde küllenmeyen ateşi yine harlanmıştı.
"Bana , kendime zorla unutturduğum o şefkati hatırlatma Amine. "
Fısıldayış gibiydi sesi.
"Senin şefkate ihtiyacın yok Barış...Ama kendini bu kadar kimsesizliğe itme. Senin birilerine, dosta, arkadaşa ihtiyacın var . Kendini soyutlamaya çalışmaktan vazgeç. Yanlızlık Allaha mahsus. "
Başını biraz oynatıp daha çok yerleşti omuzuma.
"Bana sen yetersin... "
Nefesim durdu. İçime çektiğim havayı ciğerlerimden çıkaramadım.
Başının az biraz yanında gümbürdeyen kalbimi duymamalıydı.
Durdu. Nefes alıp verirken hareket eden karnı durdu. Nefesini tuttu. Başını aniden kaldırdı. Şaşkın şaşkın yüzüme baktı . Sonra aniden ayağa kalkıp durdu.
Teleşlandım. Birşey mi olmuştu?
Ayağa kalktım bende. Telaşı benide telaşlandırmıştı.Karşısında durmuş öylece ona bakıyordum. Gözleri şaşırıp kalmışken bana ,benim gözlerim de ona şaşkındı.
"Amine..." dedi
Yutkundum. Korkuyor bir yandanda merak ediyordum.
"Sen ... Sen beni gerçekten seviyorsun."
Gözlerim biraz daha açıldı. Ben ona bunu zaten söylemiştim. Hatta sonrada pişman olmuştum.
Sonra gülümsedi. Başımı yere indirdim. Ona bakacak kadar yürekli değildim. Utancımdan tırnağımla toprağı kazıp içine girmek istedim.
Sonra aniden oldu... Onu bir anda bana sarılırken buldum. Neden bu kadar tepki gösterdiğini anlayamıyordum.
"Senin o heyecanla atan kalbinin sesine bile hayran olunur ..." dedi. Gözlerimi açıp bakıverdim.
Bu adam bana böyle şeyler söyleyince dizlerim titriyordu. Ayakta zor duruyor, nefes alıp veremiyordum. Öylece durdum. Sanki nefes alsam uyanmak istemediğim bir uykudan uyanacaktım.
"Nefes al güzelim" dedi usulca nefes aldım.
Ayakta zor durduğumu anlayınca bir süre sonra benden ayrıldı. Az önce oturduğum banka oturup elimden tuttu ve diğer tarafa oturmamı istedi. Oturdum.
Bir eli hâlâ elimi tutarken bir an utancımdan çekmek istersem de diğer yandan üzülür diye kıyamıyordum.
"Kahvenden bir yudum alabilir miyim ? " diye sordu.
Konuşmadım. Kahveyi elime alıp ona uzattım. Bardağı elimden alıp soğumaya yüz tutan kahveden bir yudum aldı.
Gülümsedim. Gülümsedi. Gülümseyişi dağlarda çiçek, gökte yıldızdı.
*********************
"Şimdi sen şeftaliye gerçekten dokunamıyor musun ?"
İçeri geçmiş hatta mutfağa girmiştik. Barış yine yiyecek birşeyler hazırlarken ben onu izliyordum.Bir yandan da konuşuyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEYTİNDALI
SpiritualNe nane ne karanfil , vicdan kokmalı insanın nefesi... Yüreği kavrulana dek sevmeli, Sevmeli ki bağıra çağıra haykıran vicdanını dinlemeli.Sevmeli ki evren merhamet duygusu ile yoğrulmalı ,dünya barışa bulanmalı... Umuttur; Birgün bir Zeytindalı uza...