Selamün aleyküm. Gençler yeni bölümle geldim. Düşünceleriniz önemli biliyorsunuz;)Bu bölüm bölüm isteyenlere gelsin . Hadi En güzele emanetsiniz. İyi okumalar.
Özgür bırakılmak ... Her mahkumun , her esirin , her kölenin hayalini kurarak uyuduğu, rüyasını görerek uyandığı...
Özgür bırakılmak... Kuşu kafesinden salarsan aç hayvanlar kapar ama buna rağmen kuş bile çıkmak ister kafesten peki bende ki bu arsızlık da neyin nesi . Ben... Kafesimden çıkmak istemeyen bir kuştum, hapsolunmaya aşık olmuş bir mahkum , zindanından hoşnut bir esirdim. Bırakmamalıydı Barış beni kendi halime ,açmamalıydı kafesin kapağını açarsa uçardım.
Bir haftadır Aslı ile kalıyordum . Barışın konuşmasından sonra kendime ufak bir bavul hazırlayıp Aslı'ya gelmiştim. İstediği gibi sınavlarıma da çalıştırmıştı ve Barış slayt okuyup anlatan hocalara taş çıkaracak kalitede bir anlatıcıydı.
İlk sınavım hariç girdiğim diğer sınavlar güzel geçmişti. İlk sınavdan da hoca geçer not vermişti. Büte kalmadığım için iyi hissetsemde ruhen çökmüştüm birde bir haftadır Barış'ın ruhsuz halini görmek bana iyi gelmiyordu. Sürekli 'birşey mi?' olmuş diye endişenmekten yorulmuştum. Şimdi yine buradaydı ama çıkmayacaktım bu odadan , görmeyecektim yüzünü, nefeslerimiz aynı odada dolanıyor diye düşünmeyecektim. Başımı yastığımdan kaldırmayacaktim işte. (Bir haftadır yüzüne bulaşmayan tebessümü nereye gitmiş? ' diye aklımı yormayacaktım.
O yazılmaması gereken bir roman, kurulmaması gereken bir cümleydi. O hissedilmemesi geren bir duyguydu. Olmazdı böyle , kendimi bu hale nasıl getirdiysem eski halime döndürmeliydim. Bir takıntı , bir yanlış anlama uğruna ona bağlı kalamazdım. Tamam belki dini nikahlı karısıydım ama bu oyun er geç bitecekti ve ben bundan sonra bitmiş gibi kabul edip öyle davranmalıydım . Çünkü ona baktıkça içimin harlanması kaçınılmazdı. Ve ben yanmaktan yorulmuş , küle dönüşmüştüm.
Hayır ... Kulaklarım, bir parça sesi gelsin diye pür dikkat kesilmemeli. Onu işitmek için bir adım daha kapıya gitmek istememeliyim. Ah be adam , sesin gönlüme şiir , kalbime ferman olmamlıydı. Seni şiir okurken düşünmemeliydi hayalim, seni türkü söylerken kurmamalıydı aklım.
"Gezme ceylan bu dağlarda seni avlarlar " dememeliydin mesela kulağıma, fısıldar gibi. Gezdim, dağlarının kurtlarla dolu bir diyar olduğunu bile bile. Sırf sen varsın diye gezdim. Kim bilir belki anamdan da babamdan da ayrı koyacaklar ama yar... Yardan koyamacaklardı. Yar için gelmişken o diyara yar'dan ayrı koyulmamalıydım . Bu merhametsizlikti , bu ölümden beterdi .Tık tık tık...
Kapı sesiyle gözlerimi yumdum. Gelmesindi her kimse. Bir daha çaldı kapı yine ses çıkarmadım. Kapı yavaşça açıldı . Kalbim heyecanla atarken bir yandan aklım kim olduğu merakına düşmüştü. Odayı saran odun ve misk kokusunun karışımı kalbimi gümbürdetirken bir yandan uyuduğuma inansın diye dua ediyordum içimden.
Geldi, geldi ve geldi. Yattığım yatağın önüne çöküp dibimde durdu. Nefesi yüzüme çarparken tüylerin diken diken oluyordu. Bu yakınlık fazlaydı ama tepki veremiyordum.
Bir süre ses gelmedi. Ne yapıyor diye merak etsemsemde gözlerimi açma gibi bir cesarette bulunamadım.
"Sende boğulacağım , sende kaybolacağım , dibe çökeceğim ama ondan önce sana bişey yapacaklar diye ödüm kopuyor. " sessiz , şiir gibiydi ses tonu. Sanki birsürü çivi çakılı taktayı sırtıma koyup basıyorlarmış gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEYTİNDALI
SpiritualNe nane ne karanfil , vicdan kokmalı insanın nefesi... Yüreği kavrulana dek sevmeli, Sevmeli ki bağıra çağıra haykıran vicdanını dinlemeli.Sevmeli ki evren merhamet duygusu ile yoğrulmalı ,dünya barışa bulanmalı... Umuttur; Birgün bir Zeytindalı uza...