Âmine'nin Kaleminden
Bazı yaralar vardır ilk anda çok acımaz ama gün geçtikçe daha çok sızılar. Zaman geçtikçe artar ağrısı.
Bende öyleydim işte ilk anda utancından ağlasamda, gece boyu uyuyamamama sebep olmuştu ağrısı.
Düşündekçe kahroluyordum. Bana yaptığı yakıştırma... Aff Allahım . Bu nasıl bir acıdır böyle. Ben nefsimin gözlerini iğne iplikle dilerken , O bana ne demişti .
Nasıl bir erkeğe öylece sarıldığımı düşünürdü? Daha önce ki gün sokak ortasında patavatsızca "nişanlı değil misin ?" diye sorduğunda bile tüm utancıma rağmen öyle olmadığını belirtmiştim oysaki.
Ağabeyim birşey anlamasın diye gece boyunca kendimi sıka sıka ,sessizce ağladım. Ağabeyimle birlikte yapmak istediğim bütün hayallerimi bir köşe itmiştim. Dün zarzor yemek yapabilmiştim. Şimdi ise hazırlanmış , okulun yolunu tutacaktım.
Tabiki Ali'yi uyandırmayacaktım . Gözlerimin bu halini görse birsürü şey sorardı.
Gözlerim...
O adam yüzünden gözlerime bu eziyeti yapmaya hakkım yoktu ama elimde değildi işte.
Oysaki ben dün onun o kara gözlerinin öyle kankırmızısı olduğunu görünce resmen yerimden sıçramıştım. Allah şahidim ki zarzor zaptetmiştim elimi anlına götürmemek için.
Benimse bu halde olmanın sebebiydi o.
Hem aklım almıyordu . Onun orada ne işi vardı da bizi gördü.
Kendisi gözümün önünde Aslının alnına öpücükler kondururken ben hiçbirşey dememiştim. O ise ağabeyime sarılmama... Ahh neyse. Gerçekten artık düşünmek istemiyordum.
Otobüsün okulun durağında durmasıyla başımı yaslamış olduğum camdan kaldırıp kaktım. Çantamı koluma takıp otobüsten indim. Hergün bu yollar bitmek bilmezdi ama bugün o okula girmek istemediğim için ne çabukta yetişmiştim.
Bahçeden geçip binaya hızla girdim. Hava artık bayağı bir soğumuştu. Burnumun şuan soğuktan pembeleştiğini biliyordum. Neyse ki binanın içi sıcaktı.
Kolundaki saate baktım . Dersin başlamasına daha yarım saat vardı. Kantine gidip bir kahve içsem hiçte fena olmazdı. Hem gece uyuyamadığımdan şuan çok halsizdim , iyi gelirdi.
Gidip kendime bir kahve alıp cam kenarında ki ve dibinde kalolifer peteği bulunan masaya geçtim.
Gözlerimi öylece dışarı diktim. Belki de kantine gelmesinden korkuyorum .Onu gerçekten görmek istemiyordum. Hem kim bilir belki de ağabeyim olduğuna bile inanmamıştı. Hem ona neydi ki? İstediğime sarılırdım . O kim oluyordu?
Biten kahvemin bardağını elime alıp kalktım . Karton bardagı çöpe atıp koridora çıktım. Telefonumun çalmasıyla durup çantamda telefonumu aramaya başladım. Çantamda elime gelen herşeyi avucuma alıp sonunda telefonu bulabildim. Aslı nerde olduğumu sorarken ona sınıfa doğru geldiğimi söyleyip kapattım ve elimdeki şeyleri tekrar çantaya dizdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEYTİNDALI
SpiritualNe nane ne karanfil , vicdan kokmalı insanın nefesi... Yüreği kavrulana dek sevmeli, Sevmeli ki bağıra çağıra haykıran vicdanını dinlemeli.Sevmeli ki evren merhamet duygusu ile yoğrulmalı ,dünya barışa bulanmalı... Umuttur; Birgün bir Zeytindalı uza...