50.Bir Parça

2.2K 188 28
                                    

Ciğerimi söküp arabanın camından fırlatmış gibiydim. Rüzgarda harcanıp , gürültüyle yere düştü sanki.

İçim kavruluyordu ,zifte boyanmış kızgın asfaltta dağlandı yüreğim. Onu kırınca geçeceğini sandığım acı içimi adeta küle çevirmişti.

Az önce keyifle şarkı söyleyen Barışın gülüşü soldu, sonra ikinci bir cemre düşüşü gibi gözleri soldu. Solan bakışı kızaran ve küçülen bakışıma düştü.

Elini kaldırıp bana uzatınca geri adım attım.

"Sakın ! Sana asla taviz vermeyeceğim. O pis ellerini bana sürme."

Eli havada asılı kaldı. Geride çekemedi bana da uzatamadı.

" Niçin döktün incilerini ?"

Ona cevap vermedim. Gözüme baktı sonra gözlerini kaçırdı. Barış benden gözlerini kaçırdı.

Yanından geçip gidecekken sesi beni durdurdu.

"Senin o içine düşsem, huzurdan nefesimin kesileceği yüreğindeki sevgiyi hafife alacak kadar adi değilim"

Döndüm ona.

"Sen, uğruna hiçbirşey yapmaya değmeyen adamın tekisin!"

Başını eğdi. O başını kolay kolay eğmezdi.

Döndüm tekrar merdivenleri çıkacakken sesini işittim.

"Sense, uğruna dünya ters döndürebilecek bir kadınsın " durdum. Aklım ile kalbim uğruna milyonlarca insanı öldüren bir savaşa girdi.

"Sen benim şu kalbime uğramaması gereken susun. Aldıp ,Ona ulaşmak için koşup ardından kaybolan seraplara alışıkken berrak bir suya aldanamadı kalbim. Çölüm ben... Senin varlığını ise çok geç farkettim. Senin çok güzel bir gerçek olduğunu fazla geç anladım Amine"

Derin bir nefes aldım ciğerime. Bana nefes aldıran Rabbe binlerce şükürler olsun.

"... Sen ,benim daha çok küçükken sokata düşürüp ardından bulamadığım huzursun. Gülüşün her sabah bir şafak söktürdü bu karalara bürünmüş dünyama . "

Elimi uzatıp merdivenin korkulupuna tutundum. Halden düşmüştüm.

"Sen geçmişimden gelmeyen tek dayanağımsın. Sen içine düştüğüm o kuyusun. Sen ciğerime uzun zamn sonra nefes aldıran o mucizesin. "

"Sus" yalvarır gibi çıktı sesim. Susmalıydı yoksa yine kanacaktım onun iş bilir laflarına.

"Susturamıyorum dilimi, huzura deli gibi susayan hayatıma bir parça yağmur yağsın istiyor yüreğim. "

"Sus... "

"Dinle... Şu seni görünce ne yapacağını şaşırıp , sıkışıp duran kalbimi de dinle "

"Sana kanmayacağım !"

"Huzuru kana kana ciğerime çekebileceğim tek sokaksın"

Yerimden kıpırdayamazken bana yaklaşan o bedeni farkettim. Ona dönük olan sırtıma yakın bir yerde durdu. Anlını usulca sağ omuzuma indirdi , titreyen kollarını tuttu.

"Git..." sesim o kadar kısık çıkıyordu ki...

"Sen , Allaha isyanımı durduran o şükürsün ..." Gözlerim usulca kapandı.

"Sen benim şükürümsün " diye devam etti.

Kanamazdım, kanmamalıydım ona, onun bu kurşun gibi içime saplanan cümlelerine.

Merdivenleri hızla çıkıp okuldan çıktım. Kendimi harap edip durmam akıl işi değildi. Akıl sağlığımın yerinde olması ise şüpheliydi. Barış kesinlikle bünyeme yan etki yapan bir madde gibiydi. Sesi bile akılımı kaçırmama sebepti. Ben onun şükrü ısem o kıza beden canım demişti. Nasıl sevgi mi hafife almıştı? Sözleri doğru muydu? Kafam karmakarışıktı ve bu şekilde asla doğruyu bulamazdım.

Geceyi edip yatağa geçene kadar günler geçmiş gibiydi. Geceyi sabah etmek ise kesin aylar gibi gelecekti.

Güneşin doğusunu izlerken duvarların üstüme üstüme yürümesi kesinlikle paranoyaydı. Etraf aydınlanır aydınlanmaz üstümü giyinip evden çıktım. Sahile gitmik, denizi izlemek iyi gelirdi.

Sabahın soğuğu kendini iyice belli ederken elimle omuzumu sıvazlayıp yürüdüm. Boş bir banka oturup denizi izlemeye koyuldum.

Kulaklığı kulağıma takıp bir parça açtım . Dün gece çok az uyudupumdan yanan gözlerimin acısını hafifletmek için gözlerimi yumdum.

Şarkıyı bu serin ve güzel havada dinlemek iyi gelmişti. Kaç dakika öyle geçti bilmiyorum yanımda bir hareketlilik olunca gözlerimi açtım. Yanımda kapişonunu kafasına geçirmiş bir adamın hırkasına asslı duran kulaklığıyla müzik dinlediğini anlamıştım.

Siyah eşıfmanının altına giydiği beyaz spor ayakkabısının bağcıklarını bağladıktan sonra beni yeni fark etmiş gibi duraksadı sonra yavaşça dönüp bana baktı gördüğüm kişiyle gözlerim büyürken onunda benden kalır yanı yoktu. İlimizden aniden yerimizden kalktım ve birbirimize baktık.

Kulaklığını kulağından çıkarırken bende kulaklığıma uzandım.

"Bu saatte, bu kadar cadde varken bu cadde ve bu kadar bank varken bu bank... Bu kaderin ta kendisi"

Haklıydı. Bunca şey planlı değildi.

"Gökyüzüne hayranken neden denize sığındın?" diye sordu. Gözlerimi kaçırdım. Bu kadar şeyi nasıl fark ediyordu. Barış denizi sevdiği için içimde bir parça sevgisi büyümüş olabilirdi ama bende denizide severdim.

Ben konuşmayınca devam etti.

"Dün gece bahçede öylece uzanıp gökyüzünü seyrettim. Harikaydı. " gözlerinin içi parladı.

"... Ben ne böyle birşey yapacak nede böyle şeyler söyleyecek bir adamım ... Sen benim ayarımla oynuyorsun Amine"

Hayırlı Akşamlar. Yeni bölüm isteyen çok kişinin yorumu görüyorum fakat daha 5 gün önce anne yarımı , teyzemi kaybettim. Allahü Tealanın takdiridir fakat Çok ansızın oldu ve ciddi anlamda toparlanamıyorum. Size haksızlık etmek istemiyorum fakat elimden gelen tek şey önceden yazmış olduğum bu. Size anca bunu verebilirim. Beni anlayın lütfen. En güzele emanetsiniz

ZEYTİNDALI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin