Lamialar sadece dişisi olan ve yumurta yoluyla üreyen canlılardır. 25 yaşına kadar olgunlaşmayan Lamialar yumurta sahibi olamıyorlar. Yılan kuyrukların rengi ve pullarının desenleri karakteristik olarak birbirinden farklılar gösteriyor. Dünyanın bir çok yerinde kabile olarak yaşıyorlar. (Çöller, ormanlar, mağaralar, dağlar vb.) Yılda bir kere deri değiştirirler. Bu deriler çok pahalıdır. Çünkü hem ince hemde dayanıklıdır. Aynı zamanda estetik olarak çok güzeldir.
----------------------------------------------------------
Abum 7 tane özel köleyi Han'ın isteği üzerine atölyeye götürdü. Geri kalanlardan sağlıklı güzel ve genç olanları Karaduvara, sağlıklı ve bir kısmı genç olanları şehre, hasta yaşlı olanları da kenar mahallede bulunan barınağa götürdü.
Juniper gelen köleleri gördüğünde çok şaşırmıştı. Hayatında ilk defa sadece adını duyduğu ırkları görüyordu. Aynı anlatılanlar gibiydi hepsinde:
Orman elflerinin açık mor renkte tenleri, sivri kulakları, sarı renkte göz akları vardı
Ay elflerini çok güzellerdi. Beyaz tenli, uzun ipek gibi altın sarısı saçları, sivri kulakları ve iri göğüsleri vardı.
Dryadın yeşil tende, insansı vücuda sahip, saçları koyu yeşil ve sarmal, açık yeşil gözleri, yaprağa benzer kulakları ve sarmaşıklardan yapılan çok açık kıyafeti vardı.
En ilgisini çeken ise Lamia idi. Açık pembe saçları, kırmızı ve çekik gözleri, beyaz ten ve bembeyaz yılan kuyruğunun üstünde kırmızı desenler, iri göğüsleri vardı. Hayran hatta aşık olmamak çok zordu.
"Efendi Abum, efendi Han gelecekler mi bugün" dedi Juniper.
"Gelecek hatta yanında çok sevdiği iki kişiyi de getirecekmiş. Onları karşılamak için batı kapısına gitti." dedi Abum.
Abum da dahil olmak üzere herkes merak etmekteydi. Kimdi gelenler?
-----------------------------------------------------------------
Lura ve Rhene son derece heyecanlılardı. Efendileri Han'ı sonunda göreceklerdi. Kaç ay olmuştu kim bilebilirdi. Artık güçlenmiş ve daha cesurlardı. Ona kendilerini göstermek için can atıyorlardı. Ayluin onların bu tuhaf utangaç, heyecan, yerinde duramama duygularını anlayamıyordu. Bu sebepten Han'ı hayal edebiliyordu 1.90 boylarında, sarı saçlı, yeşil gözlü, kaslı vücudunun bir kaç yerinde ona hava katan ufak yaraları olan, yumruklarını sıktığında ellerindeki damarları belirginleşen yakışıklı bir erkek bekliyordu.
Batı kapısına vardıklarında Lura ve Rhene uzaktan Han'ı gördüler. Han'a doğru koşmaya başladılar. Lura'nın koşması göğüslerinden dolayı etrafta büyük bir ilgiye sebep olsa da Lura'nın umurunda değildi. Şuan tek hissettiği efendisine kavuşmanın verdiği heyecandı.
Ayliun, Lura ve Rhene koşmalarından ileride bulunan hayal ettiğine çok yakın kişiye olduğunu düşünerek. Onunla tanışmak için oda koşmaya başladı.
Lura ve Rhene'nin adamın az yanında ki çocuğa sarılmaları Ayliun'i kısa süreliğine duraklatsada Han'ın kardeşi filandır düşüncesiyle tekrardan koşmaya başladı. Yanlarına geldiğinde Ayliun'nin suratında büyük bir yıkım vardı. Han dedikleri saatlerce hatta günlerce atlattıkları kişi 7 yaşında bir çocuktu. Boş ve anlamsızca etrafa bakıyordu. Gerçekten şok olmuş. İlk defa Rhene ve Lura'yı bu kadar mutlu görüyordu ama anlamda veremiyordu. Tek mantıklı açıklama bu çocuğun Rhene'nin bir akrabası olmasıydı ve Lura'nın çocukları sevmesiydi.
Lura Ayliun'i göstererek " Efendim bu Ayliun benim ilk arkadaşım." dedi Lura. Ayliun kendini toplayarak eğildi ve "Naber ufaklık" dedi.
Etrafta soğuk ve sessiz bir atmosfer oluştu. "..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Han (1. Kitap)
FantasyBuraya kitabın okunması için çekici laflar, metinler veya şiirler yazabilirim... Fakat benim tarzım değil. Dahası kitapları böyle değerlendirmek hoş değil. Bu bölümde kitap hakkında biraz bilgi vermek yeterli bence. Konusu: Han adlı karakterin f...