Bölüm 82

3.5K 453 128
                                    

Hatırlatma:

Shel: Han'ın bebekken kaldığı çiftliğin hanımı (Han Shel'i büyük anne olarak görürdü.)

Bizen: Rhene'nin ustası

Batagar: Lura'nın ustası

Melgrog: Gümüş kartal birliğinin başkanı

---------------------------------------

Han, hocasının uzaklaşmasıyla kafasını eve doğru çevirdi. Karşısında kendine aptal aptal bakan ve arada zorla gülmeye çalışan Mesaris'i gördüğünde derin bir of çekti.

Villanın kapısından "efendim bir şey lazım mı?" diyerek çıkan Panu, Mesaris ile göz göze gelince büyük bir çığlık atarak Han'ın arkasına saklandı. Panu o kadar çok korkmuştu ki titriyordu. Han, şaşkınlıktan tepki veremiyor sadece Panu'ya bakıyordu. Panu parmaklarıyla Mesaris'i göstererek ve ağlamaklı sesiyle" bana çok kötü bakıyor efendim" dedi.

Han, Mesaris'e baktığında durumu hemen anlamıştı. Çünkü kendisi de bebekliğinde bu surat ifadesini kullanırdı. Amacı insanlara şirin ve aptal gözükmekti. Bu sayede az mı babası ve annesinden yiyeceği azarı Shel'in arkasına saklanıp yaptığı bu surat ifadesi ile kurtulurdu. Ama bu Mesaris şirin gözükmek için yapmaya çalıştığı ifade kendisini vahşi bir canavar gibi gösteriyordu. Han, başkası adına utanmanın vermiş olduğu duygu ile elini yüzüne götürerek "Gerçekten korkunç bir surat. Neredeyse ben bile korkacağım." Dedi.

Mesaris üzülerek, kafasını eğdi ve yavaş adımlarla villadan uzaklaşmaya başladı. Han bu durum karşısında karmaşık duygular yaşasa da Mesaris'e seslenerek "Yarın 2 de şehrin batı kapısında ol. Çok eşya alma. Bizi çok bekletme ve en önemlisi şirin gözükmeye çalışma." Dedi.

Mesaris cevap vermeden ilerlerken Han "dediği mi duydun değil mi ARKADAŞIM?" dedi.

Mesaris şok olmuştu. İlk defa birisi ona arkadaşım demişti belki yalandan demişti ama sonuçta demişti ve bu onu çok mutlu etmişti. Tüm gücüyle bağırarak " ASLA GEÇ KALMAM ARKADAŞIM" dedi. Koşarak kaldığı büyü akademisi yurda doğru gitti.

----------------------------------------------

Han zihin taşı ile "Lura, Rhene ve Oja yarın 2 de şehrin batı kapısında olun. Giam şehrinin orada ki harabelere gideceğiz." Dedi.

Kızlar hep bir ağızdan "tamam efendim" diyerek mutlu olmuşlardı. Çünkü efendileri kendilerine bir süredir tepkiliydi ve bu harabe yolunda tekrar eskisi gibi olabilme şansı elde etmişlerdi.

---------------------------------------- 

Lura ve Rhene gümüş kartal birliğine giderek ustalarına şehirden ayrılacaklarını belli bir süre gelmeyeceklerini söyleyeceklerdi. Kapıdan içeri girdiklerinde Bizen, Batagar ve Melgrog barın orada oturduklarını gördüler. Lura ve Rhene ustalarının yanına geldiklerinde Melgrog heyecanlı sesle " tebrikler Lura. Köle Sever Abum başbakan olmuş." Dedi.

Lura kendini zorlayarak gülmeye çalıştı ve "teşekkürler" dedi. Ardından derin bir nefes alarak "usta ben arkadaşlarım ile Giam'daki harabelere gideceğiz. Ne zaman geliriz bilmiyorum." dedi.

Batagar, kısa süreli duraksamadan sonra " ne kadar ilerleyeceksiniz? Unutma ki harabenin merkezinde rivayetlere göre orada 50. Seviye bir kraliçe örümcek varmış." Dedi.

Lura, tebessüm ederek "endişelenme usta" dedi.

Bizen lafa girerek " Rhene galiba sende gitmek için izin istiyorsun" dedi.

Rhene, ustası Bizen'e bakarak sessizce kafasını salladı.

Bizen parmaklarını ritimli bir şekilde masaya vurarak " fakat hala verdiğim kolye görevini bitirmedin" dedi.

Rhene, başı eğdi. Ustasının verdiği görevi tamamlayamadığı için utanç içindeydi.

Bizen, biranda kimse ne olduğu anlamadan Rhene doğru siyah bir hançer fırlattı. Rhene iki parmağının arası ile hançeri yakaladı ama büyük bir şok için deydi.

Bizen gülerek bunu Giam'da köpekli heykelinin oradaki demirciye ver ve benden selam söyle" dedi.

Rhene gölge selamı vererek " emredersiniz usta" dedi.

-------------------------------------

Rhene ve Lura, Oja ile çarşıda buluşarak harabe için hazırlık yapmaya başladılar. İlk önce demirciye giderek Lura ve Rhene silahlarını keskinlettiler. Sonra değerli taşlar mağazasına giderek ışık taşı, boyut taşı aldılar.

-----------------------------------

Ertesi gün kızlar, Han'ın dediği saaten iki saat önce batı kapısında beklemeye başlamışlardı. Heyecanlı oldukları her hallerinden belliydi. Şehre giriş yapan ve çıkan herkes gözlerini Lura'dan alamıyordu. Hatta bazen duyulacak sesle "Böyle bir karım olması için tanrılara neler feda etmem gerek acaba?" "Adeta altın saçlı bir tanrıça" "keşke beni esir alsa ve ömür boyu onun kölesi olsam" gibi...

2 saat sonra Han yavaş adımlar atarak batı kapısına doğru geliyordu. Uzaktan Lura, Rhene ve Oja'yı görmüştü. "Mesaris nerede acaba? Geç kalacağını düşmemiştim." Dedi.

Han, kızların yanına geldiğinde Kızlar sırayla Han'a sarıldılar. Kızların sarılmasını gören erkekler "hayatım boyunca şu çocuk kadar şanslı olamadım..." gibi söylenmeye başladılar.
Han'ın dediği saaten bir saat geçmişti ve Mesaris yoktu. Han'ın aklına Mesaris'in neden gelmediği ile ilgili bir fikri vardı ama bunun olmamasını diliyordu.

Han kızlara dönerek "güney kapısına gidelim" dedi.

Oja şaşırarak "neden efendim Giam'a giden yol buradan daha yakın" dedi.

Han "emin değilim ama bizimle gelmesi gereken kişi muhtemelen güney kapısında şuan" dedi. Kızlar Efendi Han'ın dediklerinden bir şey anlamasalarda ses çıkarmadan efendilerini takip etmeye başladılar.

Han güney kapısına yaklaştığında bir kez daha başkasının yerine utanmanın vermiş olduğu duygu ile elini yüzüne götürdü. "Hocam bu aptalı korumamı söyledi ama bu daha yön bilmiyor" dedi. Mesaris gözleri yaşlı güney kapısının duvarına yaşlanmış oturuyordu. İlerinden ona doğru gelen Han'ı görünce gözlerini sildi ve koşarak "Han arkadaşım! Buradayım" dedi.

Kızlar bu şişko ve tuhaf tipin efendileri ile olan bağlantısını düşünürken Mesaris'in kendilerine baktığını gördüler. Ardından Lura ışık kalkanı ile öne atıldı. Rhene gölge oldu. Oja kuyruğundaki çıngırağı sallayarak hepsi savaş modu girdi. Bu durumu gören herkes büyük bir korkuya kaçışmaya başladı. Han bir kez daha elini yüzüne götürerek "Kusura bakmayın. Söylemeyi unuttum. O asılda kendini böyle sevimli sanıyor" dedi. Kızlar Han'ın açıklamasından sonra biraz rahatlamış olsalar da temkinli adımlarla Mesaris'e yaklaşıyorlardı.

Han, Mesaris'in yanına giderek "burası batı kapısı mı!" diye bağırdı. Kızlar Han'ın sinirlendiğinde çok korkutucu olduğu biliyorlardı. Fakat Mesaris'e bağırmasında kin, nefret, öldürme arzusu gibi duygular yoktu. Sadece kızmıştı.

Mesaris sağa sola baktıktan sonra "burası kuzey mi ?" dedi.

Han durumu açıklamanın herhangi bir yolu olmadığını düşünerek "neyse, hadi yola çıkalım" dedi.

-----------------------------------------

Telefondan yazmış hatalar fazla olabilir söyleyin düzelteyim.

İyi okumalar...

Han (1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin