Bölüm 48

5.3K 555 59
                                    

Han villaya girip evin odalarını gezerken dikkatine çarpan eşyalarının çoğunun burada olmasıydı. Büyük ihtimalle hatta kesinlikle Aelath yerleştirtmiştir diye düşündü.

"Panu ben bir duş alacağım. Sende yemek hazırlarsan sevinirim." dedi Han.

"Peki efendim" dedi Panu.

Han duş aldıktan sonra zemin katta bulunan mutfağa geldi. Masada tek bir servis vardı. Han masaya oturarak "sen aç değil misin?" dedi.

Bu soru basit bir soru olsa da Panu'nun hiç beklemediği bir soruydu. Afallamış bir şekilde Han'a bakarak "Sizden sonra yerim ben efendim" dedi.

"Yemekten sonra konuşacaktım ama madem konu açıldı konuşayım." dedi Han. Panu tüm dikkatini Han'a vermiş dinliyordu.

"Benim bir takım takıntılarım ve kurallarım var. Mesela ben şu boynundaki tasmadan nefret ediyorum. Çıkar onu. Hizmetli kıyafeti giymek istiyorsan sorun değil ama bence günlük bir kıyafet giy daha rahat olursun. Her insanın kendince ihtiyaçlarının olduğunu düşündüğümden sana aylık 50 gümüş vereceğim. İstediğin gibi harcamakta özgürsün. Bodrum katta kalmak istiyorsan sorun değil ama orası rutubetli bir yer bence yukarıda boş odalardan birine taşın. Yukarıda 4 den fazla boş oda var zaten. Birazdan dışarı çıkacağım benimle gelmeni istiyorum. Gel gelelim kurallarıma: En önemlisi bana ihanet etme... Yalan söyleme... Kimse gördüklerini ve duyduklarını anlatma... Bir durum olduğunda bana çekinmeden anlat. Sormak danışmak istediğin bir şey olduğunda çekinme" dedi Han.

"Efendim ben tam olarak anlayamadım..." dedi Panu. Aslında her şeyi gayet net duymuştu. Fakat durumun şaşkınlığından düşünemiyor ve konuşmakta zorlanıyordu.

"Anlamayacak bir şey yok. Ben senin o bildiğin efendilerden değilim işte. Hadi sofraya otur beraber yiyelim. Daha yolumuz uzun vaktimiz kısa" dedi Han.

Panu çekinerek de olsa alt çekmeceden tahta bir kaşık ve tabak çıkararak sabahleyin pişirmiş olduğu soğuk patatesi tabağına koyup çekinerek masanın ucuna oturdu.

"Beni ilk günden sinirlendiriyorsun Panu. Ben metal kaşık çatal, porselen tabak kullanırken sen niye tahta kullanıyorsun... Onu geçtim ben haşlanmış tavuk yerken sen niye patates yiyorsun. Gerçi et sevmiyorsan anlarım. Ama benim yediğim yemekleri yiyebilirsin. Kullandığım çatal kaşık ve tabakları kullanabilirsin. Şimdi tahta tabağı ve kaşığı çöpe at ve kendine benimki gibi bir servis aç ve masanın ucunda oturma ben canavar değilim..." dedi Han. Son cümlesinde sinirlendiğini anlatmak için baskın ses tonuyla söyledi.

Panu "Çok özür dilerim efendim" diyerek hemen ayağa kalktı. Ardından efendisinin ona neden kızdığını anladığında yanakları kızarmaya başladı. Efendi Han'ı bekletmemek için hemen eşyaları çöpe attı. Kendisine bir servis açıp masaya oturdu. Tavuğu ağzına aldığında istemsizce yanaklarından gözyaşları akıyordu. Kim bilir en son ne zaman sıcak yemek yemişti. En son ne zaman et yemişti hatırlamıyordu.

-----------------------------------

"Efendim araba akademinin önüne gelmiş sizi bekliyor" dedi Abum.

"Tamam geliyoruz" dedi Han.

-uz eki Abum'un kaşının tekini kaldırmasına sebep olmuştu. "Efendi Han geliyor galiba yanında misafiri de var" dedi Abum

"Misafiri mi? Kim ki?" dediler Ahit ile Anit aynı anda.

"Bilmiyorum gelince göreceğiz. Her şey hazır değil mi?" dedi Abum.

"Hazır hazır" dedi Oja gülerek.

---------------------------------------

Han ile Panu akademiden çıkıp. Han'ı bekleyen arabaya bindiler. Panu şehri en son köle merkezinden büyü akademisine getirilirken görmüştü. O da 2 seneyi geçiyordu. Meraklı gözlerle sokak lambalarını, evleri, dışarıdaki insanları inceliyordu.

Han (1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin