Valkyrie: İskandinav mitolojisine ait uçabilen kadın savaşçılara deniyor. Bazı yerlerde kanatlı, bazı yerlerde de atların üstünde resimleri vardır. At üstünde olması kelimesi at ile benzer kelime olunca 1900 yıllarda öyle sanmışlar sonra düzeltilmiş tabi. Odin'in en güçlü birliklerinden biridir. Miğfer ve mızrakla silahlanmış genç ve güzel bakirelerdir.
Türkçeye valkür diye çevirmişler. Ben beğenmedim.
-----------------------------------------------------------------------------------------
Adam Han'ın sandalyeye bağlı kollarını tutarak "Kimsin sen?" diye bağırdı.
Han gözünde en ufak bir korku olmadan adama bakarak "Görmüyor musun? Üstümde akademinin kıyafetleri var. Bu akademinin öğrencisiyim" dedi.
Adam Han'ın kollarını daha da sert sıkarak "Onu görüyorum ama bu bana 19 katta ne aradığını açıklamıyor." dedi
Han hafif bir şaşırma ile "19. kat mı? 17. kat değil mi?" dedi.
Adam Han'ın kollarını bırakarak "Hayır orası 19 kattı. Hem ne yapacaksın 17. katta?" dedi.
Han "düşerken büyük ihtimalle 2 kat eksik saydım" diye düşündü ve "ben, Prof.Leofric Batwrih ile görüşmeye 17. kata iniyordum. Galiba katları karıştırıp 19. kata gitmişim."dedi.
Adam hafif şaşırarak "Prof.Leofric Batwrih mi?" dedikten sonra kısa bir duraklamadan sonra devam etti. "19. katın önündeki gardiyanı nasıl geçtin?" dedi.
Han sert bir bakış atarak "Kapıda gardiyan filan yoktu." dedi.
Adam "Gardiyan yok muydu?" diyerek ve şaşırmış bir vaziyette bir kaç adım geri gitti. "Peki nasıl yoktu. Eğer bu çocuk gardiyanı yenmediyse kim yendi? Zaten çocuğun yenmesi olası bile değil. Birinci sınıf bilemedin ikinci sınıf bu çocuk. O zaman bu çocuk yenmediyse gardiyanı kim yendi? Bir de beni arıyormuş" diye düşündü. "Prof.Leofric Batwrih ile ne işin var?" diye sordu adam.
Han sandalyeye bağlanmanın verdiği sinirle "Sana ne?" dedi.
Adam kahkaha attı. Ardından hemen ciddileşerek "Çocuk, bu durumda bile sorularımı cevaplaman senin için iyi olur." dedi.
Han, adam konuşurken adamla bile ilgilenmiyor etrafı inceliyordu. Adam konuşmasını bitirdiğinde umarsızca adama dönerek "Bittiyse gidebilir miyim?" dedi.
Adam sinirlenerek "Sorularımı cevapla seni küçük çakal" dedi.
Han çakal kelimesinden dolayı çok öfkelenmişti... adamın yüzüne bakmamak ve sakinleşmek için kafasını yere doğru eğdi ve "Beni sakın o soylularla bir tutma..." dedikten sonra biranda her titremeye başladı. Han'dan siyah bir aura yükselmeye başladı. Adam bir kaç adım gitti ve hayretli gözlerle Han'ı izliyor. Kısa süre sonra yavaş yavaş kafasını kaldırmaya başladı ve adam ile göz göze geldiğinde Han'ın gözleri iblis gözlerine dönüşmüştü. Han'ın yaydığı siyah aura yüzünden sandalyeye bağlandığı iplerin hepsi küle dönüştü. Han yavaş yavaş sandalyeden kalkarak adamın üstüne yürüdü ve "మేము మళ్ళీ కలిసే. ఈ సమయంలో నేను మీరు ఇంద్రజాలికుడు చంపడానికి చేస్తాము." dedi. Adam Han'ın zihninde olan kişi olduğunu anlamıştı. Han'ın tüm bedeni siyah aura ile yanıyordu. Adam hayranlık ve şaşkınla Han'ın iblis formuna bakıyordu. Han ellini adama doğru doğrultu ve siyah alevlerden bir topu adama doğru fırlattı. Adam pis pis sırıtarak "Kimsin bilmiyorum ama dikkatimi çekmeyi başardın evlat!" dedi. Siyah ateş topu adam varmadan gücü azalmaya ve yok olmaya başladı ve adama 2 m kala tamamen yok oldu. Adam'ın gözleri sapsarı parlamaya başladı ve ellerini birleştirip parmakları ile üçgen yaptıktan sonra "Işık Mührü" diye bağırdı. Saniyeler içinde Han'ın etrafında sarı büyü halkaları oluştu. Büyü halkalarının içinden altın sarısı renginde zincirler çıktı ve Han'ın bedenine dolanmaya başladı. Han'ın bedenine değen zincirler Han'ın bedenini sanki ateşten bir zincirmiş gibi yakmaya başladı. Han acı içinde bağırdı. Bağırma sanki bir canavarın kükremesi gibiydi. Zincirler Han'ın iblis güçlerini bastırmaya ve tüketmeye başlamıştı. Kısa süre sonra Han dizlerinin üstüne çöktü ve bayıldı. Adam büyük bir hayretle ve heyecanlı gözlerle Han'a bakarak "kimsin sen evlat. Beni arama nedenin içindeki bu şey mi?" dedi.
-----------------------------------------------------
Rhene, Lura ve Oja'yı Melek Dahlia'nın heykelinin bulunduğu tapınağın karşısındaki bir ara sokakta bekliyordu ve aynı zamanda kapıdaki beyaz kıyafetli ve kalp hizalarında garip dövmeli tarikat şövalyelerini izliyordu. Şövalyeler tahmini 25-30 seviye arasındaydı. Sol tarafta büyük uzun kılıçları sarkıyordu. Beyaz kıyafetlerinin altında çelikten bir zırh olduğu da çok belliydi.
Lura ve Oja geldiğinde hiç konuşmayan Rhene'nin "Sonunda geldiniz" demesi tedirginliğinin ve gerginliğinin açıksa göstergesiydi. Rhene'nin gergin ve tedirgin olma sebebi Ahit'in söylediği sözlerdi.
Lura zırhının kemerlerini sıkarken "Ben giriyorum. Kolyeye benzer bir şey bulursam haber veririm. Siz her ihtimale karşı hazır bekleyin" dedi. Rhene ve Oja biraz kıskanarak biraz da hayranlıkla Lura'ya bakıyordu. Çünkü Lura'nın ses telleri düzeldiğinde, sesinde değişiklik olmuş daha kadınsı bir sesi olmuştu. Altın sarısı saçları, gümüş grisi parlak zırhı, kadınsı sesi ve vücudu Lura'yı her erkeğin hayali olan bir kadına çevirmişti. Lura ara sokaktan çıktığında tüm dikkatleri saniyeler içinde üzerine çekmişti.
Lura tapınağın ön merdivenlerinden çıkarken kapıyı koruyan ve etraftaki şövalyeler hayranlıkla Lura'yı izliyordu.Tapınağa girdiğinde çok şaşırmıştı. Tapınak 2 metrelik heykellerle, altın tabletlere yazılmış yazılarla ve büyük tablolarla doluydu. Lura tavana baktığında tavanda da büyük altın ve değerli taşlarla işlemeli resimler gördü. İlgisini en çok çeken şey bulutların arasında uçan bir valkyrieydı. Lura etrafı incelerken kendini tapınağın ortasında buldu. Tam karşısında 1 metreden büyük, altından yapılmış büyük bir işaret ve arkasından onu tutan 4 metrelik Melek Dahlia heykeli vardı. İnsanlar bu heykelin karşında dizlerinin üstüne çöküp ellerini birleştirerek dua ediyorlardı. Lura tapınağın verdiği ihtişama alıştıktan sonra etrafına bakınmaya ve kolyeye benzer bir şeyler aramaya başladı ama bu yaptığı samanlıkta iğne aramaktan farksızdı. Birden Lura'nın gözüne bir tablo biri takıldı. Tablo kadın portresiydi. Kadın, tüm tablolar içinde siyah saçlı tek kadındı. Hatta tapınakta siyah rengi bulduran tek tabloydu. Kadının boynundaki kolye aynı Rhene'nin anlattığı gibiydi.
"Rhene kolyeyi buldum ama bir problemimiz var" dedi Lura.
Rhene Lura'nın dediklerine anlam vermeye çalışarak "Nasıl yani" dedi.
"Kolye bir tablodaki kadının boynunda" dedi Lura.
------------------------------------------------------
900 kelime kusura bakmayın kısa bölüm oldu. Fakat yoğun bir hafta geçiyorum ve stressli bir hafta geçiyorum. Bu yüzden bölümler kısa ve geç geliyor kusura bakmayın. Bölümde hatalar olabilir editörler uyuyor da :)
İyi okumalar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Han (1. Kitap)
FantasyBuraya kitabın okunması için çekici laflar, metinler veya şiirler yazabilirim... Fakat benim tarzım değil. Dahası kitapları böyle değerlendirmek hoş değil. Bu bölümde kitap hakkında biraz bilgi vermek yeterli bence. Konusu: Han adlı karakterin f...