Han meditasyondan çıktığında gene o tuhaf formdaydı. Karşısında dizlerinin üstüne oturmuş efendisini bekleyen Rhene'yi görünce şaşırdı. Konuşmadan önce nefes alış-veriş
"Rhene hayırdır bir şey mi oldu" dedi Han.
Rhene yaşlı gözlerle "Efendim iyi misiniz? Size yardım bile edemedim. Bundan çok pişmanlık duyuyorum. Özür dilerim" dedi.
"İyiyim. Rhene abartma sadece kısa bir güç patlaması gibi düşün." dedi Han.
"Diğerlerine haber verdim. Onlarda derin bir nefes aldılar." dedi Rhene.
"Olayı fazla abartmışsınız. Yarın şehirdeki handa olsunlar iyi olduğumu görsünler. İçleri rahat etsin." dedi Han.
"Peki efendim. Şey... Bugün burada kalmamın bir mahsuru var mı?" dedi Rhene çekinerek.
"Yok kalabilirsin için böyle rahat edecek ise sorun değil" dedi Han.
"Rhene Sınav ne oldu?" diye sordu Han.
"Efendim asılan listede isminiz var ama sizden sonra ne olduğunu bilmiyorum" dedi Rhene.
"Beni diskalifiye ederler diyordum ama geçirmişler" dedi ve güldü Han.
Han'ın gülmesi Rhene'yi biraz daha rahatlatmıştı.
----------------------------------
Sabah 4 test için Han erkenden uyandığında Rhene'nin uyanık ve hazır olduğunu gördü. "Rhene uyudun dimi?" diye sordu Han.
"Şey... Biraz kestirdim sayılır." dedi Rhene. Endişelenmekten ve yardım edemediğinden duyduğu pişmanlıktan dolayı gözüne bir damla uyku girmemiş saatlerce efendisini izlemişti.
"Neyse bari bugün iyi bir uyku uyu" dedi Han. Rhene kafasını sallayarak Han'ın gölgesine girdi. Han at arabası ile akademinin önüne gidiyordu. Şehir merkezinden geçerken hala kendi hakkında dedikoduların konuşulduğunu duyuyordu. Han dün büyük bir ders almıştı. Han daha önce hiç bu kadar güçlü bir öldürme arzusu hissetmese de kontrolünü, soğuk kanlılığını kaybetmişti. Daha çok güçlenmesi ve tecrübe etmesi gerekiyordu.
Akademiye vardığında herkes göz ucuyla ona bakıyor ve kendi aralarında fısıldaşıyorlardı. Genelinin gözünde korku ve endişe vardı.
11 yaşlarında uzun boylu, beyaz tenli, kıpkırmızı uzun ince saçlı üstünde mavi bir t-shirt altında siyah eteği olan bir kızın etrafı çok kalabalıktı. Han kalabalıkta bir şey mi oluyor diye baktığında Han ile göz göze geldiler. Kız sırıtarak Han'a baktı. Han sanki duvara bakıyormuş gibi tepkisizce kafasını çevirdi. Duruma gıcık olan kız Han'a doğru yürümeye başladı.
"Selam" dedi ve sırıttı.
Han dik dik bakarak "Efendim" dedi.
Han'ın bakışları kızın bozulmasına sebep olmuştu. Ama durumdan çabucak kurtularak "İnsanlara böyle bakmamalısın. Yoksa senden kaçarlar" dedikten sonra ağzından ufacık bir şekilde dil çıkardı.
Han'ın suratında hiç bir ifade yoktu. Bu durumu gören kız bozularak (hmph)"öküz" dedi. Han aldırış etmeden 4. test için büyü akademisinin giriş kapısına doğru yürümeye başladı.
Kız "Hey! Beni beklesene" diyerek Han'ın peşinden koşmaya başladı. Han duymamazlıktan gelerek kapıdan içeri girdi.
Bir süre sonra Rina'nın kokusunu aldı ve kokunun geldiği yöne doğru döndü. Rina gözleriyle Han'ı arıyordu ama kalabalıktan dolayı göremiyordu. Han zaten kendisinden korkulduğunu bundan Rina'nın etkilenmemesi için kendini kalabalıkta gizlemeye karar verdi. Tabi bu durum peşinde ki kızdan kurtulmaya yetmemişti.
-------------------------------------
Herkes büyü akademisinin bahçesine girdikten sonra tiz ses konuşmaya başladı. " Son sınava kadar geldiğiniz için tebrik ederim. Hepiniz iyi birer büyücü olmayı hak eden ve başarabilecek kişilersiniz. Fakat büyücü aynı zamanda şanslı olmalı yada kendi şansını kendi yaratmalı. Herkes yerde bulunan 4 büyük halkanın içine girsin. Halkalar çok şanslılar, şanslılar, az şanslılar ve şanssızlar olarak ayarlandı" dedi.
Herkes birbirine bakıp anlam veremeye çalışırken kendilerine bir halka seçtiler. Sonra kimi halkalarda çok kimilerinde az olmak üzere 4 halkaya yerleştiler. Tiz ses tekrar duyuldu. " 1. halkadakiler arenaya ışınlandılar. Herkes ne olduğunu anlamaya çalışırken "Sizler az şanslılar grubusunuz. Birazdan arena kapısı açılacak ve içeriye 100 tane 2. seviye canavarlar gelecek. Canavarların hepsinin boynunda mavi bir kristal olacak. Bu kristaller sizin arenadan ışınlanmanızı sağlayacak fakat kristallerin hepsi gerçek değil ve toplamda 30 tanesi gerçek." dedi tiz ses. Bunun üstüne isyan etmeye başladılar. Çünkü kendileri 127 kişilerdi ve en kalabalık gruplardı. Bunun üstüne tiz ses " Kalabalık olmanız ve doğru kristali bulmanız sizin şansınız" dedi ve canavarlar arenaya gelmeye başladı. Kimi ateş topu, kimi yıldırım saldırıları kullanarak canavarlara saldırmaya başladılar. Canavarların ölmesi ve kiminin doğru kristali bulup ışınlanmaya başlaması ortamı daha da germeye başlamıştı. Bir süreden sonra kendi aralarında savaşmaya başladılar.
30. da ışınlandıktan sonra ilk büyücü öğrencileri belirlenmiş oldu. "Tebrik ederim. Umarım hepiniz güçlü birer büyücü olursunuz" dedi tiz ses.
Kısa süre sonra Rina'nın da bulunduğu 2. grup arenaya ışınlandı. Herkes canavarların gelmesi için hazırlanırken tiz ses " Tebrikler sizler çok şanslı olan grupsunuz. Bu testiniz sadece arena kapısına kadar yürümek ve arenadan ayrılmak" dedi. Herkes sakince yürüdü ve testi geçti.
3. grup arenaya ışınlandığında arenada bir labirent belirdi ve labirent her 1 dakikada bir değişiyordu. "Tebrikler sizler şanslı olan grupsunuz. 20 dakika içinde labirentten çıkanlar testi geçmiştir" dedi tiz ses. 20 dakika sonra elliye yakın kişi geçmişti.
Han'ında bulunduğu 4. grup arenaya ışınlandığında içeride bir tane 12. seviye tepe göz vardı. "Sizler şanssız olan grupsunuz. Tepegözü kapıya bekçilik yapıyor. Tepegözü geçip kapıya ulaşanlar testi geçecek 20 dakikanız var." dedi tiz ses. Grubun hepsi bir kez 3m boyunda 1.5m eninde devasa kaslı tek gözlü canavar baktıktan sonra kapıyı geçme hayalleri yıkılıyordu. Han yavaşça ilerlemeye başladı. "Belki tepegözü öldürürsem benden korkmaktan vazgeçerler" dedi kısık bir sesle. Han az üstünde 4 tane 1 metre çapında alev topları oluşmaya başladı. Herkes Han'a bakıyordu. Han tepegöze doğru attığı her adımda ateş topları daha da kırmızıya dönüyordu. Bu tepegözün korkmasına ve kaçınmak istemesine sebep olsa da zincirler yapın olduğu yere ayaklarından bağlıydı.
Alev topları kıpkırmızı olduğunda Han topları tepegöze doğru fırlattı. Toplar sağ koluna, sol bacağına gövdesine ve kafasına isabet etti. İsabetin ardından çıkan kavurucu sıcakla beraber kalkan tozun tekrar yere düşmeye başlamasıyla tepegözün aciz cesedi daha doğrusu kömürleşmiş cesedi yerde parçalanmış halde yatıyordu.
Herkes yutkunarak bakıyordu. Tüm izleyiciler öğrenciler, hocalar, kral ve danışmanları herkes gözleri fal taşı gibi açılmış şekilde Han'a bakıyordu. Han aldırmadan yavaşça yürüyerek kapıdan çıktı.
-----------------------------------------
Tepegöz
İyi okumalar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Han (1. Kitap)
FantasyBuraya kitabın okunması için çekici laflar, metinler veya şiirler yazabilirim... Fakat benim tarzım değil. Dahası kitapları böyle değerlendirmek hoş değil. Bu bölümde kitap hakkında biraz bilgi vermek yeterli bence. Konusu: Han adlı karakterin f...