Bölüm 84

3.7K 446 88
                                    

Han ve grubu, haydutlardan kurtulduktan sonra yollarına devam etmeye başladılar. Bir süre gittikten sonra arkalarından gelen Mesaris'in kaybolduğunu fark ettiler. Han ve kızlar bir süre oldukları yerde Mesaris'i beklediler fakat kimse gelmeyince dağılarak aramaya başladılar. Han, kurt duyuları ile Mesaris'i bulamıyordu. Bu durum Han'da şaşkınlığa sebep oluyordu. Han ve kızlar, "Mesaris" diye bağırmaya başladılar. Bir kaç saat geçmesine ragmen hâlâ Mesaris'den haber yoktu.

Han geldikleri yolu takip ederken taş sesleri duymaya başladı. Seslerin geldiği yere baktığında birinin çalıların oradan yukarı doğru taş attığını gördü.  Çalıların olduğu yere geldiğinde bir tür bariyeri geçtiğini fark etti ve Mesaris'in kokusunu hissetmeye başladı. Han, Mesaris'in kokusunu tuhaf ve saydam bariyer yüzüne hissedemiyordu. Bariyerin içine girince zihin taşlarıda çalışmıyordu. Bariyer son derece güçlü bir büyücü tarafından yapıldığı belliydi. Han, bir çukurun içinde olan Mesaris'e seslenerek şimdi yanına geliyorum sonra beraber çıkarız." Dedi.
Mesaris yaşlanmış gözlerle "Haaannnn!" dedi.

Han çukura atladığında çukurun kenarları fazla pürüzsüzdü ve sanki kazılmış gibiydi.Han, Mesaris'in yanına geldiğinde çukurun içindeki esintiyi fark etti. Esintinin geldiği yöne bir kaç adım attığında bir tür mağaranın girişi olduğunu gördü. Han, bir tane ufak ateş topu yaparak etrafı aydınlattığında mağaranın girişinin yanında duvara oyulmuş bilmediği bir yazı vardı. Mesaris, yazıyı görünce " vay canına en son bu dili konuşan insanlar üç bin yıl önce yokmuşlardı." dedi.

Han, şaşkın şaşkın Mesaris'e bakıyordu. Mesaris konuşmasına devam ederek "Bu dil, Algonkin dili. Bu dili konuşan halk Eoclun'dan canavar çağırmakla ünlüdür. Hatta ileri seviye büyücüleri ve savaşçıları canavarlar ile birleşme dahi yapabildiği söylenir. Burası bir mezar girişiymiş. Kral IV. Atizel'in mezarıymış." dedi. Han'ın gözleri kocaman açılarak "Sen bu dili biliyor musun?" dedi.
Mesaris, umarsızca kötü bir hobim var eski dilleri araştırıp öğrenmeyi seviyorum." dedi.
Han elini yüzüne götürerek "Bu salak hangi özelliği ile övünüp, övenmemesi gerektiğini bile bilmiyor." dedi.

Mesaris, Han'ın omzuna elinin atarak Han... Arkadaşım. İçeride eminim büyük ganimetler vardır. İçeri girmekten korkma. Ben seni korurum." dedi.

Han, "az önce gözleri yaşlı olan kimdi" demek istedi lakin Mesaris ile tartışmanın bir sonuca varmayacağını düşünerek sustu.

Mesaris mağaraya doğru adım attarken Han durdurdu ve "Ben kızları alıp geleceğim sonra içeri gireriz." Dedi.

Han çukurdan uçarak çıktı.

------------------------------------------

Lura, biraz çekinerek "Efendim bu mağara fazla karanlık değil mi?" dedi.

Mesaris, Lura'ya kızgın bakış atarak " evet. Yaş olarak küçük olabiliriz. Lakin bize efendim diyerek dalga geçemezsiniz. Bize isimlerimiz ile hitap edin. Güzel bir kadınsınız ama görüyorum ki insanları küçük görüyorsunuz. Çok ayıp size yakıştıramadım" dedi.

Mesaris'in böyle bir çıkışına kimse ne diyeceğini bilemiyordu. Lura ve Han'ın yüzünde acıma ifadesi, Rhene ve Oja'da kızgınlık ifadesi vardı.

Tam Oja bir şey diyecek iken Han lafa girerek " Evet bize isimlerimiz ile hitap edin" dedi.
Han'ın bu sözlerinden sonra herkes suskunluğunu koruyarak mağaradan içeri doğru girdi. Han, dört tane ateş topu yaparak etrafı aydınlatmıştı. Yaklaşık on dakikadır gidiyorlardı ama en ufak bir canlı yada başka bir manzara yoktu. Bir süre sonra taşa oyulmuş bir başka yazı buldular. Mesaris tedirgin sesle "Dikkat edin. Artık tuzaklar olabilir. Çünkü Alganlarda kral mezarları uzun bir yol ile başlar. Bu yol kutsal yol denir ve tuzak olmaz. Lakin bu taşta kutsal yolun bittiğini söylüyor. Artık daha dikkatli olmalıyız hepiniz arkamda durun" dedi.

Herkes birbirine baktıktan sonra derin bir nefes verdi.

Bir süre ilerledikten sonra bir ışık hüzmesi gördüler. Işık hüzmesi geniş bir odadan geliyordu. Oda yirmi metre yüksekliğinde kırk metre genişliğindeydi. Odanın duvarları son derece düzgün kesilmiş mermerlerle döşenmişti. Yukarıda büyük bir ışık taşı odayı aydınlatıyordu. Odanın sonunda dört tane mezar vardı.

Han ve diğeri odaya girdiğinde geldikleri giriş hızlıca kapandı. Girişi kapatan mermerin üstünde yazı vardı ve Mesaris gülerek "ne kadar saçma bir yazı... Yanlızca görenlenler geçebilir. Yazıyor. Kimse kör olmadığına göre hazineyi alacağız." Dedi.

Han bir kez daha başkası adına utanmanın vermiş olduğu duygu ile yüzünü eliyle kapadı.
Oja, Mesaris'e dönerek "utanmak alışkanlık yapacak artık bende" dedi.

Mesaris artis bir ifade takılarak "beni kıskanman doğal bu yüzden bir şey demiyorum." dedi. Oja aslında senin adına utanmak akışkanlık yaptı demek istemişti lakin Mesaris cümleyi farklı yorumlamıştı. Oja'da tartışmanın hiçbir anlamı olmadığını anlayarak susmayı tercih etti.
Mesaris küçük dağları ben yarattım edası ile yürürken tuzağı aktif edecek mermere batı ve saniyeler içinde Mesaris'in üstüne ok yağmuru yağmaya başladı. Oklar o kadar hızlıydı ki Han dahi durduramıyordu. Han "hocamın sözünü yerine getiremedim" diye düşünürken, kızlar sevinmekle üzülmek arasında garip bir duyguya kapıldılar. Han ve kızlar oklar durduğunda Mesaris'e baktıklarında Mesaris'in yerde olduğunu ve tek bir okun dahi isabet etmediğini gördüklerinde büyük bir şaşkınlık yaşadılar. Mesaris kalkarak üstünü silkelerken " aptal mermere takılıp düştüm kusura bakmayın" dedi.

Han ve kızlar "Tanrılar bu çocuğu çok seviyor galiba" demekten kendilerini alamadılar.
Han ve kızlar aynı zamanda son derece dikkat etmeleri gerektiğini anladılar. Çünkü oklar son derece hızlı ve güçlüydü.

----------------------------------------

Mesaris neredeyse odada bulunan tüm tuzaklara yakalanmıştı lakin hepsinden tek bir çizik dahi almadan kurtulmayı başarmıştı. Han'ı en çok şaşırtan olay Mesaris'in hapşurması sayesinde kör edici ışıktan kurtulmasıydı. Han ve diğerleri dört mezarın olduğu yere geldiklerinde her mezarın üstünde yazılar yazıyordu.

Han, Mesaris'e bakarak "Ne yazıyor burada" dedi.

Mesaris tuhaf tuhaf yazılara bakarak "1. mezarda ışık kutsaldır, 2. mezarda karanlık asildir, 3. mezarda doğa huzurdur, 4. mezarda ölüm ebedidir. Yazıyor" dedi. Ardından bence karanlık sonuçta krallar asil diyerek mezarın kapağını açtı. Mezarı açar açmaz karanlık bir aura etrafa yayılmaya başladı ve içinden 13. seviye bir iblis çıktı. Han ve kızlar direk kendilerini savaşmak için hazırladılar. Mesaris korkudan geri geri giderken 1. mezarıda yanlışlıkla açtı. Mezardan yakıcı bir ışık hüzmesi çıkmaya başladı. Ardından 13. seviye bir melek çıktı. Han ve kızlar hangisine odaklanacaklarını düşünürken melek ile iblis göz göze geldi ve ardından birbirleri ile savaşmaya başladı. Han bir kez daha Mesaris'in şansına hayran kaldı.

İblis kulakları tırmalayacak bir çığlık atarak meleğin üstüne atladı. Sanki demirden gibi duran iri pençelerini meleğe doğru savurmaya başladı. Melek de büyülü sözlerin ardından ışıktan bir kılıç yaparak ve kanatlarını iyice açarap heybeti ile iblise göz dağı vermeye çalıştı. Ardından uçarak iblise saldırmaya başladı. Işıktan kılıç ve iblisin pençeleri her birbirine çarptığında çıkan ses sanki kulakları patlatacak gibiydi. Melek, iblisin peşpeşe  yaptığı saldırlar yüzüne köşeye sıkışmaya başladı. Ardından büyülü sözler söylerek ikinci bir ışık kılıcı yaptı. İblis ile meleğin savaşı son derece şiddetliydi. Han ve diğerleri, gözlerini kırpmadan bu iki karşıt gücün savaşını izliyordu. Savaş on dakikayı geçmişti. Artık iblis ve melek yorulmaya başlamıştı. Biranda iblis büyülü sözler söyledikten sonra sol elinde simsiyah yoğun bir karanlık küre oluştu. İblis sağ kolunı feda etme pahasına meleğin sağ kanadını tutarak siyah küreyi meleğin göğüsüne doğru fırlattı. Melek büyük bir çığlık atarak ışık hüzmesine dönüştü. İblis yere düşmüş sağ kolunu alarak Han'a döndü ve "ఎందుకు మీరు డయల్ చెయ్యడానికి చేస్తుంటే వార్తలు" dedi ve siyah bir duman olarak yok oldu.

--------------------------------

Telefondan yazdığım için hata fazla olabilir kusura bakmayın.
İyi okumalar...

Han (1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin