Bölüm 73

3.8K 472 65
                                    

Büyü akademisinin bahçesinden bir anda açık mavi ışıklar gelmeye başladı. Herkes sağa sola kaçınmaya başladı. Bunun iki sebebi vardı. Birincisi mavi ışığın ne olduğunu bilmedikleri için kaçanlar. Diğeri ise mavi ışığın yaydığı enerjinin dengeli olmamasından dolayı yani ışınlanmanın dengeli bir şekilde gerçekleşmediğinden gelen kişilerin savrulacağından dolayı onlara çarpmasından korktukları içindi. Işınlanma gerçekleştiğinde Han güllerin olduğu yere uçtu. Mesaris ise bahçede bulunan bir elinde ışık küreli bir asa diğer elinde kitap bulunan efsanevi büyücü Eli J. Akalnivas 'in heykeline çarptı. Han ve Mesaris büyünün dengeli olamamasından dolayı bir hayli sersemlemişti. Birde üstüne Han'ın her tarafını gülün dikenleri kesmişti ve hareket ettikçe kesmeye devam diyordu. Han, artık acıya dayanamayarak kendini güllerin içinden çıkardı. Tüm kıyafetinde yırtıklar ve kan izleri doluydu. Han bir kaç saniye derin nefesler alarak kendine gelmeye çalıştı. Bir kaç saniye sonra az biraz kendine gelince etrafa bakındı ve doğru yerdelerdi Büyü akademisinde. Gözleriyle Mesaris'i aradı ve bahçenin ortasındaki heykelin önünde baygın şekilde yatıyordu. Etraftaki herkes şaşkın şaşkın onları izliyordu. Bir süre sonra akademi binasından iki tane beyaz cübbeli kişi koşarak gelmeye başladı.

Uzun boylu ve yakasında kırmızı şerit olan "Abyss, sen ayakta duran çocuk ile ilgilen. Ben baygın olanın yanına gidiyorum." dedi. Diğeri kafası ile onaylayarak Han'a doğru gelmeye başladı. Han'ın yanına geldikten sonra "iyi misin? Bir yerin ağrıyor mu?" gibi sorular sormaya başladı. Han hala büyünün yan etkisi olan sersemlemenin etkisi geçmediğinden konuşamıyor sadece kafası ile cevaplıyordu.

Abyss Han'ın üstündeki kan izlerini görünce hemen yaralanma yerlerine bakmak istedi. Lakin vücudunda en ufak bir çizik dahi yoktu. "Bu çocuk güllerin içine uçmadı mı? Nasıl bir yerleri kesilmez veya çizilmez" diyerek kendi kendine sormaya başladı. O sırada Han ben iyiyim diyerek Abyss'ın kendisini incelemesini engellemeye çalıştı.

Uzun boylu ve yakasında kırmızı şerit olan tekrardan Abyss seslenerek "Abyss bu çocuğun sadece kolu kırılmış. O çocukta bir şey var mı?" diye sordu.

Abyss şaşkın surat halini koruyarak "Hayır en ufak çizik dahi yok" dedi.

"Gel, o zaman bunu içeri taşıyalım" dedi uzun boylu ve yakasında kırmızı şerit olan.

Abyss Han'a dönerek "sende gel tam bir kontrol edelim" dedi.

Han"gerek yok" diyerek reddetti ve birincilerin yaşadığı villalara doğru yürümeye başladı.

Abyss "peki ama baş dönmesi falan hissedersen kesinlikle revire gel" dedi.

---------------------------------------------------

Abum, Kralın ona verdiği görev olan kraliyet yemeğini organize etmeye başlamıştı. Yarın büyük misafiri Wrapan krallığı prensi Eluric Eynwurd gelecekti. Zenginler mahallesinde bulunan ve üst düzey kişilerin kaldığı hanın en büyük odasını ona ayarladı.

Abum kraliyet yemeği organizasyonunda çalışacak herkesi bir yere topladı. "Hepiniz sizi niye buraya topladığımı düşünüyorsunuzdur. Sizleri motive etmek ve uyarmak için topladım. Öncelikle bu görevin bana kral tarafından verildiğini asla unutmayın. Bu görevde en ufak hataya yer yok bunu bilin. Bu yemeğe son derece önemli devlet büyükleri, diplomatlar, prensler, prensesler ve tüccarlar gelecek. Yani tekrar söylüyorum hiç hata istemiyorum. Kraliyet yemeği bir hafta kadar sürecek. Öncelikle bu iş için şehrin içindeki lüks hanı kullanacağız. Görevleriniz orada olacak. Aşçılar ve yardımcıları sizlerden yapabileceğiniz en kaliteli ve lezzetli yemekleri istiyorum. En ufak tat bozukluğunu asla servis etmeyeceksiniz... Hızlı ve temiz çalışın. İkinci olarak güvenlikten sorumlu olan köleler, Sizler en ufak ihmalin sonucunun ne kadar ağır olacağını söylememe gerek yok galiba. Hepinize zihin taşı dağıtılacak devamlı iletişimde olacaksınız. Olağan şüpheli herkesi öldürebilirsiniz... Üçüncü olarak hanın temizliğinden sorumlu hizmetçi köleler sizlere büyük yük düşüyor. bir toz tanesine bile tahammülüm yok... Dördüncü cariyeler, sizlerden önemli kişileri en iyi şekilde ağırlamanızı istiyorum. En ufak şikayette canınızı yakarım. Beşinci uşaklar, Önemli kişiler ne isterler ise anında temin edilecek en ufak saygısızlığa tahammülüm yok... Umarım hepiniz beni iyi bir şekilde anlamışsınızdır. Bu görev benim için son derece önemli. Sorunsuz bir şekilde verilen görevi yerine getiren kişilere güzel hediyelerimde olacak. Yarın ve devamındaki bir haftaki güzel geçirmek dileği ile herkes iş başına..." dedi.

Herkes Abum'un hem iyi yüzünü hemde hataların sonuçlarının ne kadar ağır olacağını hissetmişlerdi.

------------------------------------------------

Han villasına gittiğinde içeride sadece Panu vardı. Panu koşarak Han'ı karşıladı ve hafifçe eğilerek "Efendim hoş geldiniz" dedi.

Han büyünün etkisinden dolayı kendini bir hayli yorgun hissediyordu ve hemen bir duş alıp uyumak istiyordu. Panu'ya tebessüm etti ve "beni kimse rahatsız etmesin duş alıp uyuyacağım" dedi.

Panu tekrar hafifçe eğilerek "peki efendim" dedi.

Yaklaşık iki saat sonra villanın kapısı çalındı. Panu kapıyı açtığında karşısında Han'ın arkadaşı olan Adela'yı gördü. Pano hoş geldiniz bile diyemeden Adela içeri daldı ve Han diye bağırmaya başladı. Panu efendi Han'ın uyanmasından panikleyerek hemen Adela'nın kolunu tuttu ve "lütfen sessiz olun efendi Han uyuyor ve rahatsız edilmek istemiyor" dedi.

Adela omuz silkti ve merdivenlerden yukarı doğru çıkmaya başladı. Bunun üstüne Panu bir kez uyarmak amaçlı kolu tuttu. Lakin Adela hızla kolunu çekerek merdivenleri hızlı bir şekilde çıkmaya başladı.

Panu az biraz yüksek sesle "Lütfen efendim. Efendi Han uyuyor. Rahatsız etmeyin!" dedi.

Adela, Panu'ya dönerek "bak köle benim ne yapacağım seni ilgilendirmez" dedi ve Han'ın odasına girdi. Adela odaya girdiğinde Han'ın uyuduğunu gördü. Panu'da geldiğinde sonra derece şaşırmıştı. Çünkü efendisi Han normalde en ufak sese uyanan biriydi ama şuan derin bir uykuya dalmış gibi uyuyordu.

Adela yavaşça Han'a yaklaştı ve onu izlemeye başladı. Sonra yatağın diğer tarafına geçerek Han'ın yanına yattı. Panu bunun üstüne hem utanmış hemde sinirlenerek "lütfen efendim kalkar mısınız? Efendi Han'ı uyandıracaksınız" dedi.

Adela umarsız bir ifade ile Han'ın yorganını biraz üstüne çekerek "bende uyuyacağım kapıyı arkadan kapa KÖLE!" dedi.

Panu sinirlenmiş ifadesini belli ederek "Hayır bende burada bekleyeceğim..." dedi.

Ardından zihin taşı ile Oja'yle ile iletişime geçti. "Oja hanım müsait misiniz? Önemli bir durum varda" dedi Panu.

Oja, Panu'dan bir iletişim beklemediği için şaşırmıştı ve "efendim Panu" dedi.

Panu gergin ve kızgın olduğunu belli etmemeye çalışarak "Hani efendi Han'ın bir arkadaşı vardı. Adı Adela." dedi.

Oja konunun efendisi Han ile olduğunu anlayınca oturduğu yerden toparlanarak "Seni dinliyorum Panu" dedi.

"Adela denen kişi biranda eve girdi ve doğruca efendi Han'ın odasına çıktı. O sıra efendi Han uyuyordu ki hala uyuyor. Sonra efendi Han'ın yanında yatmaya başladı..." dedi Panu.

"..."[Oja]

Panu ses gelmeyince "Oja hanım orada mısınız?" dedi.

"..."[Oja]

Panu hala ses gelmeyince "Oja Hanım?" dedi.

Oja peltek sinirli ve korkunç bir ses tonuyla "O yosmayı bir yere bırakma geliyoruz..." dedi.

-----------------------------------------

İyi okumalar...

Han (1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin