Bölüm 21

5.5K 584 19
                                    

Han 10 gündür her akşam terk edilmiş bina gitti ama adam hiç gelmedi. Bunun üzerine Abum'a bir zihin taşı vererek. Geldiğin de haber vermesini istedi. Abum ağzı laf yapan çabuk insanların arasına karışan bir tipti. Hemen herkesle dost olabilme kabiliyeti vardı. Kiminle nasıl konuşacağını, nabza göre şerbet vermesini iyi biliyordu. Cılız, iri yuvarlak gözlü, uzun burunlu seyrek saçlı, orta boylardaydı.

Abum gene her gün ki gibi akşam dövüş için terk edilmiş binaya gitti. Binanın ikinci katında dövüşler oluyordu. Bahis duvarı denilen bir duvar vardı. Oraya dövüşçülerin isimleri yazılır. Duvarın önünde her zaman ki gibi küçük Kody vardı. İsmi gibi küçük, kel denecek kadar az saçlı, ağzında 2-3 düş kalmış, büyük çengel burunlu, yanağında büyük bir et beni olan insan. Görünüşü insanı iğrendirmeye yetiyordu ki ahlak olarak daha kötü. Ağzından çıkan her kelime küfürlü ve tükürüklü.

"Selam Kody, bugün kimler dövüşüyor" dedi Abum.

"Meerhbaa Aum, Buğün ğüzelh dovüşler varg." dedi Kody [Merhaba Abum, Bugün güzel dövüşler var]

Abum etrafa bakınırken Sör Indro'yu gördü. Hemen efendi Han'a haber vermesi gerekiyordu. Fakat sakin ve boş bir yer yoktu. Sör Indro da onu görmüştü ve eliyle yanıma gel yaptı. Abum yanına gittiğinde "Naber Abum" dedi.

"İyim Sör Indro, Siz nasılsınız? Ne zamandır yoksunuz?" dedi Abum.

"Evet bu sefer ki aldığım dövüşçü 3 dövüş dayandı. Sayesinde güzel paralar kazandım. Maalesef öldü şimdi yeni bir dövüşçü arıyorum. Bildiğin güçlü biri var mı? dedi.

"Aslında bir tane var efendi lakin kendisi bir büyücü" dedi Abum.

"Büyücü mü ilginç. Senin ne zamandır büyücü arkadaşların oldu Abum? dedi Sör Indro.

"Bir kaç gün önce tanıştım. Gerçekten yetenekli bir büyücü" dedi Abum.

"Öyle mi çağır da bir bakalım şu arkadaşına" dedi Sör Indro.

"Peki efendim nasıl isterseniz o zaman ben gidip onu bulayım" dedi Abum. Hızlıca binadan çıkıp zihin taşı ile Han'a haber verdi. Köşe başında Han'ın gelmesini bekliyordu. Fakat Sör Indro dünkü çocuk değildi. Abum'da ki değişikliği fark etmişti. Bir şeylerden şüphelenmişti. Peşinden adam yollamıştı ve Abum'un zihin taşı kullandığını öğrenmişti. Kenar mahallede yetişen biri zihin taşına sahip olamazdı. Bunun bir tuzak olduğunu düşünerek binanın her yerini adamları ile doldurdu. Kendisi de yan binadan gelenleri izleyecekti. Güvenli hissettiğinde gelecekti.

-----------------------------------------------------------------------

Lura geçen 1 ayda çok güçlenmişti. Işık büyüsüne ne kadar hakim olursa tüyleri o kadar sararıyordu. 3-4 güne bir efendisi onlar ile irtibata geçiyor. Günlerinin nasıl geçtiğini, bir sıkıntıları olup olmadığını soruyordu. Onlar da vakitleri varsa uzun uzun anlatıyorlardı. Bundan çok mutlu oluyorlardı.

Batagar Lura'yı sıkı kas yöntemi ile eğitiyordu. Bu yöntem görünüş itibari ile kas gözükmemesi ve normal yöntemlere göre daha güçlü olmasını sağlıyordu. En büyük dezavantajı 10 kat daha fazla çalışması gerekmekteydi ve Lura bunu başarabiliyordu. Çünkü azmi kadar algı kabiliyeti de yüksekti. Batagar öğrencisine her yeni teknik öğrettiğinde nasıl bu kadar çabuk öğreniyor diye şaşırmaktaydı.

Savaş tecrübesi öğrensin diye her gün akşam dövüşüyorlardı. Bu dövüşler aslında en etkili öğretme yöntemleri çünkü direk tecrübe kazanıyordu. Her gün farklı silahlar ile dövüşüyorlardı. Lura Batagar'a hala rakip olamasa bile Batagar böyle giderse 6-7 yılla kendi seviyesine geleceğini düşünüyordu. Ve onu kesinlikle 4 yıl sonra yapılacak olan Rün adası turnuvasına hazırlamak niyetindeydi. O turnuva dünyanın her yerinde ki ülkelerin, kabilelerin, canlıların katıldığı bir turnuvaydı. Ülkeler oraya itibar almak güç gösterisi yapmak için geliyorlardı. 10-25 yaş arası kişiler katılabilecekti. Bir kişi en fazla 4 defa katılabilirdi. Çünkü yarışma 5 senede bir oluyordu. Ödülleri ise muazzamdı. Geçen sene birinciye evcilleştirilmiş bir ejderha vermişlerdi. Zayıf denecek bir ejderhayı öldürmek için 100 seviye den fazla olmak gerekti. Onu yakalamak ve evcilleştirmek için ise ne kadar güçlü olmalılardı aklı almıyordu.

-----------------------------------------------------------------------  

Bizen çok sıkı ve disiplinli bir ustaydı. Kendisi de bunun farkındaydı. Rhene'nin onun ağır eğitimlerinden başarı ile çıkması onu gerçekten şaşırtıyordu. Artık onu varisi görüyordu. Çünkü Gölgeler de varis önemliydi. Bir varisin var ise itibarın daha artardı. Hatta varisin gerçekten başarılı ise Gölgeler de herkes seni sayardı.

Rhene sabahları uyuyor, öğleden sonra zehirler ve genel kültür hakkında kitaplar okuyor. Geceleri ise antrenman yapıyorlardı. Sokaklarda ve birliğin içinde insanlara fark ettirmeden ne kadar yakınlaşabileceğini, ne konuştuklarını öğrenmeye çalışıyordu. En zoru ise Bizen'den gelecek saldırıların yerini tahmin edip ona karşı koymaktı. Henüz başaramamıştı ama ileride yapacağına inanıyordu.

Birliktekilerin dikkatini çekmeden edememişti. Batagar birini eğitiyordu. Üstelikte bir kızı Batagar normalde kızlar ile iyi anlaşabilen bir tip değildi ama şimdi öğrencisi biz kızdı hatta bir melezdi. Kim isterdi ki melez birini eğitmek....

Ama en çok konuştukları Bizen'in biri eğitmesiydi. Başkan Melgrog bile bir kaç kişi götürüp eğitmesi için rica etmişti. Bunlar 30-50 arası seviyede ki güçlü kimselerdi ama Bizen hepsini reddetmişti. Fakat şimdi bir kızı eğitiyordu. Hemde kendinden vermez dediği bazı ödünleri vererek. Bizen'in en büyük mottosu "asla başarısız olma" idi. Rhene bazı eğitimlerde zorlansa bile Bizen eğitmeye sabır göstermeye devam ediyordu. Birlikte Lura ve Rhene'ye karşı kıskançlıklar vardı. Fakat hepsi sessizdi. Çünkü kimse Bizen veya Batagar'ı karşına almak istemezdi.

  -----------------------------------------------------------------------

Han Abum ile konuştuktan sonra hızlıca gidebilmek istiyordu. Fakat at arabası ile gidemezdi. Aelath'ın haberi olurdu. Rüzgar büyüsü yaparsa da dikkat çekecekti. Bu yüzden yavaş bir şekilde gitmeye karar verdi.

"Efendim gelmeyeceksiniz sandım. Neredeyse dövüşler bitecek." dedi Abum. Han duymamazlıktan gelerek "adam nerede?" dedi.

"Efendim binada bizi bekliyor." dedi Abum

Han bina yaklaştığında fark etti. Binanın her yerinde adamlar vardı. Hemen Kırmızı-Gri göz modunu aktif etti. En çok kişi 2. kattaydı. Buda normaldi. Çünkü dövüş 2. katta yapılıyordu. Ama 3 katta girişte hatta çatıda bile insanlar vardı. Önce güvenlik için diye düşünmüştü lakin geldiği onca zaman böyle bir şey yoktu. Dahası kimse saygı ekleri ile konuşmuyordu.

Birden bir konuşmayı duydu. "Sir Indro nereye gitti? Bahis oynadığı adam kazanıyor." dedi birisi

"Bilmiyorum ama adamları burada" dedi diğeri. Han durumu çakmıştı. Adam gerçekten güvenlik amaçlı gizlenmişti. Peki nerede olabilirdi. Binayı didik didik gözleri ile artıyordu ama garip gelecek bir şey bulamıyordu.

"Efendim bence gelmeyecekler gidelim. Hem oynadığınız adam kazanıyormuş. Eminim ki güçlü birisidir. Bu sefer onu götürelim." dedi birisi. Han direk o yöne yöneldiğinde yan binada 2. katta pencerenin yanında 4-5 kişilik bir grubun olduğunu gördü. İçlerinden birisi kesinlikle aradığı adamdı.

Binaya girmek için arkadan dolaştı. Amacı Karaduvar'a nasıl gireceğini öğrenmekti. Abum'a dışarıda beklemesini ve hiç ses çıkarmamasını söyledi.

Rüzgar büyüsünü kullanarak ikinci katın penceresinden içeri girdi. Konuşmalardan hangisinin Sir Indro olduğunu öğrendi. 5 tane buz sarkıt yapmaya başladı 4 tanesini kendi etrafında döndürerek adamlara fırlattı. Duvarın arkasında olmasına rağmen buz sarkıtlar dönme sayesinde duvarı delerek 4 kişiye saplantı. Sir Indro neye uğradığını şaşırdı. Diğerleri göğüslerinde açılan delik yüzüne saniyeler içinde can vermişti. Han kalan buz sarkıtı Sir Indro'nun baldırına fırlattı. Sir Indro bağırmaya başlamıştı. Fakat kaçacak bir durumda değildi.

Han yürüyerek Sir Indro'nun bulunduğu odaya girdi. Karşısında bir çocuk gören Sir Indro neye uğradığını şaşırdı. Sir Indro'nun bağırdığını duyan Abum da koşarak binaya girip Han ve Sir Indro'nun bulunduğu odaya girdi.

Han (1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin