Han, gözlerini açtığında, kendi zihin hapishanesinde olduğunu gördü. Karşısında iblis gözlü ve dövmeli biri duruyordu. Bu kişiyi, kalp hizasında ki yukarı bakan hilal dövmesinden tanıdı. Bu iblis gözlü kişi, hocasının beynine girdiği zaman ki dövmeli adamdı. İblis gözlü adamın etrafında beş küre dönüyordu. Han, kendi etrafına baktığında ise sadece iki küre dönüyordu. Birisi koyu yeşil renkte olan ve babasından miras kalan kurtadam küresi, diğeri ise koyu mor renkte annesinden miras kalan çağırma küresiydi. Han durumu anlamaya çalışıyorken. İblis gözlü adam Han'a bakarak "నేను మీరు నేను మీరు పొందుటకు" dedi.
Han, umutsuz gözlerle bakarak "Senin konuştuğun o tuhaf dili bilmiyorum" dedi.
İblis gözlü adam biraz daha yüksek sesle "నేను మీరు నేను మీరు పొందుటకు" dedi.
Han derin bir nefes alarak "SENİ ANLAMIYORUM!" diye bağırdı.
İblis gözlü adam eliyle etrafında dönen sarı renkteki küreye (zihin küresi) dokundu ve Zihin küresi biranda titremeye başladı. Ardından Han nasıl geldiğini bile göremediği hızlı sarı renkte zincirle bağlandı. Zincir Han'ı tamamen bağladıktan sonra parlayıp sönmeye başladı. Han, iblis gözlü adamın ne yapmaya çalıştığını anlamıştı. İblis gözlü adam sarı küre ile Han'ın zihnine giriyordu. Han bu durumdan kurtulmak için direnmeye çalışsa da nafileydi. İblis gözlü adam gülerek "Ne kadar gereksiz bir dil." Dedi. Han büyük bir şaşkınlık içindeydi. "Nasıl yaptı bunu" demeden kendini alamadı. Çünkü İblis gözlü adam, Han'ın zihnine girerek saniyeler içinde konuştuğu dili öğrenmişti. Han tereddütle ve kekeler şekilde "Sen... Sen kimsin?" dedi.
İblis gözlü adam gülerek "Ben senim, sende bensin" dedi. Biranda tüm küreler Han'ın etrafında döneye başladı. İblis dövmeli adam uzakta yüzünün yarısı karanlık vaziyette şeytani bir gülümseme takınarak Han'ı izlemeye başladı. Han, iblis gözlü adamın ne demek istediğini anlamış olsa da içinden bu durumu kabul etmek istemiyordu. Tekrar sorarak "Sen kimsin" dedi.
İblis gözlü adam, Han'ın söylediklerini duymamazlıktan geldi. Han, tekrar ve daha yüksek sesle sordu. İblis gözlü adam gene cevap vermedi. Han, tekrar ve tekrar sormaya devam etti. Her seferinde daha yüksek sesle sordu. İblis gözlü adam en ufak bir tepki dahi vermiyordu. Han sonunda korkusunu ve bastırılmış öfkesini bir kenara bırakarak "Biz neyiz?" dedi. Söylerken ki hüznü her halinden belliydi. Sesi son derece boğuk ve korku dolu çıkmıştı.
İblis gözlü adam, şeytani sırıtmasını yaparak "Madem bu kadar merak ediyorsun tanı kendini. O aşağılık melekler ve İblisler yani bizler ölümsüz canlılarız. Bizler Akheron'da yaşarız. Akheron, 7 kattan oluşur. Her katı ayrı bir iklime sahiptir. Aşağı katlara indikçe iblis aurası artar. Bu dünya gibi ezik bir atmosferi yok orada kükürt kokan atmosfer, asit akan nehirler var. Akheron'un enerjisi biz iblisleri içinde tutar ve çeker. Eğer bir iblis dünyaya gelirse ki bu çok zordur, anlaşmalı bir ruh yada bir geçit gerekir. Akheron onu tekrar çekmeye çalışır. İblis ne kadar güçlüyse, Akheron onu o kadar kuvvetli çeker. Şayet iblisler burada bir beden bulursa kalabilirler. Fakat iblislerin ruhları ve bedenleri dünyada yaşayanlar gibi ezik olmadığından bu dünyada ki bedenler biz iblislerin ruhlarını kaldıramıyor. Belki birinci kattın iblislerini kaldırabilen bir iki beden çıkar."hahaha" Fakat bulunduğumuz bu bedenin normal olmadığı için yani güçlü bir yenilenme ve dayanıklılığı olduğu için bu bedene yerleşebildik." Dedi.
Han, iblis gözlü adamın dediklerinin birçoğunu anlamamıştı. Fakat net bir şekilde anladığı ruhunun iblis olduğu idi. Bu durum Han'da büyük bir psikolojik travmaya sebep oluyordu. Han ilk başta ifadesizce yarı ölü gibi durmaya başladı ardından büyük bir çığlıkla kendi kendini elleriyle döverek "Nasıl bir iblis olabilirim! Bu ben değilim! Ben sen değilim! Çık içimden ! Defol seni iblis!" Diye bağırmaya başladı. Han sinir krizi geçiriyordu. Bu durum ruh dengesi bozmuştu ve küreler ciddi şekilde hızlanmaya, yörüngelerinden çıkmaya başlıyordu. Eğer durum böyle gitmeye devam ederse bedeni bunu kaldıramayacaktı. Han bir anda nereden geldiğini bile anlamadığı bir tokat ile duruldu. İblis gözlü adam öfke dolu gözlerle Han'a bakarak "Bir iblis olmanın nesi kötü!" diye bağırdı. Han durgun bir göl gibi sessizleşti. Bir süre sonra dizlerine söz geçiremedi ve olduğu yere düştü. Sanki tüm gücü, iradesi, inancı içinden çekilip alınmış gibiydi. İblis gözlü adam, Han'ın önüne gelerek ve Han'a yukarıdan bakarak "İyilik ve kötülük geçicidir. Mesele kimin kazandığı, kimin kaybettiği, kimin neleri feda ettiğidir. Kendini bana bırak ve sana gücün, arzunun ve kudretin ne olduğunu gösteriyim" dedi. Ardından İblis gözlü adam, siyah bir dumana dönüşerek Han'ın içine girdi.
--------------------------------------------------------
Kızlar büyük bir korkuyla efendilerine seslenmeye çalışıyorlardı. Sanki efendilerine seslerini duyururlarsa kalkacakmış gibi umutsuzca bir inanca kapılmışlardı. Canavar, kızların Han'a olan düşkünlüğünü fark etmişti ve ilk hedef olarak onu seçmişti. Şimdi de Han'ın bedeninin üstünde durarak kızların daha çok hata yapmasını sağlamaya çalışıyordu. "Aptallar, gerçekten beni yenebileceğinizi mi düşündünüz! hahaha! Daha benim muazzam derime çizik dahi atamadınız." Dedi. Kızlar umutsuzca Han'ın bedenine ulaşmak için tüm güçlerini kullanıyorlardı. Lura, çok sağlıklı düşünemese de şuan lider oydu ve daha fazla kimsenin zarar görmesini istemiyordu. Lura, canavarın konuşabildiğini öğrendikten sonra Rhene ve Oja'ya zihin taşı ile konuşmalarını söyledi.
Oja, nekromansir olduğu için öfke onun gücünü artırıyordu ve şuan canavara efendisine saldırdığı için çok öfkeliydi. Oja'nın tüm vücudu Ihlamur renginde (yeşil-sarı arası) bir aura ile kaplıydı. Gözleri tıpkı vahşi ve kudurmuş bir kobra gibiydi. Çıngırağından çıkan ses insanda bayıltıcı etkiye sahipti. Oja gücüyle dev iskeletlerden ve büyük slimelerden bir küçük ordu yapmış, canavara saldırıyordu. Canavar her kükrediğinde küçük ordu darma duman oluyordu ama Oja tekrar ve tekrar yapıyordu. Kendi kendine " Efendimi koruyamayacaksam yaşamamın bir anlamı var mı? O her zaman bize sahip çıktı korudu, rahat yaşamamızı sağladı. Peki biz... Efendim için can vermek bir onur diyerek tüm gücünü ellerine odakladı ve yapabileceği en büyük iskeleti yapmak için sınırlarını zorlamaya başladı. Biranda kendisini zihin hapishanesinde buldu. Nekromansi küresi delirmiş gibi çok hızlı dönüyordu ve Oja sınırlarını zorladığı için çatlamaya başlamıştı. Biraz üzülmüştü ama kendisini hemen topladı ve gülümsedi "Eğer burada efendim için ölmezsem her nefes alışımda ölürüm. Efendimin de dediği gibi, koyun gibi yüzyıl yerine, aslan gibi bir gün yaşa!" dedi ve tüm gücünü zorlamaya başladı kürenin çatlakları büyümeye başlamıştı ama Oja hiç umursamıyordu. Aniden bir ses duydu "kızım..." Oja irkilmişti. Ses yankılı ve bir o kadar sıcaktı. Oja, sesin geldiği yere baktığında karşısında gördüğü kişiye inanamıyordu. Hayatında daha önce onu hiç görmemişti fakat onun kim olduğunu biliyordu. Karşısında ki kişi on metre boyunda, bembeyaz tene ve kuyruğu vardı. Bakarken içinde kaybolacağın çekicilikte gözleri vardı. Görülebilecek en güzel lamia ve tüm lamiaların tanrısı ŞAHMERAN'dı. Oja büyük bir saygı ve hürmetle eğildi. Şahmeran gülsedi ve "benim küçük kızım... Demek uğruna ölebilecek birini buldun." dedi. Oja, yanaklarından yaşlar dökülürken sessizce sadece kafası ile onayladı. Şahmeran, kuyruğunun ucuyla Oja'nın gözlerinden akan yaşları sildi. "Güçlen benim sevgili kızım... sevdiğin adam için güçlen... Ama unutma! Kardeşim Medusa'ya olanları..." dedi ve ellerini birleştirdi. Elleri kısa sürede ıhlamur renginde parlamaya başladı. Ardından çıkan ışık, Oja'nın deliler gibi hızlı dönen ve çatlaklarla dolu küresine geldi. Oja büyük bir güçle dolduğunu hissediyordu. Küresi büyümeye, yavaşlamaya ve çatlakları kaybolmaya başladı. Oja'nın aklına nereden geldiğini bilmediği büyüler akmaya başladı.
Lura, Rhene hatta canavar bile Oja'nın bedenine bakıyorlardı. Oja'nın kuyruğundaki kırmızı desenleri daha belirginleşmeye, çıngırağından çıkan ses daha rahatsız etmeye ve büyüsü daha yoğun olmaya başladı. Kızlar ve canavar inanamıyordu. Oja evrimleşiyor ve seviye atlıyordu.
----------------------------------------
Hataları yazarsanız düzeltirim... Telefondan yazdım.
İyi okumalar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Han (1. Kitap)
FantasyBuraya kitabın okunması için çekici laflar, metinler veya şiirler yazabilirim... Fakat benim tarzım değil. Dahası kitapları böyle değerlendirmek hoş değil. Bu bölümde kitap hakkında biraz bilgi vermek yeterli bence. Konusu: Han adlı karakterin f...