Bölüm 61

5.1K 595 180
                                    

Han yemeği yedikten sonra kalkarak çatı katındaki odasına gitti. Yatağı az biraz samanla kaplı tahta bir yatak olsa da malikanedeki yataklardan çok daha huzurluydu. Han odasındaki pencereden yıldızları incelemek için çatıya çıktı. Çatıya uzanmış aklına "buraya nasıl geldim... Bir rüyada mıyım... Shel, Trevan ve Grotci niye yoklardı." tarzı soruları getirmemek için yıldızlara bakıyordu. Aslında sadece kabullenmek istemeyeceği bir şeyden kaçmaya çalışıyordu. Birden büyük bir patlama oldu. Han kafasını kaldırıp baktığında köyden dumanlar geliyordu. Ardından bağırma ve feryat sesleri de duymaya başlamıştı. Lycidas ve Ilmaelda patlama sesinden dolayı dışarı çıktılar. Han'ın çatıda olduğu gören Ilmaelda sessizliğini koruyup tekrar patlamanın oraya döndü. Bu Han'da büyük bir şüpheye sebep oldu. Normalde annesi onu çatıda görse onu azarlar hemen oradan inmesini söyler ve onu güvenli bir yere götürmeye çalışırdı... Ama Han ne olursa olsun böyle şeyler düşünmek istemiyordu. Han ve ailesi bir süre sonra çiftlik ile kasaba arasındaki ağaçlık bölgenin yanmaya başladığını gördüler. Sanki karanlık bir duman  her yeri yutuyordu ve hızlıca çiftliğe doğru geliyordu. Han tüm dikkati ile onlara yaklaşan karanlığı izliyordu. Han'ın dikkatini bir şey daha çekmişti. Yangından ve ya karanlıktan kaçarak buraya gelen tek bir hayvan bile yoktu...

Dönüp ailesine baktığında ikisi de hiç kımıldamadan sadece ormanı izliyorlardı. Karanlık duman değdiği her yeri karanlığa gömüyor ve adeta varlıklarını siliyordu. Karanlık her saniye çiftliğe daha da yaklaşıyordu. Bir süre sonra karanlık çiftlik sınırına geldiğinde Han, karanlığın içinde bir çift kızıl gözün onlara baktığını gördü. İçindeki her neyse iyi niyetli olmadığı açıktı. Han tekrar ailesine baktığında ailesi hala bir tepki vermiyor sadece izliyordu. Normalde annesinin kalkan açması, babasının dönüşmesini ve Han'ı korumaya çalışması gerekirken sadece izliyorlardı. Artık Han durumdan emindi.... Kabullenmek istemese de gerçek olmayan bir yerdeydi.

Karanlık bulutun  ilerlemesi durdu ve içinden, ellerinde ve ayaklarında dövmeler olan biri çıktı. Dövmelerin en belirgini kalp hizasında yukarı doğru bakan hilaldi. Bu kişi 1.90 boylarında geniş omuzlu ve iblis gibi gözleri olan biriydi.

İblis gözlü adam yavaşça Lycidas ve Ilmaelda'nın olduğu yere doğru ilerliyordu. Her adım attığında sağında ve solunda kalan tüm hayvanlar ölüyor ve bitkiler soluyordu. Belli bir yakınlığa geldikten sonra Han'a bakarak "நான் இருட்டில் எனக்கு இருக்கிறது" dedi.

Han konuştuğu dili bilmiyordu, bilmekte istemiyordu. Çünkü adamın dövmeleri yüzünden kim olduğunu çok iyi anlamıştı. Han'ın tuhaf forma geçtiği zamanki dövmelerdi bunlar. Artık Han emindi şuan kendi zihnindeydi. Bu yüzden dünyada en çok arzuladığı yerde ve en çok arzuladığı insanlarla beraberdi. Bu dünya tamda Han'ın hatırladığı gibiydi. Karanlık bulut, dövmeli adam ve konuştuğu dil Han'ın zihninden değildi. Bu Han'da şüphe uyandırsa da şuan ki en önemli konu kim Han'ın zihnine girip ona oyunlar oynuyordu.

Han derin bir nefes alarak anne ve babasına doğru bakarak bağırdı "Kimsin? Nesin bilmiyorum ama zihnime girip benimle alay etmenin bedelini ödeyeceksin." dedi.

Ilmaelda ve Lycidas hızlıca kafalarını Han'a çevirdiler. İkisininde suratında en ufak bir ifade şekli yoktu. Lycidas sıçrayarak evin çatısına çıktı. Pantolonun sağ tarafındaki kabzadan bıçağı çıkararak Han'a doğru koşmaya başladı. Han saldırmak istedi fakat yapamazdı. Onlar hayal dahi olsa ailesiydi. Onları öldüremezdi. Hüzünlü bakışlarla babasının elinde bıçakla ona koşmasını izledi. Tam babası bıçağı Han'a saplayacakken simsiyah bir mızrak babasına saplandı. Ardından simsiyah mızrak lava dönüşerek Lycidas'ın vücudunun erimesine ve yanmasına sebep oluyordu. Han hayatında ilk defa simsiyah bir lav görüyordu. Han'ın gözlerinde bir kez daha babası can vermişti. Han büyük bir hışımla mızrağın geldiği yöne döndüğünde dövmeli adam ve etrafında 4 simsiyah mızraklar olduğunu gördü. Dövmeli adam bir adım daha atarak "அவர்கள் கனவு" dedi.

Han sinirli bir şekilde bağırarak "Ne diyorsun anlamıyorum ama bunu ödeyeceksin..." dedi. Dövmeli adam Han'ın bağırmalarını umursamayarak Ilmaelda'ya doğru döndü. Ilmaelda sol tarafa doğru koşmaya başladı. Dövmeli adam ona doğru mızrakları fırlatmaya başladı.Ilmaelda mızraklardan sağ sol yaparak kaçmaya başarıyordu. Han'da annesini korumak için çatıdan atlayıp annesinin peşinden koşmaya başladı. Dövmeli adam'ın yanında bir süre sonra büyülü 2 halka oluştu ve içinden 2 tane iblis çıktı. Bu iblislerin keçi gibi boynuzları ve 3 tane yılan gibi dilleri vardı ama gözleri yoktu. iblisler köpek gibi koşarak Ilmaelda'nın peşine düştüler. 

Han ateş topları ile iblisleri durdurmaya çalışsa da iblislere en ufak bir etkisi yoktu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Han ateş topları ile iblisleri durdurmaya çalışsa da iblislere en ufak bir etkisi yoktu. İblisler tam onu geçecekken birinin önüne atladı ve onu durdurmaya çalıştı. Han'ın önüne atladığı iblis Han'a saldırmaya başladı. Han'ın  tüm karın bölgesini paramparça etmeye başlamıştı. İblis yüzünden büyük bir acı çeken Han acıyı önemsemiyor tek baktığı ve önemsediği yer annesiydi. İblis dakikalar sonra Ilmaelda'ya yetişmiş ve üstüne atlayıp onu parçalamaya başlamıştı. Han gene güçsüz olduğu için anne ve babasını kurtaramadığını düşünerek hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

Dövmeli adam ellerini yukarı kaldırdı ve ardından her yer siyaha boğuldu. Han biranda kendini siyah bir boşlukta buldu. Az önce parçalanan vücudundan da eser yoktu. Karşısında sadece dövmeli adam duruyordu.

Dövmeli adam öfkeli ve sert bir şekilde "கோளங்கள் கண்டுபிடிக்க. அவர்கள் உட்கிரகித்துக். என் பழி. அவர் பன்னிரண்டு காவலர்கள் பணம் என்று இறப்பு. நீங்கள் என்  இருக்கிறோம். நீங்கள் என்னை இருக்கிறோம்." dedi.

Han da ona bağırarak "Nesin bilmiyorum ama öğreneceğim. Sonra..." diye cümlesine devam ederken siyah boşluk büyük bir girdaba döndü ve Han'ı yuttu.

---------------------------------------

Han kendine geldiğinde tanımadığı bir odada sandalyeye bağlı bir şekilde duruyordu. Oda büyük bir kütüphane gibiydi. Fakat bu kütüphane fazla düzensizdi etrafa yığılmış veya atılmış kitaplarla doluydu. Han yavaş yavaş duyularının yerine gelmesiyle beraber arkasında bir sağa bir sola koşuşturan bir adam olduğunu fark etti.

Han tüm öfkesini kusarcasına "kimsin sen!?" diye bağırdı.

Adam Han'ın sesinden sonra hareket etmeyi keserek Han'ın önüne geldi ve sakin bir tonla "Bende sana aynı şeyi soracaktım..." dedi.

Han adamı tanımıştı hapishane gibi yerde kendisini öldürmek isteyen adamdı bu. Fakat verdiği cevap Hanı şaşırtmıştı. Han "Kaçırdığın kişinin kim olduğunu bilmeden mi kaçırıyorsun" diye sordu.

Adam kahkaha atarak "kaçırdığım mı? hahaha... Ben kimseyi kaçırmadım. Sen yanlış yerlerde geziyordun. Bende kim olduğunu öğrenmek için zihnine bir yolculuk yaptım. Fakat zihnine ulaşamadım. Bunun üstüne zihin oyunu yaparak senin ağzından öğrenecekken o dövmeli adam geldi... Kimdi o?" dedi adam.

Han saf bir surat yaparak "Ben nereden bileyim..." dedi.

Adam sinirlenerek "Kimsin sen? O dövmeli adamda kimdi?" diye bağırdı.

Handa adama bağırarak "Bilmiyorum."dedi.

-----------------------------------------

Arkadaşlar 3 olmuşuz :). İlginiz alakanız için teşekkürler :). Pazartesi-salı-çarşamba bütün bölümlerdeki hataları düzelteceğim çıktılar elime geçti sayılır. Düzeltirken bazı yerlere ekleme ve çıkarma yapacağım için bölümleri 0 dan tekrardan okumanızı isteyeceğim. Zaten 1000 kelimelik bölümler 1 haftada bitirirsiniz gibi geliyor :).

İyi okumalar...

Han (1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin