Bölüm 7 : Eyonya

6.8K 442 137
                                    

Bunu gibi surlarla çevrili bir şehir. Ama daha büyük olduğunu hayal edin.
*+*+*+*+*+*+*+*+*+*+*+*+*+*+*+*+*+

Yola çıkmaya hazırlandığımda, babamın sesini duydum. Onun benim yanımda olacağı için mutluydum. Ama mutluluğum çok sürmedi.''Hævn ben yaptığım şeyler yüzünden epey yoruldum, ve güçten düştüm. Ben güç toplayana kadar ölmemeye bak çünkü bir süre ben olmayacağım. Görüşürüz'' dedi. Ben ne kadar seslensem de cevap vermedi. Bende babam gelene kadar güçlenmeli idim ki babam gelince gurur duysun. Yola koyulduğumda, ne yapacağımı düşünüyordum. İlk olarak beni bırakan asil(!) babamdan intikam almaya karar vermiştim ama bu gücümle o sadece basit bir intihar etmek olacağı için vazgeçtim. Ardından ise babamın dediği gibi okula girmeye karar verdim. Yürürken kasabaya yakın olan bir köye vardığımda içinden geçiyordum. İnsanlar bana şaşkınlık ile beraber korkulu gözler ile bakıyordu. Bende ani bir reflex ile kendime baktığımda, ejderha bedeni ile uğraşırken üstümün kan ile kaplandığını fark etmiştim. Hızla az bir mesafede olan kasabaya doğru ilerledim ve ilk yapılacaklar listeme kıyafet almayı ekledim. Köyden kasabaya varmam uzun sürmedi. Ama kasabaya vardığımda güneş batıyordu.

Kasabanın sur kapısına yaklaştığımda ise muhafız seslendi. ''Dur! Söyle neden buraya geldin, nereden geliyor,nereye gidiyorsun?'' derken yüksek sandığı aurasını saldı. Top kriger seviyesindeydi. Ama ben ben yıllarca babamın aurasına maruz kaldığım için aurası bana küçük göründü. Sakin bir yüz ifadesi ile ''Fryate Ormanından geliyorum ve Kuzey İngwe İmparatorluğunun başkentine gidiyorum. Buraya gelme amacım ise konaklamak.'' diye konuştum. Onlar ise '' giriş ücreti 3 beyaz kaynak altını!'' dedi ve arkadaşı ile gülüşmeye başladı. Aslında giriş ücreti diye bir şey yoktu ama muhafızlar daha fazla para kazanabilmek için böyle şeyler yapıyorlardı. Ben ise onlar ile uğraşmak için konuşan muhafıza yüzüğüm'den çıkardığım 1 sarı kaynak altınını döndüre döndüre fırlattım ve ekledim.''Bu ikiniz içinde yeter!'' adam bana şaşkınlık ile bakarken, ben kasabaya giriyordum.

Akşam vakti bu tanımadığım, yabancı yerlerde terzi arıyordum. Bulamayınca bir kişiye sormaya karar verdim ve yakınımdaki adama doğru gitmeye başladım. Adama sorduğumda, sorumu hemen cevapladı ve hızla uzaklaşıp gözden kayboldu. ''Sanırım kıyafetlerden korktu'' diye düşünüp, terziye gitmeye koyuldum. Terziyi bulup içeri girdim. Terzi ise bana bakarak yüzünü buruşturdu. ''Leş gibi kan kokuyorsun. Ne almak istiyorsan çabuk al ve burayı terk et!'' diye sinirle konuştu. Ben ise onun konuşmasını duymamış gibi duygusuz bir ifade ile bakıyordum. Ama pelerin yüzünden tabi ki terzi bunu göremiyordu. '' Bir pelerin ve ikişer tane pantolon ve üst ver. En iyisi olsun.'' dedim ve getirmesini beklemeye koyuldum. Terzi eşyaları getirdiğinde bir pantolon, bir üst ve pelerini alıp geri kalan 2 eşyayı yüzüğüm'ün içine koydum. Üstümü değiştirmek için, terzinin gösterdiği odaya girdim. Üstümü değiştirdikten sonra pelerinimi giydim, şapkasını taktım ve terziye sürpriz yapmak için kanlı kıyafetleri odanın içinde bıraktım. Kapıdan çıktım ve terziyle konuştum.''Hepsi ne kadar?'' dediğimde terzi hızlı bir biçimde ''7 sarı kaynak altını'' dedi. ''Galiba daha çok burada bulunmamı istemiyor'' diye düşünüp hızla 10 sarı kaynak altınını bırakıp dışarı çıktım. Çıktığımda ise sesli bir biçimde güldüm ve konuştum ''Bakalım bıraktığım sürprizi beğenecek mi?''

Terziden çıktıktan sonra bu akşamlık bir han buldum. Şu an da onun önündeydim. Kapıya yaklaştım ve açıp içeriye girdiğimde, bütün gözler 1 saniyeliğine bana döndü ve ardından tekrar ilgilendikleri şey ile uğraşmaya başladılar. Kimi alkol içiyor, kimi kadınlar ile ilgileniyor, kimisi ise sohbet ediyorlardı. Ben ise hiç duraklamadan han sahibinin olduğu yere yaklaştım ve onun ile konuştum.'' Bir oda ve odaya en iyi yemeklerinden istiyorum.'' dedim. Adam ise elindeki iş ile ilgilenirken '' 15 sarı kaynak altını'' diye konuştu. Ben parayı verdiğimde, oda bana odamın anahtarını uzattı. Odama çıktığımda direk olarak banyo olarak düşündüğüm yere ilerledim. Mağarada ara sıra, zar zor yıkana bildiğim için şuan kirliydim. Banyodan çıktıktan sonra hemen çıkardığım üstümü giydim ve yemek gelene kadar yatağa uzandım. Mağarada taş zeminde yattığımdan, şuan kendimi çok yorgun hissetmiş ve uyumak istemiştim. İşte o zamanlarda kapı çaldı

UnighedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin