Tüm kıta bir haber yüzünden çalkalanıyordu. Bir imparatorluğun, imparatoru, ölüm veya yaşlılıktan değilde, sebepsizce terk etmişti o büyük koltuğunu. En azımdan bilinen tarihte, böyle bir olay hiç yaşanmamıştı.
Ayrıca, bu haberin haricinde, Kuyin Akademisinin ilk alımları, krallıklar arası bir tartışma konusu olmuştu. İlk günden bir çok dahi ortaya çıkmış, ayrıca bunlardan biri de yüz yıllardır görülemeyecek bir dahiyi kapsıyordu.
Krallıklarda Fuhan ana konu olmuşken, potansiyel yeteneği, daha imparatorluklara ulaşmamıştı. Ama onun haberi bile, İmparator Qstu'nun haberinin yanında küçük kalıyordu.
Bilinene göre, Qstu o kadar da yaşlı bir adam değildi. Yaşlı gösterebilirdi, fakat kimse onun gücünü ve yeteneklerini tartışmazdı. Kıtadaki en iyi simyacı olarak ün salmışken, böyle bir hareket yapması, tamamen mantık dışıydı.
Söylenene göre, Qstu, kendisinden sonra, en yetenekli olan, simyacıyı, yani Vekil Spta'ya imparatorluğu bırakmıştı. Giderken arkasında bıraktığı kelimeler ise sadece "Yeterince iyi değilim..." olmuştu.
En genç İmparator olarak tahta hakkıyla çıkan Qstu, arkasındaki böyle kelimeler bırakarak, sırra kadem basmıştı.
Kimse nerede olduğunu bilmiyordu, zaten kimse o kendini göstermeden onu bulabileceğine de inanmıyordu.
Günlerce bu haber tüm kıtada yankılanırken, Hævn'ın bunu duymamasına imkan yoktu.
Duyduğunda ise sadece gülümsemişti. Nede olsa, onun bu hareketini bir kendisi birde Qstu biliyordu.
Hævn daha on bir yaşına bile girmeden, bir imparatorluğa ve imparatora böyle büyük bir etki edeceğini düşünmemişti. Her şey babası sayesindeydi.
O hastalığı babası söylemiş, iksiri de onun sayesinde hazırlamıştı. Teşhis ve tedavi, her şey babası sayesindeydi.
İnsanlar, arkalarında bilgili biri oldukları sürece, her şeyi başarabiliyorlardı.
Hævn, bir şehirden bir şehire amansızca giderken, ne yapması gerektiğini düşünüyordu.
Birkaç gündür babası ile konuşmamasından, ona da sormaktan çekiniyordu.
"Hævn, senin yaşama amacın ne? Ne için uğraşıp, ne için çabalıyorsun?" Diye bir soruyu babasından beklemeyen Hævn, olduğu yerde durmuştu.
Düşündü kendi kendine, ne için yaşıyordu? Cevap basitti, babasının da bu sorunun cevabını bildiğine göre, sorması saçmaydı.
"İntikam! Senin ve benim intikamım için yaşıyorum, bunu sende biliyorsun baba.." diye söylerken, biraz sitem içeriyordu sesi.
Kafası karışıktı, neden sormuştu babası böyle bir şeyi, arkasında bir şeyler aramalı mıydı?
"Tabi biliyorum Evlat, intikam için olduğunu, ama asıl soru şu; İntikam uğruna canını verecek kadar mı yaşıyorsun, yoksa Yeri geldiğinde yenilip çekilmen gerektiğini bilerek mi yaşıyorsun? Asıl soru bu."
Babasının o güzel sorularından biri daha karşısındaydı.
Aslında bu soru ona göre yine saçmaydı. Bu soru zaman ve mekan kavramına göre farklılık gösterebilirdi.
Eğer intikamını alamamış ve yenilmiş, ayrıca kaçabilecek imkanı varsa, tabi ki kaçardı. Ama.. yenilmiş ve kaçamıyorsa, sonuna kadar savaşıp, ölmekten başka bir şansı yoktu.
Aklından bunlar geçerken, soruyu cevaplamamayı seçti. Böyle bir hakkı vardı nasılsa.
"Evlat, intikam alma isteği öyle bir şeydir ki, senin büyük acılara katlanmanı ve hızla güçlenmeni sağlar. Hele de bu intikam alma isteği bütün hayatını kapsıyorsa, bunun için can bile vereceksen, bunun sayesinde hızla güçlenirsin. Çünkü intikam hissi seni güçlenmeye iter.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unighed
FantasyHer şeyin yalan olduğu, güçlünün güçsüzü ezdiği bu dünyada eşitsizlik,öfke,intikam,sevgi, nefret ve ihanetin arasında kalmış bir adam. Unighed'de bilinmeyen, keşfedilmemiş yerler ile dolu bir yerdi. Ve böyle bir yerde.. İntikam uğruna herşeyini ve...