Bölüm 60: Ret

1.8K 160 34
                                    


Turnuva.

Yarışma.

Hepsi birer, kazan veya kaybet oyunu.

Güçlünün, kurnazın, kazandığı şeyler.

Herkes, turnuvada birinci olanı kutlarken, turnuvaya katılma cesareti gösterip, sadece daha az yeteneği olduğu yüzünden kaybeden birini umursamazdı. Sonuçta, kaybetmişti. Yenilmişti. Daha güçlüsü vardı..

En sonuncuyu bırakın, sadece ikinci bile, kazananın yanında, oldukça arka plana atılırdı. İkisine gösterilen ilgi, gökyüzü ve yer yüzünün arasındaki fark kadar olurdu.

Ama her kazananın, nihayetinde kaybettiği bir zaman dilimi vardı. O zaman geldiğinde, onlarda ikincilerden başka bir şey olmayacaktı. Sadece, insan oğlu için, 'kazanan' olarak ölen biri, efsaneleşebilir, hatıralarda kalırdı. Kimse, ikinciyi önemsemezdi. Bu aynı, eski savaşlarda muhteşem bir taktik uygulamasına rağmen, asker yetersizliğinden kaybetmeye mahkum olan bir komutana benziyordu.

Taktik ne kadar akıllara durgunluk verebilecek olsa da, sonunda kaybetmişti değil mi? Kimse, umursamaz, zamanla unuturdu. Sadece bir an, savaş anında, belki ölürken karşı tarafın saygısını kazanarak ölür, bir anlık ağızlarda dolaşırdı. Ötesi.. yoktu.

Ama her şeye rağmen, zaman her şeyi unutturmaz mıydı zaten? Bir insanın adı ne kadar yaşayabilirdi ki? Yüz yıl? Bin yıl? Hadi daha da fazlası olsun. Nesiller geçsin, ama sonuç, mutlak sonuç? İşte, 'unutulmak' herkesin yaşayacağı bir gerçeklikten başka bir değildi. Sonuçta, 'Ölümden beterdir, unutulmak!' Diye boşa demiyorlardı. Belki hiç değişmeyecek olan, mutlak kavramlardan biriydi. Ve çoğu insan için kesinlikle en acı verici olanıydı.

Turnuva sıkıcı geçerken, Hævn kafasını bu konular ile yormaya karar vermişti. Daha sahaya çıkmadan rakibi pes ediyorken, i bu ona mutluluk değil, bıkkınlıktan başka bir etki etmiyordu. Haz alamıyordu.

Beş tur yapılan turnuva da, sadece bir kişi, karşısında durmuş, Hævn onu bir yumrukla birkaç metre takla attırmıştı. Hal böyle olunca, eline geçen tek şey, yine bir 'pes' olmuştu.

Hal bu ki, o çocuğu öldürmeyi düşünüyordu Hævn. Hayatında öldüreceği ilk insan olacaktı ve bununla ne hissedeceğini gerçekten merak ediyordu. Sonuçta eziyet etmek be öldürmek iki farklı kavramlardı. Ortak olan tek şey, oluşan bir miktar acıydı.

Zaman akmaya devam ederken, güneş yavaşça yükseliyordu ve en tepeye ilerliyordu. Hævn da öyleydi. Hiçbir çaba, dokunuş olmaksızın, kazanıyor, birinciliğe Doğru emin adımlarla ilerliyordu. Ve hiç bir şey yapmamak onun canını sıkıyordu.

Bir iki maçın daha ardından ilk dörde girdiğinde, sonraki maça çıkmamış, karşısından önce pes etmişti. Sıkılmıştı, ve artık orta sahaya geçebileceğini biliyordu. Beklemeye gerek var mıydı artık?

Birinciyi bilmek, ona bir fayda sağlamayacaktı. Karşısındayken, pes edecek birinin adını, niye gereksiz yere aklına alsındı? Gözleri ile Rez'i bulduğunda, yavaşça, işaret vermiş, çıkışa doğru yürümeye başlamıştı. Elderin konuşması bile umrunda değildi. Zaten yarın orta sahaya geçeceğini biliyordu. Anlık olmadığından durmaya gerek duymamıştı. Aslında, nedendir bilinmez, gereğinden fazla rahattı. Kibirin eline düşmediğine emin olsa da, adına anlam vermediği bir aşırı özgüveni vardı.

Arenadan çıkıp, eve doğru yürürken, Rez ona yetişmeye çalışıyordu. Koşuyordu sabahki gibi.

Yetiştiğinde merakla yüzme bakarken, ne soracağını anlamamak, mallığın işareti olurdu.

UnighedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin