Bölüm 3 : Seçmeler

6.6K 453 136
                                    




Yatakta tavana bakarak uyandım. Biraz bu durumda durarak tavanla bakıştık çünkü daha güneş doğmamıştı! Son 4 ayımı hep düşünerek geçirmiştim, kendimi düşüncelerden arındıramıyordum. Ama bu gün farklı olmak zorunda, bu gün seçmeler var ve ben kendimi ona odaklamak istiyorum. Yatağımdan kalktım, üstüme koyu renk bir gömlek ve altıma da koyu renk bir pantolon geçirdim. Yavaşça odamın kapısını araladım ve koridora çıktım. Annem ve babamın uyandırmamak için sessiz olmaya çalışarak salona indim ve oradan da dış kapıya gelerek dışarıya çıktım. Dışarısı hafif hafif aydınlanıyordu ve güneş dağların ardından bize ışınlarını göndermeye çalışıyordu. Bende hızlı bir şekilde 4 ayımın neredeyse her günümü geçirdiğim yere doğru yöneldim.


Uçuruma sonunda vardım. Vardığımda ise benim her zaman oturduğum yerde babamı bulmayı beklemiyordum. Yavaşça kalktı ve benim omuzlarımı tutarak '' Bu gün seçmeler var ama sen hala kazanamaz isen üzülme. Biz senin yanındayız.'' dedi. Uzaklaşırken '' Baba, siz beni kahvaltıya beklemeyin gelmeyeceğim'' dedim ve ağacın dibine oturdum. Babama baktığımda ise üzgün bir şekilde uzaklaşıyordu.

Düşünürken bir anda aklıma dantianımın oluşmadığı aklına gelince okula nasıl gireceğimi düşünüyordum. Dantian'ı oluşmayan insanlar az olduğu gibi bu dünyada hiç bir değerleri yok sayılırdı. Ölmeye mahkümlardı. Peki ben ne yapacağım bir korkak gibi babamın himayesinde mi yaşayacağım, hep ona mı güveneceğim. Nasıl evleneceğim. Kim dantian'ı olmayan biri ile evlenir ki. Evlendi diyelim ben onu ve ailemi nasıl koruyacağım. Babamdan yardım mı isteyeceğim hep. Hayır lanet olsun HAYIR! O okula girmek zorundayım. Belki bir danışman olabilirim.


Farkında olmasam da gün çabuk ilerlemiş ve güneş en tepeye ulaşmıştı. İnsanlar hararetli bir şekilde konuşurken köyün giriş kapısına doğru ilerliyorlardı. ''Galiba okul seçmeleri için şehirden ustalar geldi. '' Yola koyulayım.'' diye kendi kendime konuştum. Zaten son zamanlarda kendi kendime konuşmaya iyice alışmıştım. Yavaş ve paytak adımlar ile köy meydanına ulaştım. Sınava neredeyse başlamak üzere olduğunu görünce seçmenlerin olduğu sıraya girdim. Şehirden gelen bir usta öne çıkarak ''Seçmenler sırası ile çağıracaklar. İlk aşamada kanını İlit'e (taş gibi bir şey) damlatılacak. 2. aşamada ise neden okula girmek istediklerini ve bir kaç soruyu cevaplayacaklar. Zorunlu olmasa da, son aşamada özel bir şey veya yeteneği varsa onu gösterecekler. Her şeyi açıkladığımı düşünüyorum. Haydi seçmelere başlayalım!''





İlk sıradaki çocuk yavaşça ilerlemeye başlayınca bu çocuğu tanıdım. Zaten köy küçük olduğu için tanımamama imkan yok. Bu çocuk köy reis'inin oğlu Tant'dı. Ve bizim köyümüzün gençleri arasında en yeteneklisi oydu. Tant kendine güvendiğini belli eden bir sırıtış ile İlit'e doğru yürüdü, İlitin yanında bulunan bıçak ile elini kesmiş ve kanını İlit'e damlattı. İlit ilk olarak hiç bir tepki vermedi ama sonrasında yavaşça parlayarak üstünde yavaş yavaş yazılar belirmeye başladı.


İSİM: Tant Tonk

SEVİYE: İsiek 6 %41(doluluk oranı)

POTANSİYEL: Orta

SİMYAGER: Yok

RUH: Yok

RUH AVCILIĞI: Yok

Her şeye rağmen potansiyeli Orta dereceydi. Potansiyel denilen şey ise, bir kişinin, enerjiyi emebilme hızı, anlayış ve kavrama hızı, ilerde takılıp takılmayacağı dar boğazların oranını, yani kısacası, bir insanın erkenden ölmez ise geleceğini gösteriyordu. Bazı istisnalar olsa da, onlar kaideyi bozamadı. Ve potansiyeller 6'ya ayrılıyordu. Küçükten büyüğe Düşük, Orta, Yüksek, Sıradışı, Kutsal ve Eşsizdi. Okuduğum kitaplarda ise Sıradışı'ndan sonrasının oldukça nadir olduğuna dair bilgiler vardı. Buradan, sınıflandırmanın zorluğu biraz olsun anlaşılıyordu.


UnighedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin