Bir çocuk, yavaş tempoda sırtında asılı duran ve çocuk için büyük bir kılıç ile koşuyordu. Terlemiş ve kirli hali ile oldukça kötü görünüyordu. Eğer biri görse onu bu pespaye görünüşü yüzünden azarlar, hatta dövebilirdi. Ama çocuğun koştuğu yer insanlardan uzak bir yoldu. Bu yolda insana rastlamak oldukça zordu. Ama eğer bir insan görseydi, ilk bakışta eğitim yaptığını anlamazdı. Belkide hiçbir zaman anlayamazdı. Çocuk sırtında kılıç ile koşu yaparak kendini geliştirmeye çalışıyordu. Çocuk eğitiminin sonuna doğru yaklaşırken, düzensiz nefes alışları ve titreyen bacakları ile çok yorulduğunu belli ediyordu. Biraz daha yavaş tempoda koltuktan sonra durmuş, ağır adımlar ile yürümeye başlamıştı. Gün batımına kadar yürümeye devam etmişti.
Gün batımı olduğunda çocuk büyük görünen ormanın önüne gelmişti. Ormanın ağaçların kalınlığı ve yüksekliği aşırı derecede fazlaydı. Çocuk bilerek bu ormanı hedefi belirlemiş ve gün boyu o yüzden koşup yürümüştü. Ormana bir kez daha bakıp, içine dalmıştı. Her gün yaptığı gibi hayvanların dikkatini çekmeden bir mağara bulmuş, yüzüğünden yemek çıkarıp yemeğe koyulmuştu. Yemeğini yedikten sonra biraz da olsa dinlenmişti. Eğitimin diğer bölümü için kılıcı sırtından çıkarmış ve duvara yaklaşmıştı. Vücudu kasılırken kılıcı yavaşça kaldırmış ve savurmuştu.
Çatonk!
Bir çarpışma sesinin ardından parmaklarından koluna yayılan uyuşukluğu sonuna kadar hissetmişti. Buna rağmen hızla vurduğu yere baktığında, duvardaki göçüğü görmüş ve tatmin edici bir gülümseme ile kılıcı tekrar kaldırmıştı. Kılıcı bir daha aynı yere vurduğunda, doğal olarak göçükte büyümüştü. Arka arkaya savurmalarını devam ettirmiş, göçüğü eskisine oranla daha çok büyütmüştü. Bunun bedeli olarak kılıcı tutan elleri titriyordu. Ellerindeki uyuşukluğun artması üzerine, elini nerdeyse hissedemez olmuştu. On altıncı sefer zorla bir kez daha kılıcı kaldırdığında, yine duvara vurmuştu. Daha fazla takati kalmayınca kendini bir kenera atmıştı. Eğitimin diğer bölümlerini yapmak için biraz da olsa dinlenmeye koyulmuştu.
Dinlendikten sonra tekrar ayağa kalkmış ve zaman içinde kitaptan öğrendiği ağır kılıç eğitimi için olan duruşları yapmaya koyulmuş. Duruşları yaparken bir yandan da kılıcı savuruş şekillerini ve savunma şekillerini uyguluyordu. Bunları yorulana kadar devam ettirmiş yorulduktan sonra kılıcı sırtına asıp tekrar yere oturmuştu. Kılıç yüzünden tam bir şekilde oturamasa da, oturmuş olması ona iyi hissettiriyordu. Oturduktan sonra yüzüğünden üstünde değişik motifler olan bir kitap çıkarmıştı. Kitap oldukça eski görünsede iyi korunduğu anlaşılıyordu. Kitabı açtıktan sonra içindekileri okumaya başlamıştı. Çok anlayamasa da zamanla birkaç şeyler anlamıştı. Kitap kutsal dili öğretiyordu. Birkaç kelime bile öğrenmek onu oldukça zorluyordu. Öğrenilen her dil zorken, kutsal dili öğrenmek ayrı bir zordu. Her yeni öğrendiği kelimeyi aklında tutmak zorundaydı.
Kelimeler cümleleri, cümleler satırları, satırlar sayfaları getiriyordu. Her sayfada ayrı bir bilgi öğrenmek, onun aklını iyice karıştırmıştı. Daha çok çalışamayacağını anladığında, kitabı tekrar yüzüğüne koymuş ve bir köşeye kıvrılmıştı.
••••••
Hævn eğitime başladığı ilk iki hafta çok zorlanmış, tabiri caizse canı çıkmıştı. Pek bir şey kavrayamamış, gelişememişti. Sonraki üç hafta yavaş yavaş da olsa gelişme gösterebilmişti. İlk zamanlar bir adımı bile kendini zorlayarak atarken, şimdi yavaşta olsa koşabiliyordu. İlk zamanlar sadece bir kez kılıcı savura biliyorken, şimdi on altı defa savurabiliyordu. Bu savurmalar oldukça yavaş olsada onun için büyük bir gelişmeydi. Çocuk bunları düşünürken, yavaşça ayağa kalkmış ve kılıcı kabzasından tutup, yavaşça kaldırmıştı. Sonrasında savurabildiği en hızlı şekilde son defa savurmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unighed
FantasyHer şeyin yalan olduğu, güçlünün güçsüzü ezdiği bu dünyada eşitsizlik,öfke,intikam,sevgi, nefret ve ihanetin arasında kalmış bir adam. Unighed'de bilinmeyen, keşfedilmemiş yerler ile dolu bir yerdi. Ve böyle bir yerde.. İntikam uğruna herşeyini ve...