"Kaçmak mı? Saklanmak mı? Doğrusu gülmemi sağladınız." Hævn'ın ağzından soğuk bir şekilde dökülürken kelimeler, etrafını süzmeyi de ihmal etmiyordu.
Ortaya çıktığında, bunların olacağını biliyordu, işte tam da bu yüzden gülüyordu. Birazdan yapacağı tehtit, gösteriş, gözdağı veya adı her neyse, onun bir süre sakince yaşamasına yeterdi.
Tabi bunun dışında, bir ihtimal daha vardı. Eğer burda yaptığı, aşırı dikkat çeker ve bir tehdit unsuru olarak algılanırsa, hiçte kolay olmazdı hayatı. Önüne taş koyarlar, sakin bir hayat yaşamasına izin vermezlerdi.
Bunları düşünecek vakti yoktu, olsa da düşünmezdi zaten, akışına bırakır, ne olacaksa olurdu.
Birkaç saniyelik düşünce faslından sonra, gülümsemesinin yerini Karanlık bir ciddiyet alırken, yavaşça herkesin duyabileceği şekilde mırıldanmıştı.
"Şimdi, gelelim konumuza. Siz beni hırpalamak istiyorsunuz, bense kurallar ne kadar el vermesede sizi öldürmek!" Ölüm soğukluğuyla mırıldandığı bu kelimeler, oradaki insanların, bedenlerini aşıp, ruhlarına işlemişti resmen. Bi anlık Titremeyen yoktu adeta.
"Ama kurallar işte. Her neyse, size tavsiyem, ne yapacağınıza, önümdeki 6 kişiye ne yaptığımı gördükten sonra karar vermenizdir. Aksi olursa, aynı şey sizi de bekler!" Sağına, soluna ve arkasına attığı bakışlarla yaptığı konuşmada, çoğu kişinin sinirlendiğini görebiliyordu.
Karşısındaki Altı kişi ise, bir volkan misali patlamak üzereydiler. Sebebi ise belli. Hævn onlara saldıracağını belirtmiş, alttan alttan ise hiçbir karşılık veremeyeceklerini söylemişti. Bir insan buna nasıl sinirlenmezdi ki?
"Ne diyorsun l-" cümlesini bitiremeden bırakmak zorunda kalan kişi, altılının liderinden başka biri değildi. Tam konuşurken, Hævn kaybolmuş, arkasından ise ince bir sızı hissedilmişti.
Elini bacaklarının belirli kısımlarına atan adam, Eline kan gelmesi ile ilk olarak endişelense de, yaranın hafif olmasını görmesi ile tekrar aptalca gülümsemesini yüzüne takınmıştı.
"Tüm gücün bu kadar mı? Bu kadarcık mı yaralayabileceksin beni?"
Bu sözler üzerine, Hævn bir süre durup baksa da, elindeki siyah Kılıç ile altılıya saldırmaya devam etmişti.
Hızı karşısında karşılık vermeyen altılıya gelen üç kişilik desteğin dışında, etraftan onlar için yardıma gelen kişi yoktu. Tedirgin oldukları belliydi. Ters bir şey olabileceğini düşünüyorlardı.
Üç kişini gelmesinden, çok değil bir dakikadan biraz fazla bir süre sonra, altılının lideri birden yere odun parçası gibi yapışırken, dediği tek şey 'bedenimi kıpırdatamıyorum' olmuştu.
Bunun ardından arka arkaya yere düşerken karşılık bile veremeyen sekiz beden takip etmişti. Yere boy boy dizili bedenlerin yanında sakince duran Hævn'ın görüntüsü ise hem nefes kesici hemde korkutucuydu.
"Kararınızı verdiniz mi? Saldırıyor musunuz, gidiyor musunuz? Ama unutmayın, saldırırdı da felç kalırsanız, sizi hiçte iyi cezalar beklemiyor!"
Onca kişi bu sözlerin ardından yavaş yavaş geri çekilirken, ortamda tek gülümseyen kişi, bedenlerin yanında dimdik duran gençti.
Bu genç, Dokuz kişilik, ondan güçlü bir grubu etkisiz hale getirmesi yalnızca iki dakika kadar sürmüştü.
Oldukça kısa olan bu süre, onların geri çekilmesi için yeterliydi. Sözlerinden de hiçbir kuşku duymamışlardı. Sözlerini yapabilecek, manyağın tekiydi. Aklını yitirmiş olsa da hala zeki ve güçlü olan bir deliden farkı yoktu. Onu kışkırtmak, iblisleri kışkırtmaktan beterdi. Belki onlardan da daha kötü..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unighed
FantasyHer şeyin yalan olduğu, güçlünün güçsüzü ezdiği bu dünyada eşitsizlik,öfke,intikam,sevgi, nefret ve ihanetin arasında kalmış bir adam. Unighed'de bilinmeyen, keşfedilmemiş yerler ile dolu bir yerdi. Ve böyle bir yerde.. İntikam uğruna herşeyini ve...