Bölüm 43: Küçük Kraliçe

2.5K 218 22
                                    

Ayak sesleri uzun koridorda yankılanıyordu. Ağır adımların sesi koridorda yankılanırken, ortam oldukça sessizdi. Öyle ki adım sesleri olmasa, insanlar kendilerini zorlayarak kan akışlarının seslerini duyabilirdi.

İki kişi uzun koridorda sessizce yürürken, biri oldukça sakinken, diğeri hem heyecanlı hemde biraz korku doluydu.

Bu kişilerden sakin olan Chao iken, heyecanlı ve korku dolu olan ise Aruisdi.

Aruis annesinin durumu hakkında konuşup bir tedavi bulma konusunda haycanlıyken, adamın onun teklifini kabul etmeyeceğinden korkuyordu.

Tabiki tek korkusu bu da değildi.

Asıl korkusu annesini iyileştirebilecek hiç bir şey olmamasından kaynaklanıyordu. Qstu da ona durumun umutsuz olduğunu söylerse, artık ümidini kesip, kendisini kandırmaması gerektiğini düşünüyordu.

Ayrıca ilgilenmesi gereken bir halkı, birde taht için kendisine oldukça kötü davranan abileri ile ilgilenmeliydi.

Annesi hastalandığından beri onun tahta geçemeyeceğini söyleyip dururlarken, onu bu işten vazgeçmesi için tehdit ediyorlardı. Hal bu ki onlarda Krallığın başından beri tahta kadınların geçtiklerimi biliyorlardı.

Bir odanın önüne geldiklerinde, heyecandan elleri titriyordu. Chao ise bunu gördükçe gülümsüyor, arkadaşının ne kadar şanslı olduğunu düşünüyordu.

Geldikleri kapı, Qstu'nun özel odasının kapısıydı. Müzayede bitmişti ama Chao ona haber vermiş, onu beklemesini rica etmişti.

Tabi ki bu görüşmeyi sadece Aruis ve annesi için yapmıştı. Başka hiç kimse için böyle iyilik meleği rolüne bürünmezdi. Önem verdiği sayılı şey vardı ve onlardan biri de borçu olduğu kimselerdi. Tabiki parayı da unutmaması gerekirdi. Kim parayı sevmedi ki?

Kapı yavaşça aralandığında, Aruis ve Chao yavaşça içeri girmişti. Aruis girerken sırtı ona dönük sandalyesinde oturan adamı görmüştü. Adamın arkadan bakıldığında bile oldukça yaşlı olduğu anlaşılıyordu. Kambur sırtı ve beyazlaşmış saçları ile, oldukça boğuk bir hava oluşturuyordu. Son demlerinde olan, huysuz ihtiyarlar gibi bir havası vardı.

Qstu ise kapı açılıp kapandığında yavaşça ayağa kalkmıştı. Statüsü ondan yüksek olsada herkese saygı gösteren bir adamdı. Birini Selamlamak için ayağa kalkmak onun onurunu zedelemezdi.

"Hoş geldiniz Kraliçe"

Qstu ayağa kalkıp sırtının ve bilinin imkan sağladığı kadar referans yapmıştı. Yapmıştı aslında ama o Aruisi mahçup ettiğinin farkında değildi.

Aruis karşısında eğilen yaşça ve statü bakımından oldukça büyük olan adamın karşısında eğilmesine hem şaşırmış, hemde mahçup olmuştu. O da hızla eğilip konuşmasına başlamıştı.

"Merhaba Kıdemlim!"

Gür bir sesle bunları söylerken, içinden Tanrı'lara adamın isteğini kabul etmesi için yalvarıyordu.

Qstu karşısındaki kıza gülümserken, oldukça samimiydi. Ama öyle görünmesi, kızın her istediğin yapacağı anlamına da gelmiyordu. Bu dünyada çıkar ilişkisi vardı ve kimse karşılıksız bir şeyler yapmaya gönüllü değildi.

Aruis ise bunu tabi ki biliyordu. Hele ki annesi hastalandıktan sonra, ona düşman olanlardan sonra...

Aruis, Qstuya bakarken yavaşça yutkundu ve aklında söyleyeceklerini tarttı.

"Efendim lafı uzatmayacağım. Siz şu anda simya konusunda önde gelen isimsiniz. Bu yüzden burdayım. Ben annem için yanınıza geldim.

UnighedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin