Gelişim.
Kimi için hayatta kalma biçimi, kimi içinse, zenginlik ve refahın anahtarı. Herkes için farklı anlamlara ve amaçlara önderlik eden bir araç. Ama değişmediği, herkesçe bilinen bir tarafı var.
Mutlak otorite.
Gelişimin, mutlak iradesi.
İnsanların, duyguları, istekleri, düşünceleri olmasaydı, gelişim sadece hayvanlar için orman kanunları geçerli olduğundan, yaşam için gerekecekti.
Ancak insan, güçlenme, hükmetme, iktidar sahibi olma, zevk ve bunun gibi şeyler için, otorite olarak adlandırılan, yasak ve kuralların bir nebze geçerli olduğu, sistematik sınırlayıcı yerler oluşturdu. Doğasından ayrıldı, zarar verdi, karşılık olarak zarar aldı. Doğayı yıktı, doğasını reddetti, meydan okudu, güçlenmek istedi. Ne içindi? Bu başkaldırış, bu insan sınırlarını aşma düşüncesi nereden doğmuştu?
Kimi hayatta kalmak için olduğunu söyler. Hayvanların ve diğer canlıların elinde ölmemek için, 'önder', 'ata', 'ilk gelişimciler' olarak adlandırılan kişiler, hikayelere göre, zorlukları aşmak, insanları hayatta tutmak, ölmemek, 'kurtarıcı' olmak için gelişim yolunu insanlar için araladı. Hikaye bu kadar basitken, allandırıp, pullandırmak gelecek nesillere kaldı. Ama her hikayede olduğu gibi bu sadece...
Yalanlardan ibaretti.
Bir aldatmaca, göz boyama yoluydu. Aynı iyilik ve kötülüğün adlandırılması gibi...
Gerçek kesinlikle daha farklıydı. Yani en azından öyle olmalıydı.
İnsan bencil, kibirli, arzu sahibi bir varlık olduğundan, kimse o zamanlarda insanları kurtarmak için bir yol düşünmezdi. Herkes kendi götünü kurtarmak için uğraşırdı. Öyle ki, bu anne ve çocuk ilişkisinde bile böyleydi. Nasıl olsa, ölüm oranın çok yüksek olduğu o zamanlarda, anne kurtulursa, çocuk tekrardan doğardı zaten. Bir Can için ana maddeyi yok etmeye gerek yoktu değil mi?
İlk 'önder', 'ata' belkide çok zor bir durumdaydı, götünü kurtarmalıydı, veya başka bir kişisel sebepten, bi sebeple gelişimi bulmuştu. Ve Hævn emindi ki, gelişimi bulduğunda, bunu kimseye öğretmek istememişti. O üstünlük duygusu, hükmetme arzusu, bunu sağlamıştı. Ama zamanın şartları, belki de insanların ısrarları, kelime oyunları onu bu düşüncesinden vaz geçirmişti.
Nasıl olsa, tek bir kişi, o zamanda kolay kolay hayatta kalamamalıydı değil mi? Veya insanlar, o zamanda güç etkisi olan, kelimelerin etkisiyle, ikna edebilmiştir. Bir şekilde, nasıl olursa olsun, gelişim hızla yayılmış, insanlık güçlenme dönemine girmişti.
Herkes gelişim için uğraşırken, kapılar arka arkaya aralanmış, insanlar keşfettiği çoğu şeyi kendine saklamıştı. Ama büyük ihtimal, hükmetme arzuları olan bazı kişiler, arzularını bastıramamış, harekete geçmişti. Veya başka nedenlerden insanlar birleşmek zorunda kalmıştı.
Sistemler yavaş yavaş kurulmaya başlamış, belkide gruplaşmalar başlamıştı.
Yavaş yavaş oturmaya başlayan aile kavramı ve soy kavramları, ayrılıklara sebep olmuştu. İnsanlar en azından, yakın gördükleri aileleriyle, keşfettikleri şeyleri paylaşmıştı.
Ama zaman içinde, hiçbir şey saklı kalmazdı. Bilgi açlığı, güç çağrısı, insanlara olmayacak şeyler yaptırmış, insanlar birbirine düşmüştü. Veya belkide daha kötüsü.
Yinede bir şekilde, düzendeki bozukluğu fark eden insanlar, karşılıklı bilgi alışverişleri yapmak için anlaşmış, yavaş yavaş kurulan düzenle, küçük topluluklar olarak gelişmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unighed
خيال (فانتازيا)Her şeyin yalan olduğu, güçlünün güçsüzü ezdiği bu dünyada eşitsizlik,öfke,intikam,sevgi, nefret ve ihanetin arasında kalmış bir adam. Unighed'de bilinmeyen, keşfedilmemiş yerler ile dolu bir yerdi. Ve böyle bir yerde.. İntikam uğruna herşeyini ve...