Booomm!
Büyük kılıç duvara ulaştığında, büyük bir uğultu çıkarmış ve patlama sesi duyulmuştu. Mağarada sesin eko yapması nedeniyle ses çok çıksada, girişinde hiçbir ses duyulmamıştı.
Kılıç duvara vurup, sertçe geri sektiğinde, Hævn elini az da olsa yaralamıştı. Kılıcın geri tepmesinin zar zor kontrol edebilmişti. Kılıcın geri tepmesi yüzünenden elleri hala titrerken, kafasını kaldırıp vurduğu yere dikkatlice bakmıştı.
Duvarda örümcek ağı gibi çatlaklar küçükte olsa belli oluyordu. Duvarda oluşan yumruk kadar göçüğü görünce Hævn şaşırmıştı. Vurabildiği en iyi şekilde vurmasada, yinede sert vurmuştu. Ama bu kadar göçük olmaması lazımdı. Daha büyük olmalıydı. En azından kafa kadar olmalıydı göçük. Bu kadar küçük olmasının nedenini anlamamıştı.
'Büyük ihtimal büyü ile korunduğu içindir. Yoksa böyle olmaması gerekiyordu' diye düşünmüştü. Ardından tekrar kılıcını kaldırmış ve en hızlı şekilde kılıcı savurmuş, bütün gücünü kullanmıştı.
Booommm!
Kılıç duvara ulaştığından daha büyük bir sesle beraber, daha büyük bir geri tepme oluşturmuştu. Hævn kılıcı elinde tutmakta zorlanmış ve kılıç elinden fırlamıştı. Ellerinin içinde küçük küçük yaralar oluşmuş olsada o bunu umursuyor gibi durmuyordu. Sadece vurduğu yere odaklanmıştı. Oradan bakışlarını ayırmıyordu. Yüzündeki şaşkınlık ise çok açık bir şekilde belli oluyordu. Vurabildiği en iyi şekilde vursada, az önceki vuruşundaki göçükten sadece biraz daha büyük bir göçük bırakabilmişti. Büyü dizilimlerinin böyle etkileri olduğunu bilmiyordu. Bu kadar kötü bir sonuç vermemeliydi.
Mezarın kapısını kolayca açamayacağını anlamıştı. Eğer girişteki kapıyı bile zar zor açacaksa, mezarda nasıl ilerleyecekti? Tuzaklara nasıl karşı koyacaktı? Bunları hiç ama hiç bilmiyordu ama risk almaya karar vermişti. Ona göre risk olmadan iyi şeyler elde edilemezdi. Risk hem kazancı arttırıyor, hemde işin içine biraz heyecan katıyordu.
Uğraşmasını gerektiğini anladığında kılıcı yaralı avucuna geri almıştı. Çok büyük yaralar olmasada kılıç tutmasını zorlaştırıyordu. Ağır kılıcı kullanırken ellerinin de yorulduğunu düşünürsek, şu an o küçük yaralar bile sorunlar yaratıyordu.
Ancak ilk günkü gibide değildi. Vücudu gelişmiş ve zorlamalardan dolayı sınırlarını bir kaç kez kırmıştı. Sınırlarını kırması nedeni ile gelişmiş ve güçlenmişti. Ne ayakları çok büyük sorun yaşıyordu şu an, nede eskiden kılıcı kaldıramayan elleri. Fiziksel gücü çok artmasada gelişim yapan kişilerden bi haylice fazlaydı.
Kılıcı kaldırmış bir kez daha vurmuştu duvara. Yine çok büyük bir hasar vermesede, göçük büyümüş ve derinleşmişti. Elleri ise biraz daha kötü bir hale gelmişti. Ama buna rağmen merakı gittikçe artıyordu. Burası bile onu bu kadar zorluyorsa içerisi daha da zor olmalıydı. Bu kadar zor bir yerde ise güzel şeyler bulabileceğini düşünüyordu. Tabi bunlar sadece bir aldatmaca da olabilirdi. Veya içerde hiçbir şey de olmayabilirdi. Bunu bilemezdi ama o görmek istiyordu.
Kılıcını kaldırıp bir kez daha vurmuştu. Sonra bir kez daha... Bir kez daha... Bir kez daha.
Elini kaldıracak gücü kalmayıncaya dek, enerjisi bitene dek vurmuştu koca kılıcı duvara. Sonra ise bir köşeye geçmiş dinlenmeye başlamıştı. Enerjisini dolduruyordu. Enerjisini doldurduktan sonra ise yinede yorgundu. Kılıcı kaldırmaya çalışmadı, bunun yerine, ağır kılıç ile ilgili duruşları ve savaş stilini öğrenmeye koyulmuştu. Onları yaptıktan sonra ise her gün yaptığı gibi kutsal dile çalışmaya başlamıştı. Kelimeleri ezberliyor, dilin yapıların öğreniyordu. Bu gün ise bir şey öğrenmişti. Kelimelerin bir anlamı olmasada onlara enerji ile besleyerek içine bir anlam katabiliyordun. Bu sayede herkes anlayamıyordu. Sadece kutsal dilin kelimelerine enerji yükleyebilmek ise kötüydü. Normal dilde de yapabilseydi, çok işine yarayabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unighed
FantasyHer şeyin yalan olduğu, güçlünün güçsüzü ezdiği bu dünyada eşitsizlik,öfke,intikam,sevgi, nefret ve ihanetin arasında kalmış bir adam. Unighed'de bilinmeyen, keşfedilmemiş yerler ile dolu bir yerdi. Ve böyle bir yerde.. İntikam uğruna herşeyini ve...