Surların kapısından yavaşça içeriye giren bir at arabası vardı. Normal at arabalarından daha büyük ve daha ihtişamlı olan bu araç, yolda ilerledikçe, at arabasını gören insanlar eğilip selam veriyorlardı.
Saygıdan mı, yoksa güce olan boyun eğme halinden mi bilinmez, insanlar aracın içinde bir Tanrı varmışçasına hareket ediyorlardı. Aracı uzaktan gören insanlar hemen yoldan çekiliyor, ve araç geçene kadar eğik duruyorlardı.
Araç yavaşça şehrin içinde ilerlemiş, küçük bir suru daha geçerek, şehrin merkezinde bulunan ihtişamı bir Sarayaya doğru ilerliyordu.
Bu saray oldukça büyüktü ayrıca göz alıcıydı. Mor ve mavi renginde olan bu Saray'ın görünüşü, insanı ister istemez büyülüyordu. Renklerin uyumu ve mimari olarak Harika tasarımı ile, herkes böyle bir yerde yaşamak isterdi.
Araç yavaş yavaş ilerlemiş, saraya uzanan merdivenlerin önünde durmuştu.
Hemen merdivenin önünde olan birkaç hizmetliden biri kapıyı açmış, beklemeye koyulmuştu.
İçeriden ilk çıkan Yeşim kıyafetler içinde olan bir kız olunca, hizmetliler hemen referans göstermiş, kız onlara işaret verene dek iki büklüm durmuşlardı.
Kızın ardından çıkan ikinci kişi ise yüzü asık, kambur yaşlı bir adamdı.
Hizmetliler ise onu gördüğünde oldukça şaşırmışlardı ancak şaşırmaları edilmemelerinin önüne geçememişti. Hafifçe eğilmişler, selam verip kalkmışlardı.
Kambur adam hızla kızın yanına geçmiş, onun ile birlikte saraya bakmaya başlamıştı. Onun gözlerinde Saray'ın ihtişamı ile oluşan pırıltılar varken, yanındaki kızın gözlerinde hüzün görülebiliyordu.
Bu sırada ise araçtan bir kişi daha inmeye başlamıştı. Yaşına göre kalıplı olan bir çocuk, büyük bir adamı andırıyordu. Oldukça küçük olmasına rağmen gözlerinde hiçbir etkilenme işareti yoktu. Duygusuz gözleri, hizmetlilerin içlerini ürpertmişti.
Hizmetliler bu çocuğu tanımadıkları için hızla baş selamı vermişler beklemeye koyulmuşlardı.
Sonrasında araçtan inen genç, yetişkin olmaya yaklaşmış bir kişiydi. O ise bir önceki çocuk gibi değildi, oldukça etkilendiği belli oluyordu.
Ardından inen çocuk ise ortancaları gibi duruyordu. Küçük yüzü şaşırmasından dolayı şekilden şekile girerken, ikisi de küçük çocuğun arkasına geçmiş, saraya doğru etkilenmiş bir şekilde bakıyorlardı.
Küçük çocuk ise oldukça ruhsuz bir hal ile kafasını eğmiş, uyukluyor gibi bir hale bürünmüştü. Sanki batmakta olan güneşin ışıkları onu rahatsız ediyormuş gibi pelerinin şapkasını kafasına örtmüştü.
İlk olarak inen kız, yani Aruis, eliyle saraya doğru işaret etmiş, 'buyrun' diyerek önden ilerleyerek yol göstermeye başlamıştı.
Aruis önde, diğerleri arkada olmak üzere, ilerlerken hizmetliler en arkadan onları takip ediyordu.
Saraya giren grup, salon gibi bir yere geldiklerinde durmuşlardı. Koridor boyunca ilerlerken, koridordaki heykeller, tablolar, ve Kraliyet Ailesi'nin soyundan olan insanlarının fotoğraflarını gördükçe etkilenen iki kardeş, sık sık hayret nidaları ile ilerlemişlerdi.
Kambur adam ise bazı tablolara hayret ile bakıyor, etkilendiğini belli ediyordu. Grupta tek ilgisiz olan, en başından beri başı eğik olan en genç çocuktu.
Hizmetliler ise gittikçe onun bu saygısız hallerine sinirlenmeye başlamışlardı, ancak Kraliçenin misafiri olduğu için susuyorlardı. Gücendirmeyecekleri bir insan olduğu belliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unighed
FantasyHer şeyin yalan olduğu, güçlünün güçsüzü ezdiği bu dünyada eşitsizlik,öfke,intikam,sevgi, nefret ve ihanetin arasında kalmış bir adam. Unighed'de bilinmeyen, keşfedilmemiş yerler ile dolu bir yerdi. Ve böyle bir yerde.. İntikam uğruna herşeyini ve...