Uykudan kalktığımda, mağaranın girişine gittim ve dışarıya baktım. Güneş çoktan batmış, yerini ise ay devralmıştı. Tekrar mağaraya girdim ve dünden kalan kurdu yemeye başladım.
Yemek bittikten sonra dünkü gibi bit olay yaşamak istemediğim için meditasyon durumuna geçtim. Geyik ve kurdun çekirdeklerini kullanmak istiyordum ama benim bilmediğim etkenler olabileceği için kullanmadım. İlk önce babama danışmalıyım, onun dediklerine göre kullanırım veya kullanmam. Zihni'mi boşalttım ve ardından meditasyona başladım.
Henda'nın Gözünden
Çıldırmak üzereyim. O, eve gelmeyeli neredeyse 1 hafta oldu. Onun için turnuvaya katılmamış ve orta sahaya geçmemiştim. "Ama ben onun umrunda bile değilim!" Diye bağırdım. "Lanet olsun Hævn! Aklımdan çıkmıyorsun. Nerdesin?" Sonunda onun için ağlamaya da başladım. Ama ben onun umrunda bile değilken, neden onun için ağlıyorum?
Ve sonunda bir karar verdim. "Ben onun için bir hiçsem, oda benim için bir hiç" (kendi kendine triplendi :D) Ardından ise çalışmaya başladım. Bir sonraki turnuvayı kazanmalıyım.
#>#>#>#>#>#>#>#>#>#>#>#>#>#>#>#
Bir çocuk daldan dala zıplıyor, eğleniyormuşçasına gülüyordu. Arkasında ise onu kovalayan üç tilki vardı. Bu çocuk kırmızı gözlü ve yapılıydı. Yüzü net olarak belli olmuyordu. Kahkahası ise dalga geçer gibiydi. Bu çocuk küçük olmasına rağmen ormanda yaklaşık bir buçuk ay geçirmişti. Kimi günler aç kalmış, kimi günler ise susuz. Sonradan akıl edebilmesi sayesinde susuz kalmamak için yaşadığı yere tam 4 gün boyunca su taşımıştı. Yakınlarda rastgele bulduğu su kaynağı sayesinde, büyük yapraklar kullanarak taşımıştı.
Son günlerde ise aç kalmamak için ormanda bulduğu, risk alarak öğrendiği yenilebilir meyveleri toplamış ve stoklamıştı. Ormanda avladığı hayvanları ise nasıl oluyorsa hemen yiyordu. Avlanırken bazen kolay geçiyor, bazen ise bir tarafını zor kurtarıyordu. Birkaç defa ağır yara almıştı. Hatta bir yarayı kendisi dikmek zorunda kalmıştı. İp bulamayınca ise hayvan derilerini çok ince keserek kendince ip yapmış ve sivri, küçük bir taşa bağlayarak dikmişti.
Yarası kapanalı neredeyse bir hafta olduğu için rahatlıkla hareket ediyordu. Onu kovalayan beş tilkiyi şaşırtarak tek tek avlıyordu. Beş tane olan tilkiler ise şu an üç taneydiler. Az da olda edindiği tecrübe sayesinde hepsi ile savaşmıyor tek tek avlıyordu.
Tilkiler çocuğu gözden kaybedince ise durdular. Etraflarına bakınıp çocuğu aralarken, arka tarafta olan tilkinin başı yerinden ayrıldı ve yere düşerek tok bir ses çıkardı. Geriye kalan iki tilki sinirlenmişti. Bir arkadaşları daha ölmüştü. Çocuğa bakınırlarken, çocuk bir ağacın üstünden atlayıp yere inmiş ve tilkilerin önünde duruyordu.
Tilkiler sonunda ona saldırabilecek bir fırsat bulduğu için koşmaya başladılar. Tilkiler koşarken çocuk az da olsa çatlaklar olan kılıca bakıyordu. Tilkiler çocuğa atıldığında, çocuk birinin saldırısından sıyrılıp bacaklarına saldırı yaptı. Tilkinin 4 bacağında koparken, diğer tilki çocuğun sırtına bir pençe saldırısı yapmıştı. Yaptığı saldırı çocuğun sırtı ile buluşurken, tilki şaşkındı. Çünkü saldırı çocuğa anca çizik atabilmişti. Tilki kaçarken yaralı arkadaşını hiç umursamadı. Kendi canının derdine düşmüştü.
Çocuk kaça tilkiyi hiç umursamadan, ayakları olmayan tilkiye döndü. Boynuna doğru kılıcı savurdu ve üstüne gelmeyecek bir yerden kanın fışkırmasını izledi. Bacakları olmayan ve kafasız tilkiyi diğer tilkiler gibi yüzüğe koydu.
Çocuk yürürken 'bu günlük bu kadar yeter' diye düşündü. Kaldığı yere doğru girmeye başlarken aniden durdu.
#<#<#<#<#<#<#<#<#<#<#<#<#<#<#<#
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unighed
FantasyHer şeyin yalan olduğu, güçlünün güçsüzü ezdiği bu dünyada eşitsizlik,öfke,intikam,sevgi, nefret ve ihanetin arasında kalmış bir adam. Unighed'de bilinmeyen, keşfedilmemiş yerler ile dolu bir yerdi. Ve böyle bir yerde.. İntikam uğruna herşeyini ve...