Bölüm 61: Misafir

1.7K 148 17
                                    

Düşünebilen her varlık. Belirli kriterlerin arasında sıkışıp kalacak.

Çünkü düşünceleri ile beraber söz geçiremedikleri duyguları, kendilerini aşmalarını, kriterlerin arasında sıkışıp kalmalarına neden olmaya devam edecek.

Bu varlıklar sözde var olan melekler, kötülüğü temsil eden şeytan ve iblisler, veya küçük, güçsüz ama çok olan insanlar olabilirdi. Bunun yanında, düşünebilen hayvanlarda vardı tabi ama onlar aynı kefede değillerdi işte. Düşünselerde, çoğu doğuştan onlara armağan edilen içgüdüleri ile hareket ederdi. Çok ama çok azı düşünce ve duygularıyla harekete geçer, bu harekette zaten onları hayvan olmaktan belki öteye belkide beriye götürürdü.

Düşünce, düşünmek her insan için gerekli ama bir o kadar zararlı olan tek şeydi. Bunun olmasını sağlayan tek şey ise, duygulardı. Düşüncelere karışan, o saçma duygular. Her düşünen ve düşünceleri ile harekete geçen varlığı, prangalarla bağlayıp dipte tutan o duygular.

Çoğu kişiye göre, bir lütuftur duygular. Tanrı'ların bir hediyesi!

Halbuki Tanrı'nın varlığından bile tam emin olamayan onlar, Tanrı'ları oluşturmuşlardı. Kendi Tanrı'larını! Kendi düşüncelerinden ve duygularından doğan şeylere tapan aciz varlıklar.

Tabi tek Tanrı'lara tapmazlardı.

Kimi zaman kendileri bile kabullenmeselerde, kendileri gibi olanlara taparlardı.

Taptıkları bir lider olabilirdi. Onlardan daha iyi olduklarını düşündükleri, onun yolundan yürüyen bu insanlar, zamanla tapmaya başlamışlardı inandıkları liderlerine.

Veya bir kız, sadece güzel olduğundan tapılan bir kız.

Bir para, toprak, kıyafet, bazen de bir taş veya heykel.

Düşüncelerini bir nebze olsa da kontrol edebilen bu insanlar duyguları yüzünden neler yapmıyor ki.

En basitinden, öfkeye kötü derlerdi. Öfkeli insan hata yapardı. Kötüydü öfkeli olmak, tabi bunları bile duygularıyla düşünmüş, onlarla söylemiş olan kişiler için bir ironi değildi tabi ki bunlar.

Halbuki, 'sevgi', 'sevmek' denilen duygu, 'öfke'den daha kötüydü. Daha zehirliydi. Öfke, insanı yavaş yavaş zehirlerken, bunu hissedebilir, görebilir, engelleyebilirdin. Ama sevgi?

Sevgi insanı öyle bir zehirlerdi ki, zehirlendiğini bile anlayamaz, onla yönetilerek geçirirdin hayatını.

Öfkeli insan hata yapacağını bilirdi, ama bunu durdurmak için ekinden bir şey gelmezdi. Öfkeliydi çünkü, gözü bir şey görmüyordu. Ama zamanla, yaptığı hataları bir şekilde telafi edebilir, açtığı yaraları sara bilirdi.

Sevgi de ise bu daha farklı. Seven bir insan, hata yaptığını bile fark edemez, anlayamadan yapardı. Bu belki daha masum görünebilirdi belki ama bu o insanın yüzeyselliğinden başka hiçbir şeyi göstermezdi. Yaptığı hataları, göremeyen, kör bir insan, bilmediği hataları nasıl telafi edebilirdi ki?

Aslında düşününce sevgi daha zararlıydı. İnsana belki de istemeden, fark ettirmeden onca telefi edilemeyecek hatalar yaptırıyor, insanın bir kez daha duygularını aşamayacağını gösteriyordu.

Öfke bu şekilde belki sevgiden daha zararsızdı ama o da zarar veren bir şeydi sonuçta. Sevginin daha kötü olması hiçbir şekilde değiştirmiyordu bunu değil mi?

Duygular her zaman zararlı ve engelleyici şeyler olarak kalmaya devam edecekti gelişmek isteyen varlıkların önünde.

Her duygu birbirinden farklı şekilde zararlıydı. Mesela açgözlülük..

UnighedHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin