Dean'den:
Motel odasına girip kapıyı sertçe kapamıştım.
Kai yerinde sıçrayıp uyandığında hemen yastığının altındaki silaha yöneldi.
"Sakin ol şampiyon, yalnızca benim."
"Kusura bakma." Diyerek saçlarını geriye doğru attı. "Dün gece şu işlerden dolayı pek uyuyamadım."
"Yeni bir cinayet oldu, bu sabah oraya gittim."
Sandalyelerden birini çekip oturduğumda Kai beni dikkatle süzmüştü.
"Dean sen iyi misin? Çok sinirli gözüküyorsun."
"Sinirliyim çünkü. Kai bu kasaba beni delirtecek. Normalde çoktan buradan gitmiş olmamız gerekirdi ama yaratıkları öldürdükçe yenileri türüyor. Sanki onların kutsal toprağına girmiş gibiyiz."
"Farkındayım, sürekli insanlar ölüyor ve bu rahatsız edici."
"Bunlardan en kötüsü de onlara engel olduğumuz halde insanların bir halt beceremediğimizi düşünmesi..."
"Dean senin sinirinin nedeni başka, anlat hadi."
"Okulda Katherine ile karşılaştık ve sanki bir bok yapamıyormuşum gibisinden bana imalarda bulundu. İnsanları kurtarmak için neler yapıyoruz ama aldığımız karşılık beni deli ediyor."
"Dean sen normalde böyle şeylere takılamazsın, şimdi niye böyle oldun?"
"Katherine'e bunu yapanı bulduk ve öldürdük, sonuç ne? Hiçbir halt beceremeyen insanlar olduk."
"Bunu duymak mı yoksa bunu Katherine'den duymak mı sinirini bozdu?"
Kai'ye saçmalama dercesine bir bakış attığımda hala daha dediğinde ısrarcı gibiymişçesine bana bakıyordu.
"Bunla ne alakası var şimdi? Kim demiş olursa olsun durum bu değil mi?"
"Dean bunu sen kafana takmazsın normalde. Bak biz onu öldürdük, daha bir çok yaratığı da öldürdük. Bunu düşün."
Elimi yan taraftaki dolaba atıp içinden bir bira çıkardım.
"Bunun bir sonu yok Kai, eğer öyle düşünüyorsan yok."
"Öyle düşünmüyorum. Ama elimizden geldiğince buna engel oluyoruz işte."
"Kai çok gençsin sen, çok görmemişsin. Kötü şeyler yaşamamışsın. Yerinde olsam bu şeyi bırakıp eski hayatıma geri dönerdim."
Kai alaycı bir şekilde güldüğünde gözlerimi ona çevirmiştim.
"Bir keresinde bir adam bana aynen şunu demişti. 'Eğer bir kere bu işe girdiysen, istesen de çıkamazsın.' Şimdi o adam bana bu işi bırakmamı mı söylüyor?"
"Kötü şeyler yaşamadan, sevdiklerini kaybetmeden bu işi bırakmanı önerdim sadece. Çünkü hepimizin sonu bu, hiçbir zaman değişmeyecek bir kanun gibi. Avcıların kanununun başında 'Kimseyi sevme çünkü kaybedersin' yazıyor."
"O zaman beni niye yanına aldın?" Dediğinde şaşkınca ona bakmıştım. "Niye birini istedin yanında."
"Tek başına olduğun zaman daha da zorlanırdın çünkü. Çok pervasız hareket ediyordun ve seni frenlemem gerektiğini düşündüm."
"Şimdi de bana git mi diyeceksin yani? Öğrettiklerin bitti mi cidden?"
"Bu işlerde sürekli yeni şeyler öğrenirsin. Mesela bende senden çok şey öğrendim. Aceleci davranmanın zararlarını, acemi olmanın sonuçlarını filan... çünkü ben hiçbir zaman acemi olmadım, ben bununla doğdum. Sekiz yaşında silah tutuyordum ve hedefi 12'den vurabiliyordum. 11 yaşında bir kurtadamı öldürmüştüm. 13 yaşında omzum çıktı çünkü yaratıklardan birisi beni merdivenlerden aşağı itmişti. Ben bununla doğdum Kai, acemi veya aceleci olacağım bir zaman yaşamadım. Ben bu işe bulaşmadım bu iş gelip benim üstüme yapıştı ve debelensem sadece daha da dibe batarım. Bence sen sen ol, benimle birlikte batmamaya çalış. Çünkü sonuçları seni bayağı zorlayacaktır."
Kai birkaç saniye öylece baktı yüzüme. Boş boş, sessizce...
"Ne var biliyor musun Dean, bu uyarıyı yapmak için çok geç kaldın çünkü ikimizde biliyoruz. Bende bu işe çoktan battım."
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hunt You Down
Fanfiction"Dostum bu kasaba yaratıklardan oluşan bir hayvanat bahçesi gibi." "Anlaşılan uzun süre burada kalmak zorundayız." ....