20. bölüm

503 51 16
                                    

Katherine'den

Evi toplarken koltuğun kenarında bir kolye bulmuştum.

Dün Alan'ın oturduğu koltuğun kenarına sıkışmıştı

Telefonumu elime alıp dedektifin numarasını buldum hızlıca.

"Efendim Katherine."

"Alan şey diyecektim, sanırım kolyeni bizde  düşürmüşsün."

"Ciddi misin? Sabahtan beri onu arıyordum bende."

"Bulduğuma sevinmiş olmalısın."

"Kaybettim sanmıştım, her neyse birazdan size uğrar alırım. Umarım müsaitsindir."

"Müsaitim evet."

"Tamam az sonra orada olurum."

Telefonu kapadığımda saçma bir şekilde güldüğümü fark etmem birkaç  saniyemi almıştı.

Malia'nın anlattığına göre dün gece beni odaya da Alan taşımıştı.

Tamam oldukça kibar ve düşünceli birisiydi.

Ve sanırım ondan biraz etkilendim.

Etrafı toplamaya devam ettikten sonra kendime bir kahve yapmıştım.

Tam da o sırada kapı çalmaya başlamıştı.

Hızlıca gidip kapıyı açmıştım.

"Sürekli seni rahatsız ediyorum değil mi?"

Bunu derken yüzüne sevimli bir gülümseme yerleştirmişti.

"Sorun değil rahatsız olduğum söylenemez."

Ona elimdeki kolyeyi uzattığımda bir süre kolyeye bakmıştı.

"Resmen bir an önce git dedin bana."

"Alakası bile yok, işin olduğunu düşünmüştüm." Bunu derken üstündeki takım elbiseyi işaret etmiştim.

"Belki biraz vardır ama acelesi olduğunu sanmıyorum."

Kapının önünden çekilip geçmesi için ona bir boşluk yaratmıştım.

"Emrivaki yaparak içeri giriyorum." Dediğinde istemsizce gülmüştüm.

"Sorun değil her zaman."

Koltuğa geçip oturduğunda hızlıca yanına kurulmuştum.

"Aslında sana olaylardan sonra nasıl olduğunu sormak için uygun bir zaman kolluyordum. Sanırım şu an o zamanı yakaladım."

"İyi gibiyim, bu olaylarda çok yakın bir arkadaş kazandım ve bana cidden iyi geliyor."

"Kim? Malia mı?"

"Evet, onunla önceden pek de iyi anlaşamadık. Ona bir pislik gibi davranıyordum çünkü."

"Ama seni kurtarması iyi bir başlangıç olmuş."

"Öyle oldu, bazen o gelmese kesinlikle ölmüş olurdum diyorum kendime. Bu psikoloji ne kadar kötü bir şey anlatamam. Bende Austin gibi..." sustum ve sesli bir şekilde yutkundum. "Onun eksikliğini çok fazla hissediyorum."

"Yine de sen cidden güçlü bir kızsın Katherine."

"Herkes sürekli bunu söylüyor, yine de güçlü olmak yerine bunları yaşamayıp zayıf ve aciz biri olmayı yeğlerdim."

"Katherine her zaman iyi şeyler yaşayacaksın diye bir kural yok, bazen hayat sana beklemediğin anlarda bunu yaşatıyor işte."

Elimdeki kahveden bir yudum daha alıp bardağı sehpaya koydum.

"Hayatın neler yaşattığından çok insanların neler yaptığı ile ilgileniyorum ben."

Bu cümlemden sonra imalı bir gülüş yerleştirmişti yüzüne.

"İnsanlar, bazen şeytandan bile kötü şeyler yaparlar."

Bunu dedikten sonra saatine bakıp ardından ayaklanmıştı.

"Gitsem iyi olacak, belki sonra bu sohbetimize devam ederiz ne dersin?"

Ayaklanıp peşinden gittiğimde kapıyı açıp bana dönmüştü.

"Kolyemi bulduğun için teşekkür ederim."

"Bende sana teşekkür ederim." Dedim gülerek.

"Ne için?"

"Aslında her şey için."

Durdum ve yavaşça ona yaklaştım.

Elimi göğüsüne yerleştirdiğimde bir süre elime tuhaf bir şekilde bakmıştı.

Parmak uçlarımda yükselip dudaklarımı onun biçimli dudaklarına bastırdım.

Ama sonra hızlıca geri çekilmiştim.

"Bu ne içindi?"

"Teşekkür için."

Gülümsemesini saklarcasına kafasını önüne eğdi. Ardından arkasını dönüp kapıdan dışarı çıktı.

"Belki bir ara tekrar teşekkür ederim sana." Diye bağırdım arkasından.

Bana dönüp "O teşekkürü alacağıma emin olabilirsin." Diyerek arabasına yönelmişti.

Tamam pişman değilim ve olacağımı da sanmıyorum.

...

Hunt You DownHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin