Dean'den
Kai bana doğru gelirken ona içten bir şekilde gülümsemiştim.
"Merak etme araban iyi."
"Öyle mi? Çok sevindim ama zaten sana güveniyordum."
Bana şaşkınca baktığında elimi onun omzuna koydum ve hafifçe ona yaklaştım.
"Şaka yapıyorum, arabamı bir daha izinsiz alırsan cesedini bile bulamazlar anladın mı beni?"
Ondan uzaklaştığımda endişe ile yüzüme bakıyordu.
"Almak zorunda kaldım."
"Evet bende bunu merak ediyorum."
"Malia ile konuşuyordum ve birden çığlıklar duydum. O korku ile arabanı almışım."
"Umarım maskeli bir adam Malia'yı bıçaklamaya filan kalkmamıştır."
"Oraya gittiğimde çok korkmuştu ve titriyordu. Birkaç dakika boyunca konuşmadı sonra da anlatsam bile bana inanmazsın dedi. Israr ettim ve geçiştirdi. En sonunda birisinin onu suda boğmaya çalıştığını ve zar zor bundan kurtulduğunu anlattı."
"Bunda tuhaf olan şey ne?"
"Onu boğmaya çalışan şeyin pulları olduğuna yemin etti ve suda çok hızlı hareket ettiğini söyledi. Bu sanki biraz tuhaf gibi öyle değil mi?"
Bir süre tuhaf bir halde ona baktım.
"Balık adamlar mı varmış? Günüm daha tuhaf olamazdı. He bir saniye, sen arabamı çalmıştın. Günüm daha tuhaf olabilirmiş."
"Tamam tamam daha çok laf yemek istemiyorum."
"Sen içeri geç Kai, benim biraz işlerim var sonra da şu meseleyi halletmeye çalışırız."
Kai tamam deyip içeri girdiğinde ben elimdeki çanta ile arabama yönelmiştim.
"İşte başlıyoruz."
...
"O elindeki ne?"
"Bagajdaki fazlalıkları çıkardım, fazla yer kaplıyorlardı."
"Sen ve bagajdaki fazlalıkları çıkarmak? Şaşırtıcı..."
"Hadi gidelim artık. Çok konuştun."
Onunla birlikte dışarı çıktığımda bagaja yöneldim.
"Yeterince iyi temizlemiş miyim?"
Bagajı açtığımda Kai yanıma gelmişti.
"Silahlar nerede?"
"Bilmem, belki daha yakından bakmak istersin."
Kai'yi tuttuğum gibi bagaja tıkmıştım. Hemen sonra bagajın kapağını kapadım.
"Dean, Dean hey napıyorsun?"
"Arabamı çalmanın bedelini ödetiyorum sana. Biraz gezinti yapalım mı?"
"Dean ciddi olamazsın değil mi? Bak burası çok dar ve ben... nefessiz kalıp ölürüm."
"Hah, yemezler. Merak etme o kadar kolay öldürmeyeceğim seni."
Direksiyonun başına geçip arabayı çalıştırdım. Kulağımda Kai'nin sesini duyuyordum.
"Dostum seni duyamıyorum." AC\DC cdlerimden birini radyoya taktım. "Kulağıma harika bir müzik geliyor çünkü."
"Dean, Dean hadi ama."
"Shh sessiz ol, müziğin tadını çıkarmaya çalışıyorum."
Birkaç kez bagajın kapısına vurduğuna şahit olmuştum.
"Birkez daha arabama vurmaya kalk, elini keserim anladın mı beni? Sonsuza dek bagajda yaşamak mı istiyorsun?"
"Üzgünüm ama ben vurmadım. Araba sallanırken kafam birkaç kez kenara çarpmış olabilir."
"Kafana sahip çık o zaman! Beni deli etme! Dur bekle, güzel bir taşlı yol gördüm oraya giriyorum."
"Dean hayır hayır bak hayır.."
"Üzgünüm bir şey mi dedin?"
Araba zıplamaya başladığında arka taraftan gürültüler yükselmeye başlamıştı.
"De... Ah... Dean.... arab.... arabayı durdur artık."
"Bebeğim sence bu kadarı yeter mi? Sana tamamen katılıyorum kesinlikle yetmez."
"Sonsuza dek buna devam edeceksin değil mi?"
"Sonsuzluk senin için hafif bir ceza kalır. Bağırsakların ağzından çıkana kadar buna devam edebilirim."
"O zaman az bir zamanın kaldığını duymak seni üzer mi?"
"Sakın arabama kusma!"
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hunt You Down
Fanfiction"Dostum bu kasaba yaratıklardan oluşan bir hayvanat bahçesi gibi." "Anlaşılan uzun süre burada kalmak zorundayız." ....