48. bölüm

382 46 14
                                    

Katherine'den

Telefonu elimde çevirip duruyordum.

Dean'i arayıp aramamak konusunda bayağı kararsız kalmıştım.

Tamam belki birazcık da olsa ona haksızlık etmişimdir.

Ama onu arayıp ne diyecektim?

Hey Dean, eski sevgilimin hayaletini öldürüp beni kurtardın ama ben seni kovdum. Üzgünüm.

Hey selam, yaratıklar gerçek ve ben bela mıknatısı gibi onları çekiyorum. Kıçımı kurtardığın için teşekkürler.

Ya da sanırım aramasam daha mı iyi?

Bu kadar düşünmem bile saçmalık.

Elim saniyelik bir an arama tuşuna gitmişti.

Ve şimdi onu arıyorum.

"Efendim Katherine." Sesi biraz soğuk çıkmıştı.

"Şey.. müsait misin?"

"Aslında hayır, birisi arabamı çalmış."

"Ne? Sen ciddi misin?"

"Evet ama merak etme, çalanı tanıyorum ve şansı varsa arabayı tek bir çizik bile olmadan bana geri getirir. Yoksa onu köprüden aşağıya atacağım."

İstemsizce gülmüştüm, bekle acaba bunu cidden yapar mıydı?

"Sen neden aramıştın?"

"Aslında ciddi bir şeyden ötürü aramadım. Ben düşündüm ve geçen gün sana çok haksızlık ettiğime karar verdim. Yani neredeyse ölecektin ve ben sana gitmeni söyledim."

"Fazlaca kaba bir şekilde."

"Bak ben... kafam çok karışıktı ve sinirimi birinden çıkarmam gerekiyordu. Yakınımda olan tek kişi de sendin."

"Bence olay bundan ibaret değil, sinirinin nedeni bendim ve bana patladın."

"Hayır sinirimin nedeni sen değildin. Yani belki biraz bu olaylar neden benim başıma geldi diye isyan etmiş olabilirim hepsi bu. Sonra sanki seninle tanışmam ile bir bağlantısı varmış gibi geldi ama saçmaladım işte."

"Aslında doğru düşünmüşsün. Bana yakın olan kişiler genellikle tehlikede olurlar ama senin tehlikede olmanla alakam yoktu. Tabi bana yakın olmaya devam edersen bu durum değişebilir. Şansın varsa ölümün acısız olur ama sanmıyorum."

Söylediği şeyler birkaç saniye afallamama neden olmuştu. Dediği şeyleri anlayamıyordum. Bir şekilde beni tehdit ediyordu ama bunu farklı bir tarzda yapıyordu.

"Sana yakın olursam öleceğim, demek istediğin şey bu mu?"

"Her zaman böyle oldu. Hee ama merak etme, en kısa zamanda buradan gideceğim. Kısaca başına daha fazla bela olmam ve sende rahat edersin."

"Dean bak..." Bir şey dememe fırsat vermeden telefonu kapamıştı.

Ne yalan söyleyeyim son derece korkmuştum.

Şansın varsa ölümün acısız olur.

Bunun aksine ne yaşamıştı da bana bunu söylüyordu.

Hayatı sandığımdan daha berbat geçmiş olmalıydı.

Gerçi ne bekliyordum? Aklı yerinde olan hangi insan böyle bir şey yapar ki?

Telefonu elimden bırakmak gibi bir niyetim yoktu.

Ama onu aramak da fayda etmeyecekti.

Bu yüzden ona bir mesaj çekmeye karar verdim.

Telefonu yüzüme kapadın ama benim söyleyeceklerim henüz bitmemişti.

Gidecek olmana çok üzüldüm ama en doğrusu bu, ikimiz içinde.

Bir FBI ajanı olamayacak kadar seksi ve esprili birisiydin ve buna inandığım için kendime kızıyorum.

Yine de az zaman geçirmiş olsak da sana ısınmaya başlamıştım.

Bir şekilde kendine çekiyordun beni. Yanlış olan bir şeyin doğru olduğunu düşünmemi sağlıyordun.

Ama şu an gördüğüm kadarıyla sen tamamen yanlışsın Dean, ama belki de ben doğru bir şey yapmak istemiyorumdur.

Gidecek olmana üzüldüm. Umarım  sevmekten seni alıkoyan o şeyleri hayatından atabilirsin.

Sana yakın olmayı isterdim ama acılı bir şekilde ölmek, isteyeceğim son şey olurdu sanırım.

Kendine iyi bak, yolun buraya düşerse beni arama. Çünkü eminim yeni bir hayata başlamış olurum ve bunu bozmanı istemiyorum.

Çok uzun oldu üzgünüm, yalnızca... iyi yolculuklar.

...

Hunt You DownHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin