65. bölüm

321 37 25
                                    

Dean'den:

Sabah koltukta uyandığımda Katherine önüme bir tabak koyup tekrar mutfağa yönelmişti.

"Dün gece çok mu saçmaladım?" Dediğimde bir cevap gelmemişti. Sonra aklıma dün gece olanlar gelince gözlerini birkaç saniye evet oldukça saçmalamışım dercesine açıp tabağımda duran şeylere yöneldim.

"Bu arada teşekkür ederim."

"Seni aç göndermek istemedim."

"Çok kibarsın ama ye de bir an önce git der gibi bir halin var."

"Çok mu belli ediyorum?" Dediğinde gülmeye başlamıştım ama karnımdaki dikişler sızlayınca çenemi kapadım.

Birkaç dakika içinde tabağı sıyırıp ayaklandım ve elimdeki tabağı mutfağa götürdüm. Katherine o sıra kendine kahve yapıyordu.

"Sanırım gitsem iyi olacak." Dedim onu göz ucuyla süzerek. Kafasını evet dercesine sallamıştı.

"Dün gece için teşekkür ederim."

"Tam olarak hangi kısım için teşekkür ediyorsun? Yaranı diktiğim için mi yoksa ateşli bir şekilde öpüştüğümüz için mi?"

"Sanırım her ikisi de. Ama rahatlayacaksan kısaca bana yardım ettiğin için diyeyim."

Bir şey demeden bana baktığında yanda duran kurabiyeden bir tane alıp ağzıma attım.

"Görüşürüz, yani sanırım."

Sonunda mutfaktan ayrılıp çıkış kapısında yönelmiştim.

Birkaç dakika içindeyse impala ile motele doğru sürüyordum.

Bu sırada biraz dün geceyi düşündüm.

Malia denen kıza güvenmek ile doğru şeyi yapmıştım, ilk defa bir yaratığa güvendim ve beni yanıltmadı.

Belki de hepsi aynı boka batmamıştır?

Motelin önüne park edip hızlıca arabadan çıktım ve anahtar ile kapıyı açtım.

O sıra gözüme hareretli bir şekilde telefonla konuşan Kai takıldı.

Dikkatimi ona verdiğimde yüzünde kızgınlıktan çok üzüntü olduğunu görmek endişelenmeme neden olmuştu.

"Anne tamam, en kısa zamanda orada olacağım. Kapatıyorum şimdi."

Elindeki telefonu hızla yana bırakıp bana döndü.

"Dean..." Gözleri dolmuştu ve ben duyacağım şeyden ölümüne korkuyordum. "Babam yoğun bakımdaymış. Doktorlar... nedenini bulamamışlar." Üzgün bir halde yatağa çökerken hızlıca onun yanına gittim.

"Kai..."

"Birkaç hasta da aynı durumdaymış ve doktorlar nedenini bilmiyor. Doğaüstü bir olay olabilir, olmasa bile hemen oraya gitmem gerekiyor."

"Gitmemiz gerekiyor." Diye düzelttim. "Hemen yola çıkalım, seninle geleceğim."

"Dean ben senden bunu isteyemem. Gelmek zorunda değilsin."

"Kai saçmalamayı kes o yaratık cidden beynini filan mı yedi de haberimiz yok? Seninle geleceğim tabi ki. Ayrıca sakın ağlama yoksa yumruğu yersin."

Birkaç gözyaşı gözünden aktığında onu çekip hızlıca kollarımı ona sardım.

"Eğer doğaüstü bir olaysa onu kurtarırız, değilse de beklemekten başka bir şey yapamayız Kai ama sakın kendini üzme."

"Teşekkür ederim, yanımda olduğun için."

...

Hızlıca yola çıkmıştık ve 5 saatlik bir araba yolculuğunun ardından Kai'nin babasının kaldığı hastaneye varmıştık. Kai çok hızlı bir halde arabadan inip hastaneye doğru koşarken ben özel hastanenin kapısında durup öylece etrafı incelemekle yetinmiştim.

"Özel hastanelerden nefret ediyorum" Her ne kadar bunu söylemiş olsam da Kai'nin ardından ben de hastaneye giriş yapmıştım. Babasının kaldığı odayı bir şekilde öğrenip Kaiyi bulduğumda kırklı yaşlarda görünen bir kadına sıkıca sarılmış bir halde bulmuştum onu.

"Kai tamam o iyi olacak, o iyi olacak." Annesi Kai’yi teselli ederken uzaktan onları izledim.

Merak etme bebeğim, annen yanında ve hep seninle olacak.

4 yaşındayken annemin bana söylediği o cümle aklıma gelince istemsizce gülümsemiştim.

Demek ki anneler de yalan söyleyebilirmiş.

...

Hunt You DownHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin