Dean'den:
Kai ile bir ip ucunun peşinden gitmiştik ve bu şeyin kesinlikle doğaüstü bir dava olduğuna karar vermiştik.
Çünkü tuhaf bir ruh emici tarzı yaratığı bir kurbanın yakınlarında görmüştük. Ateş etmiş olsak da pek işe yaradığını söyleyemem.
"Onu nasıl öldüreceğiz?" Dedi Kai panikle. Ellerini saçlarına geçirdi ve terden ıslanmış saç tellerini geriye doğru attı.
"Bir yolunu bulacağız Kai, sakin olmaya çalış."
"Daha önce o tarz bir şeyle karşılaştın mı?"
"Evet ama o zamanlar sadece çocukların ruhları ile besleniyordu. Bu seferki kendisine bir yaş sınırı koymamış."
"O şeyi bulup parçalara ayırmak istiyorum Dean. Babama bunu yaptığı için onu acılar içinde bırakmak istiyorum."
"Sakin ol Kai, en azından artık doğa üstü bir şey olduğunu biliyoruz öyle değil mi?"
"Sabah Malia aradı." Dediğinde tüm dikkatimi ona vermiştim. "Ben de telefonu açtım. Babamın durumunu sordu, sonra da benim ne durumda olduğumu... Biraz konuştuk sonrasında bana beni özlediğimi söyledi." Bunu söylerken ses tonu çok düz olsa da hoşuna gittiğini bilecek kadar onu tanıyordum. "Tekrar gelmeyi teklif etti ama yine reddettim."
"En mantıklısını yapmışsın Kai, yani bu pençelerini savurup öldürebileceği türden bir yaratık değil. Bunun ne olduğunu ben bile tanımlayamam."
"Ben de benzer şeyler söyledim, Dean ben kendimi çok büyük bir boşlukta hissediyorum. Gerçekten çok büyük bir boşluktayım. Babamın olayı sonra Malia... Malia olayını geçtim senle yoluma devam etmeyi isteyen tatafım ve onunla kalmayı isteyen tarafım sürekli kavga halinde."
"Kai şu an bunları düşünme."
"Her ikisine de sahip olamaz mıyım?" Bunu son derece çaresiz bir ses tonuyla söylemişti.
"Sanmıyorum, ama onu seçersen beni tamamen kaybetmezsin. Beni seçersen onu tamamen kaybedersin Kai."
"Biliyorum. Lanet olsun ki her seçeneği biliyorum." Yanına gidip omzuna elimi koyduğumda bana sıkıca sarılmıştı.
"Önce babana bunu yapan orospu çocuğu yaratığı avlayalım, sonrasında bunları düşünmek için yine zamanın olacak."
"Sanırım öncekini tüfekle vurmak etkili oldu demiştin, bu seferkinde ıskalamayacağım."
...
Bir gün boyunca neredeyse hiç uyumadan gezebildiğimiz kadar yer gezmiştik. Ama hala yaratıktan iz yoktu.
"Şu lanet şeyi neden hala bulamadık ki?"
"Sakin olmaya çalış Kai."
"Olamıyorum, mümkün değil gibi geliyor bu durum."
Kai bunu derken aniden ikimiz de karşı iki duvara fırlatılmıştık. Sertçe kolumun üstüne düştüğümde gözlerim hızlıca Kai’yi aradı.
Biraz ilerimde yerde baygın halde yattığını gördüğünde içimden "Harika" Diye geçirip ayaklanmaya çalıştım. O an bir şey beni sertçe çevirip üstüme çıktı ve göğüsümde bir el hissettim.
Yaratık ile göz göze geldiğim zaman elimi silahıma atmaya çalışmış olsam da işe yaramamıştı. Sonrasında kendimden geçtiğimi hissettiğim bir an bir silah sesi doldu kulağıma.
Üstümdeki yaratık parçalara ayrıldığında elindeki tüfekle bana bakan Kai'ye çevirdim yüzümü.
"Iskalamayacağımı söylemiştim."
...
Birlikte hızlıca Impala'ya atlayıp hastanenin yolunu tutmuştuk. Yolda giderken Kai'nin telefonu çalmıştı.
Annesi babasının uyandığını ve durumunun gayet iyi olduğunu söylediğinde Kai neredeyse sevinçten ağlayacaktı.
"Dean, sen olmasan bunu asla tek başıma yapamazdım."
"Kai ben de sen olmasan orada ölmüş olurdum. Bazen, arkanı kollayacak birisinin varlığına ihtiyaç duyuyor insan." Bunu dediğimde yaptığım imayı anlamışçasına kafa salladı.
"Malia'yı arayıp babamın iyi olduğunu haber versem iyi olacak. Dün geceden beri uyumadığını söylemişti."
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hunt You Down
Fiksi Penggemar"Dostum bu kasaba yaratıklardan oluşan bir hayvanat bahçesi gibi." "Anlaşılan uzun süre burada kalmak zorundayız." ....