Malia'dan:
Kai elindeki silahı daha sıkı kavramıştı. Sonrasında birden silahı yüzüme doğru çevirdi.
"İsmimi nereden biliyorsun?"
"Senin hakkında birçok şey biliyorum aslında. Bir avcı olduğunu, kasabaya bu yüzden geldiğini... daha doğrusu geldiğinizi. Dean ve sen."
"O gün beni kurtaran sendin değil mi?"
"Yardıma ihtiyacı olan birini kurtardım ben. Sonra o kişinin sen olduğunu fark ettim. Aslında bir avcı olduğunu da o zaman anlamıştım."
Silahın güvenliğini açtığında içimde kısa süreliğine bir korku baş göstermişti.
"Bir avcı olduğumu biliyorsan bunu yapacağımı da biliyor olman gerek."
Bir şey demeden ona bakmaya devam etmiştim.
"Sana bir şey sormam gerek, nesin sen?"
"Bir önemi var mı? Sonuç olarak beni öldüreceksin."
"Aynen bir şey fark etmiyor. Ama beni kurtardın, bunu neden yaptın?"
"Sana bir açıklama yapmak zorunda değilim. Şu an ne dersem diyeyim yalan olduğunu düşüneceksin çünkü."
"Doğru söylüyorsun. O yüzden soru sorma kısmını sonra yapacağım."
Silahı indirdiğinde içimden bir rahatlama geçmişti.
"Benimle geliyorsun."
Kolumdan tutup beni yerden kaldırdığında dizlerim üstüne tekrar düşmüştüm.
Kolumun altına girip beni yerden tekrar kaldırdı.
"Yürümeye çalış, seninle uğraşamam şu an. Daha temizlemem gereken üç ceset var."
"Dean'i ara, o gelip senden daha çabuk halleder eminim."
Beni arabasına yerleştirdiğinde hızla eline telefonunu almıştı.
"Akıllıca, birkaç saniyeye dönerim."
Arabanın arka kısmına uzanıp öylece yattım.
Umarım Kai Dean'e benim hakkımda bir şey söylemez.
...
Kai arabaya döndüğünde ona meraklı gözlerle bakmaya başlamıştım.
"Ona senden bahsetmedim, henüz. Bahsettiğim anda ölmüş olursun çünkü."
"Evet o önce öldürür sonra sorgular, anladığım kadarı ile sen tersini yapıyorsun."
"Evinin adresini söyle."
Bunu yapmayı istememiş olsam da adresi söylemiştim. Zaten çok geçmeden evimin önüne varmıştık.
Yaram hala iyileşmemişti ki bu kötü bir şey. Normalde şimdiye kadar iz bile kalmaması gerekirdi.
"Yaram iyileşmiyor."
Beni arabadan çıkardığı sıra söylemiştim bunu.
"Normalde şimdiye iyileşmiş olmalıydı."
"Sence umrumda mı? Şu an ihtiyacım olan tek şey konuşabilmen ki bunu çok güzel yapıyorsun."
Anahtarı cebimden çekip aldı ve kapıyı açıp beni içeri soktu.
Salondaki koltuklardan birine beni atarcasına bıraktığında kendimi tutamayıp yere düşmüştüm.
"Biraz kibar olmaya ne dersin?" Kendimi çekip koltuğa oturdum. Elimi tekrar karnıma bastırdım.
"Bayağı kötü gözüküyor."
"Az önce bir yaratık beni pençeledi, nasıl görünmesini bekliyorsun?"
"Hazır cevap halinden hiçbir şey kaybetmemişsin."
Yanıma çöküp oturduğunda tişörtümü çekiştirmeye başlamıştı.
"Napıyorsun?"
"Şunu üstünden çıkar, yarana bakayım."
"Kendi kendine iyileşir, bırak."
Tişörtü çekip üstümden çıkardı. Sonrasında birkaç saniye yaraya baktı.
"Bu şeyin iyileşeceğine emin misin sen?"
"Çoktan iyileşmesi gerekiyordu. Hızlı iyileşiriz ama bazen... bazı durumlar iyileşmeyi geciktirir."
Elinin yaranın üstünde gezindiğini hissetmiştim.
"Hastaneye gitmen gerekiyor."
"Ne için? Yara sihirli bir şekilde iyileşince bir açıklama yapamamak için mi?"
"Kan kaybından ölmemen için."
"Bu işine gelir işte, benimle yalandan ilgilenmeyi kesebilirsin. Kendin daha sonra öldürmek için beni iyileştirmeye çalışıyorsun resmen."
Kai yanımdan kalktığında gözlerim ile onu takip etmeye başlamıştım.
Karşı koltuğa geçip oturdu ve eline silahını aldı.
"İyileşene kadar burada oturacağım. Ve sen iyileştikten sonra asıl konuşmamızı yaparız ne dersin?"
"Kulağa iyi bir anlaşma gibi geliyor."
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hunt You Down
Fanfiction"Dostum bu kasaba yaratıklardan oluşan bir hayvanat bahçesi gibi." "Anlaşılan uzun süre burada kalmak zorundayız." ....