Ömer yatakta kendinden emin bir şekilde oturan kıza şüpheyle baktı. Çatal kullanmayı bilmeyen birinin satranç bildiğini kim tahmin edebilirdi ki? Hem ne kadar iyi olabilirdi?
"Ben başlıyorum." Dedi beyaz taşları kendine çevirip. Daphne heyecanlıymış gibi hafifçe dizlerinin üstünde kalkıp ellerini ovuşturdu. Bir elini öne doğru uzatıp hafifçe başını eğdi. Ömer yanak içini kemiriyordu, eğer bu bir rüyaysa muhtemelen sonunda bu ne olduğu belli olmayan kız onu öldürüp kemiklerini sıyıracaktı. Ve bu bir rüya değilse de bunun olma ihtimali oldukça fazla geliyordu.
"İyi olan kazansın." Dedi Daphne Ömer ilk hamlesini yaparken. Ömer yutkundu, saate baktı. Her tik ve tak dikkatini dağıtan unsurdu. Hamlesini yapıp dudaklarını ıslattı,
"Ne yapıyordun o arazide?"
"Şşş!" dedi Daphne uyarır gibi. Ömer sormak istediği soruları savar gibi dilinin ucunu ısırdı. Kızın hamlesini görüp karşılık verdi.
Yaklaşık yarım saat geçmişti, Ömer oyunun gidişatı konusunda ciddi ciddi endişelenmeye başlamıştı. Bu kız iyiydi. Satrancı nereden öğrenmişti, nasıl geliştirmişti hiçbir fikri yoktu, ama Daphne her zaman Ömer'den bir hamle öndeydi.
"Anladım, anladım sen ölmüş bir satranç şampiyonunun ruhusun! Bak oyun bitti, ben bir şey duymak istemiyorum nereye gitmen gerekiyorsa git bı-"
Daphne gözlerini tahtadan hızla kaldırdığında Ömer'in cümlesi havada asılı kalmış, kızın buğulu kahve gözlerine kilitlenmişti.
Gidecek bir yerim yok. Oyna!
Ömer dudağını ısırdı ve şahının çaresiz bir şekilde en köşeye sıkışmış haline baktı. Kurtarabilir miydi? Belki deneyebilirdi.
"Tamaam, radikal hamle zamanı." Dedi atını B2'den D2'ye aldı. Gözünü Daphne'nin vezirine çok yakın olan şahtan alamıyordu. Daphne kalesini D1'e aldı, bu sayede Ömer'in şahı koruyan kalesini oyundan ekarte etmişti.
"Oooff!" dedi Ömer ellerini yüzüne kapayıp. Şimdi ne yapabilirdi ki, diğer atı D1'e alıp şaha yakınlaştırmaktan başka seçeneği kalmamıştı.
Daphne elini ağır ağır E8'deki kalesine attı. Kale ağır ağır E1'e yol alırken Ömer dudaklarını öne doğru büzmüş, avuçlarını yatağın arkasında kalan kısmına dayamış bir şekilde oturuyordu. İşte kritik an gelmişti, Ömer'in şahı H1'de sıkışmıştı, Daphne'nin kenarda tuttuğu kalesi tam karşısında duruyordu.
"Şah, mat." Dedi Daphne dudaklarını keyifle kıvırarak.
"İyi oyundu, kaç hamle sürdü, 40 mı?"
"40." Dedi Daphne taşların hepsini yıkıp kutusuna geri yerleştirirken.
"Daphne, en azından tek bir soru.. Ben bu gece uyuyamam yoksa. Lütfen.." dedi Ömer Daphne'ye yaklaşarak oturup. Kız kararsız bakışlarını Ömer'in yüzünde dolaştırdı, nefesleri yaklaşmıştı, Ömer kızın kokusunu ciğerlerinin en diplerine kadar ilk kez o zaman fark etti.
Yağmurdan sonra toprağa karışmış yaprakların kokusu yayılıyordu kızdan, Ömer şaşkınlıkla başını hafifçe geri çekip Daphne'ye baktı. Önünde hayranı olduğu doğanın kusursuz bir insan formu portresi dikiliyor gibiydi. Yutkundu, Daphne hala hafifçe bükülmüş ince dudaklarıyla ona bakmaya devam ediyordu.
"Ne soracaksın?" dedi kaşlarını kaldırıp. Ömer hafifçe boğazını temizleyip silkinerek toparlandı. Ne olduğunu bile bilmediği bir kızın kokusuna kapılıp gitme zamanı değildi.
"Bana ne yapacaksın?"
Daphne gözlerini kırpıştırıp hafifçe başını geri çekti, bu soruyu beklemiyor gibiydi sanki. Gözlerini kapatıp birkaç saniye bekledi. Geri açtıktan sonra Ömere bakıp gülümsedi,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Deli Peri
Fanfiction"365 gün." Dedi bir sır verirmiş gibi fısıldayarak. "365 gün sonra kendi dünyama döneceğim." "Neden peki, yani niye geldin, niye gidiyorsun?" dedi Ömer de fısıltısına karşılık vererek. Yalnız olmalarına rağmen saklanıyormuş gibi seslerini kısıyorlar...